Herkes beni meraklandırmak mı istiyor, anlamış değilim. Gizemler, gizemler..
Aslı 'Baran'a söyleme' dedi. Baran'ın yanında olduğumu biliyor mu? Ya da belki öylesine demiştir veya Ezgilerden öğrenmiştir. Yine de şüpheleniyorum artık. Her şeyden.
" Ne oldu?"
Bir an irkildim. Bu aralar dalıp gitmeye de başladım. Her neyse soran Baran'dı.
" Bir şey mi oldu, yok bir şey." diye cevap verdim.
Hira hemen atladı.
" Bu kıza güvenemiyorum ben."
" Niye, gayet iyi bir kız." dedi Baran şaşırırmışcasına.
" Nereden tanıyorsun ki sen. Allah aşkına."
Bir dakika! Ben galiba bunu içimden söylemedim. Nasıl bir insan olduğumu ben de henüz çözemedim. Boşverelim.
" Yani diyorum ki önyargılı olmamak gerekir."
" Teşekkürler."
" Ne için?"
" Nasihatler."
" Sorun değil."
"Ya bu kız neler neler yaptı." diye atladı yine Hira.
" Hira, hiçbir şey yapmadı. Saçmalama istersen." diyerek onu susturdum.
Baran " Köpek nerede?" diye sorunca Hira
" Aa cidden, siz köpekten korkuyor musun? Zaten tatlı bir şeydi. Kim bu köpekten korkar ki!"
Baran'la aynı anda birbirimizi gösterdik. Hira da gülmeye başladı. Biz de gülümsedik bunun üzerine.
" E napıyoruz?" dedi Hira ve ben de bunun üzerine
" Hira ne yapmayı düşünüyorsun daha?" dedim.
" Yapacak çok şeyimiz var daha. Duvar boyamayı sever misiniz?"
" E tabiki." Hira'nın gözlerinin içi gülmeye başladı. Hissederim ben.
" Yani basket oynamayacağınızı tahmin ediyorum." Bir cevap bekler gibi baktı ve sonra vazgeçip devam etti.
" Neyse ya bakarız. Odamdaki sprey boyaları alalım haydi. Eylül?"
" Ne?"
" Istemiyor musun?"
" Hayır tabiki de ...."
" E hadi o zaman."
Odası önceki geldiğimizden daha toplu olsa da yine biraz karışıktı. Ama aslında sevdim. Spreyleri aldık.
" Boyayabileceğimiz yer var mı ?"
" Hayır, sizin evinizi boyayacağız gizlice."
İnanmış gibi baktığım için olabilir
" Şaka yapıyorum. Tabi var. " dedi.
Evet, tamam bu yaptığımız iş pek de yasal sayılmayabilir belki ama önümüze gelen yerleri yapmıyoruz sonuçta.
Bir süre yürüdüğümüzde kullanılmayan ve şöyle bir bakınca tam boyamalık bir duvar karşımızdaydı. Her kim boyadıysa mükemmel yapmış. Gözlerimi bir süre bu harika sanatın üzerinde gezdirdim. Sonra alttaki yazıyı gördüm.
- Baran
- Ekin
Vay. Resim kaykaydan ve basketbolcudan oluşup yazılarla süslenmişti. Tek kelimeyle mükemmeldi.
" Nasıl?"
" Bayıldım."
Gülümsedi.
Benim bekleme sorunu olan kuzenim de bunun üstüne " Haydi, başlayalım."deyince
" Ne yapıyoruz o zaman?" diye atladım.
" Kafamıza göre, istediğimizi yapalım."
" Ben bu işte pek de iyi sayılmam ama." dedim Baran'a bakarak.
O da " Beraber yapacağız Eylül."
" O Zaman duvarı mahvedersem sizin sorumluluğunuz." dedim şakayla karışık.
Hira boyaları eline almıştı bile. Baran da mor olanı elime tutuşturdu aniden.
"Başlıyoruz."
İlk defa yapmıyorum bunu tabi ki. Ama hemen sevinmeyelim, bu pek de umut vermiyor. Bundan öncekini geçen sene Ezgi, Demir ve Miray'la yapmıştık. Bizimkisi biraz berbattı. Ama çok eğlenceliydi. Kesinlikle. Yine böyle boş bir duvara kaykay resmi çizecektik. Ama sonuç kaykay olarak değil de balık olarak çıktı ya da ben balığa benzetmiş olabilirim. Tamam, hiçbir şeye benzemiyordu. Dört farklı el bir resme değerse böyle şeyler olabiliyor. Ardından bu şeyi yılbaşı köpüğüyle gerçekleştirmeye çalıştım. Fena olmuyor aslında ama her neyse.
Birden kendimi değişik şekiller yapmaya çalışırken buldum. Hepimiz belli bir şekil üzerinden gidiyorduk. Bu da güzel bir resim ortaya çıkaracak gibiydi. Ben bozmazsam.
Hira da kötü değildi ve bunu fark ettiğimde daha bir kötü hissettim.
Resmin sonuna geldiğimizde tüm resmi tekrar bir süzdüm ve resim bana rağmen harikaydı.
Baran "Of, bence süper oldu." dedi resme bakarak. "
Belki de o kadar kötü değilimdir.
O sırada tam da bulunduğumuz yerin önünden bir kız geçti ve bizden birini tanıyormuşçasına bize doğru ilerledi. Evet, birini tanıyordu. Baran'ı.
" Öykü? Dönmüşsün."
" Evet, dün akşam geldim. E ne yapıyorsun, özlemişim ben ya."
" Biz de özledik. Kızlarla görüştün mü? " "
"Daha değil. İlk seni görüyorum."
Sonra uzun boylu ve ince bir fizik sahibi olan bu kız gözlerini bize kaydırdı.
" Sizi tanıştırayım. Eylül ve Hira.
Bu da Öykü."
Hafifçe gülümsemeye çalıştım.
" Merhaba." dedi.
Ardından Baran devam etti.
" Kaykay arkadaşlarım."
Bunu diyerek bizi tanıtmaya çalıştı galiba.
Kız da güler bir yüzle " Hmm, yarışmadan mı?"
" Sayılır."
" Neyse , ben de eve gidiyordum. Buluşuruz zaten bugün yarın. "
Sonra başını bize döndürüp "Kızlar memnun oldum.Hadi ben gider." dedi.
Baran da " Tamam o zaman, görüşürüz, kendine iyi bak." dedikten sonra kız yürümeye devam etti.
Kızdan bahsedecek olursam mm, güzel sayılırdı. Zaten dediğim gibi sadece kemikten oluşuyordu. Bunu anlayamıyorum. Tamam ben de çok kilolu değilim ama bunlar hiç kilolu değil ve arada bayağı fark var. Bence bu tür varlıklar rüzgar çıkınca evden çıkmasın. Hele ki bir kasırga veya hortum... İlk uçacaklar listesi hazır.
Bayağı anlattım galiba, hı? Öyle işte.
Baran'ın "Hadi isimlerimizi yazalım." demesiyle bu düşüncelerimden kurtulup elimdeki spreyi kavradım. Hira çoktan yazmıştı bile. Şaşırdınız mı?
İsimler de hallolduktan sonra oluşturduğumuz şeyin fotoğrafını çektik ve artık hava kararmaya başlıyordu. Baran'a EKA'yı anlatmak için güzel bir zaman olsa da Aslı'yı dinleyecektim.
" O kız kimdi?" diye başladım eve dönerken.
" Öykü mü?"
" Evet."
" Arkadaş."
" Onu anladım da nereden falan yani?"
" Okuldan. Okulda Selinlerle takıldığımız gruptan bir kız. "
" Başka kişiler de mi var daha?"
" Hayır canım yok."
" Kayıyor mu o da?"
" Hayır. Sadece izliyor. Bundan keyif alıp almadığını bile bilmiyorum."
" E anlatsana biraz."
" Ne anlatayım."
" Arkadaş, okul falan."
" Merak ettiklerini sor."
" Merak mı? Konuşmak için diyorum. Sen bilirsin. Anlatma o zaman."
" Bir şey demedim ya. Niye hemen atarlanıyorsun?"
Hira konuşmaya girdi.
" Sohbetiniz ne kadar hoş. Ben şuradaki köpeği seveceğim. Yetişirim." dedi.
" Sakın buraya getireyim deme. Uzakta sev." dedim.
" Evin yakınlarına bile getirme. " diye destekledi Baran.
" Anlatıyorum o zaman."
" ..."
" İşte bildiğin gibi Selin, Pınar, Gökçe, Öykü ve Ekin'le takılıyoruz okulda. Bir de Fatih var. Öykü ve Fatih kaymıyor. Pek ısınamadılar kaykaya. Ama iyi kızdır Öykü. Özellikle Selin'le kardeş gibiler."
" Yandık. " bunu kısık sesle söylemeye çalışmıştım ama neyse artık.
" Aa cidden Selin'i niye sevmiyorsun?"
" Sevmiyorum değil, kız gıcık yani. Sen nasıl seviyorsun asıl?"
" Eğlenceli kız ya Selin. Gıcık gibi dursa da içindeki iyi insanı görebilmek gerekiyor tabi önce."
EĞLENCELI Mİ? Kusabiliyor muyuz? Tamam abartmayacağım.
" En çok hangisiyle yakınsın."
" Ekin."
" Kızlardan?"
" Aslında hepsiyle yakınız. Ama Öykü bana sıcak geliyor."
Aman.
Sonra devam etti.
" Sıra sende, anlat ."
" Sen sor, ben söyleyeyim."
" En iyisini sormuyorum, çünkü Ezgi değil mi?"
" Yani."
" Zaten Demir ve Miray bizim okulda."
" Hmm evet, konuşuyor muydunuz hiç?"
" Hayır. Ilk defa şu gittiğimiz kaykay yerinde."
Eve çok çok yaklaştığımızda artık kendi evimize gitmek için çantamda anahtarımı aradım. Ben aramaya devam ederken Hira sızlanarak yanıma geldi.
" Aaa, ayağım!"
" Ne oldu?"
" Çarptım."
" Yürüyebiliyorsun değil mi? Çünkü gidiyoruz artık."
Baran "Görüşürüz yarın." deyince ona karşılık verdim.
" Hoşçakal."
Hira'yla da son kez vedalaştılar.
" İyi yolcular sana da Hira."
" Sağol. Görüşürüz."
Eve çok da zorlanmadan ulaştığımızda Hira kendini koltuğa attı.
" Hira hiçbir şey göremiyorum."
" Ya köpek yüzünden ağaca çarptım ayağımı."
" Tamam, acıyor mu?"
" Aaaa.."
Bekledi ve
" Serçe parmağımı hareket ettiremiyorum." dedi.
" Hira, o zaten hareket etmiyor. "
...
Kapıdan gelen tıkırdamalar ve zil sesiyle beraber annemlerin geldiğini hatırlıyorum. Biz uyuyorduk. Sabah kalkmak kolay oldu. Çünkü bir veda olacaktı. Alıştığım şeylerden ayrılmaktan nefret ediyorum.
Hiraların çantaları hazırdı, kahvaltıdan hemen sonra havaalanına bıraktık onları ve Hira'nın gözünden birkaç damla yaş aktığını görebildim. Teyzemle de vedalaştıktan sonra onların uçuşunu izledik.
Bir sorunumuz daha var ama, hatta iki.
Yarışma alanında bulunmam gereken saatten biraz geç gelmiştim ve bu da çok çok adrenalin salgılamasına yetti. Heyecanımı çok fazla kontrol edemeyen biri olduğum doğrudur. Geldiğimde hemen adımın cooliçelerden biriyle okunmasından da bunun üstüne ne kadar kötü olabileceğini tahmin etmişsinizdir. Kötü haldeydim. Hele ki bir de rakibim gayet rahat görünüyorken...
Baran'dan öğrendiğim hareket için hazırlandım. Bu hareket dışında pek hareket çalışmadığım için kesinlikle bunu en iyi şekilde yapmalıydım. Yaptım mı?
Eveeet. Bazen ben de kendime şaşıyorum.
Galiba bu turu da geçebilmiştim. Tamam, galiba değil, geçtim.
Selin'in yanındaki kızlar elenmişti. Ikisi de. Üzücü olay ise Miray'ın geçememesiydi. Yarışma bittikten sonra onu teselli etmeye uğraştık. Kız ağlamıyordu. Ben olsam ne yapardım bilmiyorum ama burada ağlamasam bile eve gidip ağlayacağım kesin bir bilgi.
Miray güçlü kızdır. Fark etmişsinizdir herhalde.
Yarışma hakkındaki konuşma kimsenin başka bir işle uğraşmadığı, herkesin pür dikkat dinlediği bir konuşma oldu. E doğal olarak herkes bu yarışmanın formatını merak ediyordu. Bundan sonra İstanbul'da Türkiye finali olacakmış. Finalden önce son bir eleme daha yapılacak ve şu an on olan sayımız beşe düşecek. Böylece Ege Bölgesi'nden sadece beş kişi finale kalacak. Ama yine de İstanbul'a seyirci olarak gitmek isteyen kaykaycılar gidebilecek.
İstanbul'daki finale 10 gün var ama son eleme yarından sonra.
Anladıklarım bunlar.
Her neyse sonuç olarak on kişi kaldık ve ben hâla çoğumuzun o on kişide olduğuna inanmıyorum.
Bugünün geri kalanında Aslı'yla konuşmayı deneyip... Bir dakika, onun benimle konuşması gerekiyor ama onu göremiyorum bile. Sonra geriye Miray'a zaman ayırıp yarından sonraya hazırlanmak kalıyor. O beş kişinin biz olması gerekiyor.
Önemli gün. Yarından sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaykay
Teen FictionBugün yine Ezgi' yle kaykaylarımızı alıp sitenin çevresinde birkaç tur attıktan sonra dondurma almaya gittik. Ben her zamanki gibi kavunlu ve frambuazlı aldım. Dondurmayı yerken biraz daha dolaşmaya devam ettik. Yoldan geçerken yerde bir broşür görd...