Doğru mu?

249 14 4
                                    

Günün geri kalanında da Aslı'yla konuşamayacağım kesinleşmişti. Kız ortalıktan kaybolmuştu. Mesaj atmak ya da aramak istemedim. Açıkçası canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Belki Miray'ın olayı yüzünden.
Kafeye gidip oturduk.
Kimse bir şey demeden öylece oturduğu için
" Sinemaya gidelim." diye atladım.
Ezgi beni desteklercesine " Müthiş olur." dedi. Miray'da herhangi bir yüz ifadesi yoktu. Demir ise " Fark etmez bana." demekle yetindi.
" Miray, hadi ama. Ne yapmayı düşünüyorsun?" dedim.
" Uyumak."
Bu sefer Ezgi atladı " Hayır tabi ki, bir şeyler yapalım, hm??"
Miray "Bakın zaten bugün misafirler geliyor." deyince
Ezgi "Misafirlerden şikayet eden şahıs mı bunu söylüyor, istersen seni kaçırabiliriz." dedi gülümseyerek  ve Miray da bunun üstüne
" Anneannemler geliyor." dedi.
" Tamam, o zaman bir dahaki sefere." diye karşılık verdi Ezgi aniden yüzünden kaybolan gülümsemeyle.
Oo, ayrıca bugün babam gelecekti, hatta belki de gelmiştir.
Böylece hiçbir şey yapamadık.
Eve ulaştığımda daha kapıdan girerken bir farklılık olduğunu anlayabilmiştim. Muazzam yeteneklerim.
Babam gelmişti. Annem ve abim de evdeydi. Babamla sarılmamızın ardından büyük bir mutlulukla mutfağa koşarak annemin yeni yapmış olduğu kurabiyelerden getirdim. Ne zaman aileden biri uzak bir yerlerden gelse bu kurabiyelerden yapar. O yüzden genelde bu tür sarılmaların ardından hemen mutfağa koşarım. Kurabiyelerle beraber bir süre oturduk, babamı özlemişim diyebilirim galiba. Gerçekten özlemişim. Her neyse bir aile sohbetinden sonra odama gidip bilgisayarımı açınca EKA'nın maillerini gördüm.
" Beni unuttun mu?"
" Artık gerçekleri öğrenme zamanı gelsin mi?"
" Şaka yapıyorum, ama az kaldı, öğreneceksin."
2dk. önce gönderilmişlerdi.
Hemen cevap yazmaya başladım.
" Ne saçmalıyorsun yine. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum. Umrumda olduğunu sanıyorsan yanıldığını belirtiyorum. "
Cevap 10dk. sonra geldi.
" Tüm hayatını ve sırlarını biliyorum. Bence umrunda olmalıyım."
" Açıklama yapmak istemiyorsan daha fazla vaktimi harcamak istemiyorum."
Güzel yazdım sanki ?
" Neyse zaten göreceksin." yazdı.
Kapattım.
...
➖Ertesi gün➖
Bizimkilerle ayarladığımız gibi Kaykay'a gitmek üzere evden çıkar çıkmaz Ezgi'yi arayıp çıktığımı söyledim. Demir'le Miray da sitenin kapısına geleceklerdi. Demir bir şekilde Miray'ı ikna etmeyi başarabilmişti gelme konusunda. Yoksa Miray geçen seneki yarışmayı kaçırdığımız zamandan daha kötü olup kendine evden çıkmama cezası verebilirdi. 
-Gerçekten böyle cezaları kendine verebiliyor-
Sitenin çıkışına ulaştığımda Miray'la Demir çoktan gelmişlerdi bile. Miray'ın ifadesini kontrol ettikten sonra
"Günaydınlar!" diye hafifçe bağırdım.
Miray tahmin ettiğimden iyi görünüyordu. Hatta bayağı iyiydi. Olaylardan etkilenme belirtisi dışarıdan pek görünmüyordu. Yoksa yok muydu?
" Günaydın millet."
Gelen Ezgi'ydi. Miray karşılık verdi.
" Günaydın size de. Gidiyor muyuz? Ama baştan söyleyeyim. Beni almama ihtimalleri yok değil. Sonuçta artık yarışmada yokum. Orada olmam saçma olacak."
Demir Miray'a 'saçmalama' bakışı attıktan sonra " Yürü ya, biz niye varız?"
" Peki o zaman Bayan Nej'e anlatın siz. Ben yokum."
Ben de o biraz önceki bakışı fırlatarak "Miray, sus ve yürü." dedim şakayla karışık.
Miray da gülümsedi. Miray'ın bu hali beni rahatlatıyordu. Miray rahat kız ya.
Her zaman böyle rahat olabilmeyi diledim ama kişiliğim el vermiyor işte, isteyince olmuyor.
Bayan Nej her zamanki gibi yerinde oturup bir şeylerle uğraşıyordu. Miray'ın elendiğini nereden bilecekti ki. Değil mi? Hiçbir şey yapmadan geçip gitmeye çalışmak eğlenceliydi tabi. Gizli işlerden zevk aldığımı söylemeliyim galiba.
Arkadan " Heeey, siz!" diye bir ses duyana kadar normalce ilerliyorduk. Bu ses Nej'e aitti. Bayan Nej'e. Ama hepimiz arkamızı döndüğümüzde rahat bir nefes aldık. Arkadakilere diyormuş. Bu kadın niye hep böyle, cidden anlamıyorum. Ama en azından sadece bize öyle davranmadığını öğrenmiş olduk. Ne büyük bilgi ama.(!)
Gözlerim istemli bir şekilde Aslı'yı arıyordu. Göremedim yine. Baran bizi görünce bir el işaretiyle bizi davet etti. İki kişiydiler ne de olsa. Demir hemen o tarafa yöneldi ve tabi ki diğerleri de.
Selin bir şeyler saçmalamadı tahmin ettiğimin aksine. Güzel bir gelişme. Tam oturduktan sonra omzunda bir el hissettim. Aslı.
" Beş dakika konuşabilir miyiz?"
" Tabi." dedim başka kimsenin bir şey demesine fırsat bırakmadan ve lavaboya gittik.
Söze ben başladım. " Niye Baran'a anlatmamamı söyledin?"
" Eylül, EKA'nın kim olduğunu söyleyeceğim. Ama nasıl söyleyeceğimi..."
" Direkt olarak söyle."
" Bak, şimdi."
Telefonundaki o mesajları buldu ve ona da gönderen kişinin EKA diye kayıtlı olduğunu görmemi sağladı.
" EKA'yı arayacağım. Sen sadece dışarıdakilere tek tek bak. Bulacaksın."
Aramaya başlarken kafenin tamamını görebileceğimiz bir yere gittik. Aradığı sırada telefonu çalan iki kişi vardı.
Cooliçelerden biri ve BARAN.
Sonra aramayı kapattı. Cooliçe hâla konuşmaya devam ediyordu ama Aslı'nın kapatmasıyla Baran'ın telefonu da susmuştu. Kalbim küt küt atmaya devam ediyordu. Neler olduğunu anlamakta güçlük çekiyordum.
"İstersen tekrar arayayım." Tekrar aradığında yine Baran'ın telefonu çaldı ve bir süre sonra Aslı'nın kapatmasıyla yine kapandı. Şok içinde şok yaşamak çok kötüydü. Hiçbir şey diyemedim. Hayır, o olamazdı. O değil.
" Sen ciddi misin?" dedim Aslı'nın yüzüne bakarak.
" Lütfen belli etme. Bundan kimseye söz etme." dedi söylememesi gereken bir şey söylüyormuş gibi. Çünkü söylememesi gerekiyordu. O mesajları ona Baran mı gönderiyordu. Belki Selin de onlara katılıyordu. Aklımın hiç karışmadığı kadar karıştığı bu sıralarda Aslı'ya cevap vermeye çalıştım.
" Arkadaşlarımın bilmesi gerekiyor."
" Tamam söylersin, ama şimdi değil. Bekle biraz. Sana söylediğimi öğrenirse benim başıma patlar."
" Aslı, bak yalan söylüyorsan..."
" Ben bir şey söylemedim. Sadece sen gördün."
Tam gidecekken " Eylül, lütfen hiçbir şey yokmuş gibi davran. Lütfen." dedi. Gözlerinden masumluk akıyor gibi gözüküyordu ama ya gerçekler?
Uzaklaşıp bizimkilerin yanına giderken derin bir nefes aldım. Baran'ın olduğuna gerçekten inandım mı? Ya da inanmalı mıyım?
Baran'ın yüzüne baktım. O da bana bakıyordu. Gülümsedi. Herhangi bir şey demek ya da gülümsemek yerine
" Kayıyor muyuz ?" dedim ortaya hiçbir olmamış gibi davranmaya çalışarak.
Ezgi "Evet, haydi gidelim." dedikten sonra bahçeye doğru gittik.
Gerçekten kaymak istemediğimi fark ettiğimde hemen yandaki masaların bulunduğu yöne gidip koltuklardan birine oturdum. Gözlerim çevreyi süzerken ben de düşüncelerimle baş başa kaldım.
Miray'ın hâla kaydığını fark ettiğimde bile Miray'ı düşünmek yerine Baran'ın nasıl EKA olabileceğini düşünüyordum. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Garip bir his sarmıştı bedenimi. En güvendiğinden kazık yemek ya da arkandan bıçaklanmaktan da öte. Tam olarak nefret de edemiyordum. Çünkü galiba beynim bunu sadece bir şaka gibi algılamak istiyordu. İnanmama engel oluyordu. Her şey bitmiş miydi? Bu muydu yani ? Ama birinin böyle saçma bir şeyler yapması için nedenleri olması gerekmiyor muydu? Bunun nedeni de var mı peki? Anlamıyordum. Gerçekten anlamıyordum. Kendimi aniden bu oyunun içinde bulmuştum. Neler olduğunu anlamadan. Öyle miydi?
" Eylül?" Bu ses Ezgi'nindi. Hemen sesin geldiği yöne baktım. Yanıma oturmuştu ve
'ne oluyor' diyormuşcasına bakmaya devam ediyordu.
" Efendim?" diye karşılık verdim bu düşüncelerden sıyrılarak.
" Ne oldu? Aslı ne dedi?" dedi kaşlarını çatarak.
Bir süre her şeyi anlatmayı düşündüm ve etrafa bakındım. Aslı girişin önünde duruyordu ve ben baktığım sırada göz göze geldik. Baran ise kaymaya devam ediyordu.
Aslı'nın bakışları söylemem gerektiğine bir işaret miydi? Söyleme fikrini sonraya erteledim. Evet, söylemeye kararlıydım ama şimdi değil.
" Sonra anlatacağım, şimdi olmaz. Sen çaktırma."
" Kızım korkutuyorsun."
" Korkacak bir şey yok. Konuşuruz."
" Niye kaymıyorsun?"
" Sıkıldım." Gerçekten sıkılmıştım, her şeyden.
" Ciddi misin sen? Sıkıldım mı dedin? Sen kaykaydan sıkılır mısın ki? Bir şey olduğu kesinleşti. Önemli bir şey. Ya çok merak ettim şimdi bak. Kimmiş EKA?"
O sırada Baran'ın bize doğru geldiğini gördüm.
" Ezgi, tamam ya. Boşver diyorum."
" Kızlar iyi misiniz? Bir şey mi oldu?" diyerek yanımızda dikildi Baran.
Gizlice gözlerimi Aslı'ya kaydırmaya çalıştım. "Hayır, yok bir şey, sadece dinleniyorduk." dedim. Aslı buraya bakmayı kesmişti ve kaykayıyla ilgileniyordu.
" Peki, ben şey diyecektim. Yarından sonra Selin'in doğum günü var ve ne alacağım hakkında hiçbir fikrim yok. Sizden bu konu hakkında yardım alabilir miyim?"
Ezgi hemen " Kaykay al" diye atladı.
Açıkçası şu an konuşmak istediğim en son kişilerden biri olan Baran'ı ve onun  saçma arkadaşına alacağı hediyeyi düşünmek istemiyordum. O sırada gitmesini istedim. Ama aniden böyle tepki de vermek garip olurdu.
" Yani herkesin aklına ilk gelen şey kaykay olduğu için pek düşünmüyorum, ama yine de bakacağım artık. Tam olarak doğum gününü kutlamayacak ama işte aramızda ona hediyesini veririz. " diye açıklama yaptı.
Bir şey demedik zaten Baran. Açıklama yapmana ne gerek vardı?
Bir şey demedim başta. Ama sonra aklıma Öykü geldi.
" Öykü'ye ne dersin?"
" Ne?"
" Öykü'ye sor , daha iyi bilir."
" Sağ ol ama ondan da gizli almayı planlıyorum. Kızların işleri belli olmaz sonuçta. Söyleyebilir o. Neyse düşünürüz. Size sonra tekrar danışabilirim. "
" Tamam, yardım ederiz merak etme." dedi Ezgi gülümseyerek. Bilse..
Aklıma birden yarışma dank etti. Neyse canım kaç yıldır kayıyoruz, biliyoruz herhalde  bir şeyler. Iki çalışmayla olacak iş değil sonuçta. Buna inanarak rahatlamaya çalıştım.
İçimdeki düşünceleri birilerine aktarmaya ihtiyaç duyuyordum ve daha fazla beklemek istemiyordum. Bu yüzden Ezgi'ye eve gitmek için ısrarlarımı sundum. Demir'le Miray'a kaymak istemediğimizi söylediğimde her ne kadar garipçe baksalar da tamam diyerek karşılık verdiler.
" Sonra anlatacağım." diyerek akıllarında soru işareti bırakmak istemesem de aniden öyle söyleyiverdim işte.
Ezgilere gittik. Olanları anlattım. Zaten çok bir şey yoktu canım. Sadece EKA'nın Baran olduğu.(!) Evet ama öyleydi, tek cümle. Şaşırdı tabi.
" Şaka yapıyorsan bırak şakayı."
" Bilmiyorum, Aslı'nın söylediğine göre böyle."
" Bence inanmamız gerekmiyor. Git, kendisiyle konuş bence."
" EKA olarak onunla konuşacağım, e-maille."dedim.
" Aynen, bir dene ama moralini hemen bozma."
" O mailleri yazan nasıl o olabilir, çok saçma geliyor ya."
" Çünkü saçma. Ama bak konuşacaksın onunla."
Eve gidince ilk işim maillere yönelmekti.
" Kim olduğunu söyle ve bitsin, eğer devam edersen öğrendiğimde daha kötü olur."
diyerekten biraz tehdit havası oluşturdum.
5 dk. boyunca mesaj gelmesini bekledim. Sonra aşağı annemlerin yanına inip biraz onlarla konuştuktan sonra tekrar odama geri döndüğümde mailleri gördüm.
" O kadar kolay değil, bekleyeceksin."
" Bitti mi sanıyorsun?"
Bu nasıl Baran?
Olabilir mi?
Olamaz. Aslı olsa bile o olamaz. Değil mi? Öyle, evet öyle...

OYLARIN VE YORUMLARIN ÇOK ÇOK AZALMASI NEDENIYLE KİTAPA ÇOK DÜŞEMİYORUM.. LÜTFEN DÜŞÜNCELEİNİZİ İÇİNİZDEN GEÇENLERİ BELİRTİN. BU BENIM IÇIN ÇOK DEĞERLI.. HER TÜRLÜ YORUMA AÇIĞIM, YETER KI DÜŞÜNCELERINIZI BİLEYİM..
Bekliyorum...
@Mrymzll

KaykayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin