Penceremden giren yarı güneş ışığı, odama miskin bir hava katmıştı. Gözlerimi hafifçe araladım. Kaç saattir uyuyordum?
Hala yatağımda yarı uyur vaziyette dururken odamdaki nahoş erkek kokusunu fark ettim. Güzel bir kokuydu ve fazla tanıdık geliyordu.Fakat odama benden başka birinin girmesi imkansızdı, ya ablam erkek parfümü sıkmıştı, ya da sabah sabah koku alma yetilerimde gerçekten sıkıntı vardı.
Bu konuyu boşvererek telefonumu aramaya koyuldum. Yatağın içinde kendimle savaşırken dağınıklığıma bir kez daha küfrettim.
Nerdeydi bu lanet telefon?
En sonunda pes edip elimi yüzümü yıkamak üzere odamdan çıktım. Salonun önünden geçerken Arda ve ablamın konuştuklarını gördüm. İkisi de susmuş, suratları düşüktü.
"Günaydın!" dedim ortamı yumuşatmak için.Ablam boğuk bir şekilde karşılık verdi fakat Arda'dan ses yoktu. Gözlerimi Arda'ya çevirdiğimde elinde telefonumun olduğunu fark ettim. Şaşkınlığım yüzüme yansımış olacak ki Arda ayağa kalkıp sıkılmış bir şekilde telefonu bana uzattı ve ekledi;
"Ozan doğum günü mesajı atmış oku istersen."Ben şaşkınlığımı biraz daha artırırken Arda yanımdan öylesine çekip gitti. Dış kapının kapanma sesini duyduktan sonra şaşkınlığımı atmaya çalıştım.
Ablama 'ne oluyor' dercesine bir bakış attım. Bir süre sessiz kaldıktan sonra o da ayaklandı ve yüzündeki anlamsız gülüş eşliğinde
"Bu çocuk seninle ilgileniyor." dedi. Sustum kaldım, sonrasında kendimi toparlayarak
"Bu çocuk benimle ilgilenmiyor." dedim.
"Bu çocuk seninle baya baya ilgileniyor." dedi gülerek.
"Bu çocuğun benimle baya baya ilgilendiği yok." dedim sakin olmaya çalışarak.
"Hadi hazırlan kahvaltıya gidiyoruz" Ablamın konuyu değiştirmesinin dışında Arda'nın benimle ilgilenmesine takılmıştım. Yüzümde utangaç bir gülümseme belirdi. Ardından halime acıyla gülümsedim.
Hayatına kimseyi sokmamak adına yeminler etmiş bir kız, şimdi başkasının ilgisiyle mutlu oluyor. Acı bir durum, fazlasıyla acı bir durum.
******
Kahvaltının son demlerine gelirken ablamın yüzüme anlamsız anlamsız bakması beni tedirgin etmişti. Kaşlarımı kaldırarak aynı şekilde ablama bakmaya başladım. Konu açmaya çalışıyordu fakat nereden başlayacağını bilemiyordu sanırım
"Konuş abla?"
"Elis,"
"Efendim abla?"
"Hımm... Şey"
"Abla söyle artık?"
"Sen doğum gününü kutlamak istemediğine emin misin?"
Söylediklerinin ardından gerçekten sinirlerim bozulmuştu ve çatalı hızla tabağa bırakıp cevap vermeye hazırlandım."Konunun seninle veya Ardayla ilgisi yok abla. Sadece kutlamak istemiyorum ve meselenin bu kadar uzamış olması canımı sıkıyor"
"Pekala, konuyu burada kapatıyorum. Ama hazır olduğunda konuşmalıyız." Cevap vermedim. Kafamı başka yöne çevirerek izlemeye başladım.
İnsanlar. Uzaktan bakıldığında ne kadar mutlu görünüyorlar değil mi? Fakat hayatlarına dahil olmaya başladıkça yüzlerindeki her bir çizginin kıvrımında 'acı'yı görmek çok daha mümkün oluyor. Bunlardan biri ben, öteki sizlersiniz. Hepimiz mutlu rolünü oynayan kuklalarız. Hayatımız tek bir ipe bağlı ve o ip koptuğunda yok oluruz.
Telefonumun titremeye başlamasıyla irkildim ve ani hareketlerle telefonumu cebimden çıkardım. Arayanın Ozan olması ayrı bir ironiyken ısrarla çalması bambaşka bir konuydu. En sonunda açtım. "Söyle."
"Elis..?"
"Söyle."
"Nasılsın?"
"İyiyim."
"Mesajımı almadın mı?"
"Ne mesajı?"
"Sana gönderdiğim mesaj Elis."Ah Tanrım! Arda'nın sinirlendiği konu buydu ve aklımda ne telefon kalmıştı ne mesaj. Aptallığıma sinirlenerek hızla konuşmaya döndüm
"Okumadım."
"Yeni kalktın öyleyse. Fakat benim tanıdığım Elis erkenden kalkar ve kalkar kalkmaz da telefonuna bakar"
"Benim tanıdığım Ozan da aldattığı bir insandan hala yüz bulmaya çalışacak kadar gevşek değildir. Ve şunu da eklemeliyim ki senin tanıdığın Elis çoktan yok oldu"
Telefonu kapattım. Doğum günümün verdiği sıkıntı yetmezmiş gibi Ozan'ın sesini ve sözlerini duymak eklenmişti bir de.
Bana şaşkın şaşkın bakan ablama konuyu açıkladım. Ardından eve gitmek istediğimi söyleyerek kahvaltının sonlanmasını sağladım.
Telefonumun mesajlar bölümüne girerek Ozan'ın yazdıklarını okumadan sildim. Artık ne ona, ne de onun sevgisine ihtiyacım vardı.
Hesabı ödeyip arabaya bindiğimizde bu sefer çalma sırası ablamın telefonundaydı. Uzunca bir konuşmadan sonra ablam bana dönerek;
"Tur şirketinden arıyorlar. Üç günlük bir Nevşehir gezisi. İki kişilik boş yer varmış. Gitmek ister misin?"Bu fikir pek de fena sayılmazdı. Biraz rahatlamaya, kendimden, herkesten uzaklaşmaya ihtiyacım vardı.
Olumlu anlamda başımı sallayarak içimin kıpır kıpır olmasına izin verdim. Bu tatil bana kesinlikle iyi gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ
ChickLitElis, üç yıllık sevgilisi Ozan tarafından aldatılmıştır. Elis'i aldattığı kişi, onun en yakın arkadaşından başkası değildir. Elis, bu yıkımı kaldıramaz ve içine kapanır. Değişmek ve kendine yapılan bu haksızlığı atlatabilmek adına ablasının yanına g...