11. Bölüm- SAHTELİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK

2K 304 428
                                    




Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım! Çok keyifli okumalar!


"Zamane yalnızlıkların saklandığı bedenlerin, sığındığı ıssız yabancılar."

''Bizim ihtiyacımız güneşin pırıl pırıl parladığı bir gökyüzü değil, yağmurun hiç durmadan yağdığı bir yeryüzü."



11. Bölüm- SAHTELİĞİN İÇİNDEKİ GERÇEK


Duha. 5 Şubat 2020, 02.46.


O gece şehrin üstündeki örtüye saklanan yabancı hisler vardı.

Şehrin kaldırımlarında çınlayan yağmurun melodik ritmi, duyabilenlerin dört yapraklı yoncasıydı bu gece. Soğuk, sokakların arasında hırsız gibi görünmeden dolanıyordu; dışarıda birkaç insan vardı, bu havada sokakta dolanmak akıl karı bir hareket değildi.

Günler geceye devrilmek istemezken şafak gün doğumuna sarılmayı bekliyordu, genç adam dikildiği ağacın altında karşısındaki evin sol üst camını izliyordu saatlerdir.

Birkaç gecedir, belki daha uzun bir zaman dilimi, sürekli bu eylemi tekrarlıyordu, buradaki evinde kaldığı bir haftalık zaman diliminde gün sökene kadar bu ağacın altındaydı. Şehir bu hafta en soğuk zamanlarını yaşarken bu genç adamın pek umurunda değildi. Bedeni ateşten yapılmış biri için birkaç saatlik soğuk devede kulaktı.

Zihin sarmalları onu yoruyordu, gece uykuya dalarken bile zorlanıyordu artık genç adam. Rüyasında belirli ögeler vardı uzun zamandır, bu ev, gümüş bir toka ve bir çift açık yeşil hare.

Hepsi bu kadardı ancak genç adamı darmaduman etmeye yetiyordu.

Sırtını yasladığı ağacın nemli gövdesi üstündeki ceketten usul usul tenine sızıyordu, genç adam bunu önemsemedi. Gözlerinin önünde dolanan bir çift açık yeşil göz geri kalan her şeyi unutturacak kadar yoğundu.

Bu gözler kime aitti, ya da bu ev? Kim yaşıyordu burada genç adam bilmiyordu, bildiği tek şey kendi yaşadığı şehirden altı saat uzaklıktaki bu evdi, açık yeşil gözlerdi ve hançer motifli bir gümüş tokaydı.

Adamın zihninde üç obje vardı sadece, tüm düşündükleri yalnızca bunlardı bir süredir, rüyasında o kadar çok görmüştü ki bu evi tıpatıp çizip bulabilmişti en sonunda.

Derin bir nefes çekti ciğerlerine. Soğuk, sıcak kanını dondurabilecek kadar şiddetlenmişti ama bunun bir önemi yoktu, gözlerini kapatıp kendi içindeki gücü düşündü, odaklandı ve ceketindeki damlaların sıcaktan buharlaştığı anı hayal etti. Bu daha iyiydi. Soğuk artık kendisine yaklaşamayacak kadar ağır bir darbe almıştı teninden.

Havada ağır bir koku vardı, bu dolup taşan çöpün yaydığı koku gibi değildi; daha hissedilir ve iç ürperten bir kokuydu. Soğuk sanki bunu bastırmak ister gibi daha da şiddetleniyordu ancak genç adamın gelişmiş duyuları için bu problem değildi, bu şehrin üstünde farklı bir havanın kol gezdiğini savunmuştu her zaman.

Genç adam haklıydı.

Ciğerleri, uzun süredir havasız kaldığı için sızlamaya başladığında yavaş ama derin bir nefes çekti, tam o sırada kendine yaklaşan yavaş adımları duyumsadı.

7 NEFESTE 1 DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin