Sonra "ben olmak istediğim yeri biliyorum" diyor. Bilmediği her halinden belli, bunu bildiğim her halimden belli. Her şey belli, baştan sona her şey.
İnatla inanmak isteyişlerime kızgınım, beni durdurmayan düşüncelerime kırgınım, tutmadın elimi yürürken bi kere bak buna da paramparçayım.
Kendinden emin, hatta tren çarpsa canlı kalacak öyle bi kararlılıkla bir an bile tereddüt etmeden "seni seviyorum" diyor ama sevmiyor. Acımasızlığa bak. Hayaller kuruluyor, benim dahil edildiğim hayaller, sonra kurşun kalemle yazılmışım gibi siliniyor. Oyuna bak. Ne kadar güzel.
"Üzmek istemiyorum" diyen kim varsa adım gibi eminim üzmek istedi. Her yerde çiçekler açtıran sevgim beni yaşatan kine dönüştü. Bunun için bir ödül verilmeli.
Sevmeye olan inançlarımı bir ayakkabı kutusuna koyup kaldırdım. Sevilmeye olan inancımı çok uzun zaman önce bir arabanın torpidosunda bıraktım. "Tamamen içim olmuşsun" dendi bu yalanı da ergen bir gence verdim çünkü beni acıttı.
Bu kadar hayal kırıklığı ve kayıptan sonra, kayıp dediysem çok baba hislerin yok oluşu, içimin tam ortasına elinde şu cümleyle oturuyor biri:
"Onun gibisi de olur, daha iyisi de kötüsü de olur ama devrim bir kere yapılır."
Anladınız mı derdimi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çaresizliğin İlkbaharı
Truyện Ngắnİstenmediğim yerde hiç bu kadar uzun kalmamıştım. Tam 1 sene. Bak seni 365 gün sevdim, bi 365 gün daha severim. Hadi sende beni bi 6 saat sev de seneyi tamamlayalım. Sevdi ama sevmemiş gibi sevdi. Sevmese de olurmuş gibi sevdi. Seviyorum diyip sevme...