Domates

1.1K 53 3
                                    

MULTİDE ASLI
Selinler gizli numaraydı. Kaykaylarımızı kırmaya çalışıyorlardı. Selin makası eline alıp saçlarıma doğru yöneliyordu ben Selin'in kolunu kavrayıp döndürecekken bir kol beni çekti ve yere itti. Bu Demir'di. Evet yanılmamıştım. Onlara katılmıştı. Ben çığlık atarken hepsi kötü kahkahalara boğulmuştu.O an tam yerden kalkıp önümde duran Demir'in elindeki bıçağı alacaktım ki bir ses beni bu kâbustan uyandırdı:
" Eylüüüüüllllll seni yerlerden toplamaktan yoruldum. Yatağına yat " annem mi bu, yok biz evde değildik.
Gözlerimi açtım.
"Daha sabah olmamış be ne uyandırıyorsunuz" dedikten sonra yerde olduğumu farkettim.
Miray
" Uykunda konuşmaktan vazgeç artık"

" Ben uykumda mı konuşuyorum, sadece bir rüya görmüşüm"

"Eveet hadi uyu artık"

"Bi dakika ya ben gizli numarayı gördüm."
" Hıhıı"
"Selinler gizli numaraydı"
"Hıhıııı"
"Dinlemiyor musunuz "
"Hıhıııı"
"İyi be " uykum kaçmıştı. Zaten yarım saat sonra güneş doğacaktı. Ben de uyumamaya karar verdim.Tuvalete gittim, giyindim, saçlarımı düzelttim derken güneş doğmaya hazırlandı şimdi ikimiz de hazırdık: güneş ve ben.
Al sana yeni bir gün daha.
Rüyamı düşünmek bile istemiyordum. Demir onlardan olamazdı. Ben bu olayı çok mu taktım acaba?! Telefonumu elime alıp gizli numaranın baştan beri gönderdiği mesajları okumaya başladım.
'Kaykaylarınızı alıp hemen buradan gidin '
'Siz hâla burda mısınız '
'Bırak telefonu da bari filmi izle'
Bunlar tehdit oluşturmuyordu, gayet basit mesajlardı.
...
Diğer odadan sesler gelmeye başlamıştı. Miray ve Ezgi de derin uykularından sıyrılıp güneşle bana eşlik edeceklerdi herhalde. Nerdeee bi de bana uykucu derler.
Ben de musluğu açıp onları uyandırmaya başlayacakken suyu görünce kendileri hemen kalktılar. Bu onları tehdit şeklim. Bir keresinde yine üçümüz kalırken sabah kalkmamakta ısrar edince bu yolu bulmuştum. Zaten sonra hiç beni bu duruma sokmadılar. Çünkü suyu biraz fazla kaçırıp kıyafetlerinin de sırılsıklam olmasına neden olmuştum. Ama anlaşılan o ki bunu unutmuşlardı neyse ki hatırlatmama gerek kalmadan hatırladılar. Hatırlattırırım ben. Kimim ben Eylül'üm ben. Turabi'ye bağladım. Normal hayata dön Eylül. Sorun yok. No panic!
Sıra olmuşlardı bile( zaten iki kişiler ne diyorum ben)
" Yüzler yıkansın, giyinilsin ve hemen dışarı 5 dakikanız başladı. 300, 299, 288" N'oluyo bana! Erken kalkmak ters tepki yapıyo bende."
" 2,1,0 Yahu süre bitti çabuukkkkk! "
Geldiler ve kafama yastıkları fırlatmaya başladılar.
" Lakaytlık yok kahvaltıya" diyince beni yastıklara gömdüler. Bir yandan hepimiz gülüyorduk.
...
Demir kahvaltısını alıyordu.
" Nerde kaldınız" bana imalı imalı bakmaya başladı
" Hey bu sefer onlar, hiç bana bakma"
"Of iyi tamam hadi çabuk olun"
"Emredersiniz abi" dedim masaya doğru giden Demir 'e ve bir domates alıp ona atmaya hazırlandım.
Ama bende şans var mı, başını eğdi ve o domates şu Selinlerin grubundaki birine gelmişti. Hayır ya olamaz, olmamalı ama ya! Bu Baran'dı. Adlarını ezberledim:) Ama önemli olan bu değil, domatesti.
" Bu domatesin burda ne işi var" diye sızlanıyordum bir yandan özür dilesem mi diye düşünürken, yok be ne de olsa onlar karşı takım. Hıh iyi olmuş.
Sen de niye atıyorsun ki domatesi Eylül. Aslında şakasınaydı. Ama iyi ki diğerleri görmedi. Arkadaşlar öyle küçük bir şey yani büyütülecek bir şey yok.
Zaten domatesler küçük sayılır. Demir yakalar diye düşünmüştüm. Süper yakalar her şeyi. Neyse ya aman, üstünü yani daha doğrusu yüzünü temizlemeye gitti Baran. Yüzü domates olmuştu (çok komik görünüyordu) ama en azından çok fazla akmıyordu. O kadar sert atmadım tabi ki.
Ve sonra tabisi Demir gördü ve hemen sevgili arkadaşının yanına gitti.
Miray
" Istersen sen de git Eylül " dediğinde hala kararsızdım.Özür dilemeli miydim?
" Ya n'apcam ben "
" Heh Demir geliyor"
" N'olduu?" diye sordum Demir'e
" Güldü " dedi
" Nee"
" Özür dilemeyi düşünmüyor musun ?"
" E gülmüş işte "
" Of Eylül"
"Ya sen konuşsana, bana küfretti mi "
" Saçmalama " diye atladı Ezgi " Büyütüyorsun"
"Evet ya niye büyütüyorum ki ben şimdi, hem onlar karşı takım. Bu arada Demir sen onlarla bayağı kanka oldun. Istersen onlara katılabilirsin canım arkadaşım"
" Evet Demir, onlar karşı takım "
Demir gülmeye başladı " Off gizli numaranın onlarla alakası yok.
Ezgi "Nerden biliyon " deyince Demir gayet emin bir şekilde
" Konuştum " dedi
Biz " Neeee " diye şaşırarak karşılık verdik.
" Öyle değil ya sadece Selin in gıcıklığından falan. Selin in herkese böyle davrandığını falan söyledi. Konuşmalarından anladım. Onlar değil."
" Heeee değil onlar" vay be Miray da savunmaya geçti.
Kahvaltıyı bitirirken Selinler hiçbir şey yok gibi oturuyorlardı. Gerçekten de onlar değil herhalde.Of bilmiyorum işte, niye böyle bir şey yapıyorlar ki n'aptık biz. Doğru düzgün çıksın ortaya.Yani merak ediyordum sadece. Bizle eğlenmesinin hesabını verecekti, vermek zorundaaa.

....

Çok güzel yine gruplaşma :(
Bu seferki eşimin kim oldunu söylememi istemiyorsunuzdur herhalde.
Doğru tahmin: Baran
Pehh n'apcam ben ya. Özür dile. Hayır be. Hiçbir şey olmamış gibi davran. Heeeee öyle davran. Bu içimdeki tartışmalardan nefret ediyorum.

" Şu taraftan gidelim" dedi. Nee unutmuş gibi mi yapıyordu. Bak şimdi mutlu oldum. Böyle yapması daha iyi. Tabi ki hiçbir şey demedim ve o tarafa doğru yöneldim.
Biraz kaydıktan sonra
" Bi şey söylemen gerekmiyor mu sence " ayy açtı konuyu aferin napcan Eylül.
Kaldın ortada. Bozuntuya verme.
" Nasıl bir şey mesela" evet güzel cevap devam et.
" Özür gibi bir şey olabilir mesela "
Biraz konuşmadan kaydık.
" Özür dilerim "
" Önemli değil" iyi en azından uzatmadı.
" O zaman neden dilettiriyorsun"
"Fena mı oldu"
"Evet "
Biraz daha kaydık ve tuvalete gitme ihtiyacı hissediyordum.
" Ee, şey burda tuvalet var mı "
" Sence "
"Ya doğru düzgün cevap versene, soru sordum"
" Gel arayalım"
" Dün küçük bir kulübe görmüştüm orasıydı galiba"
" Aynen şu taraftan, bu gölü hatırlıyorum"
Yön bilgilerin niye bu kadar berbat Eylül. " Hmm evet tamam bekle burda "
" Çabuk ol!"
Bu tuvalet gerçekten kötü kokuyordu. Tabi ki geçen sene Antalya'da piknik yapmaya gittiğimiz yerdeki kadar kötü olamaz. Tam bir rezaletti. Millattan önceden kalma ve bir kere bile temizlenmemiş gibi. Hatırlamak bile korkunç.
Bu tuvalet ondan on kat daha iyiydi belki ama bu buranın kirliliğini azaltmıyordu. Zorlana zorlana çıkmayı başardıktan sonra kulübeden dışarı fırladım. Baran ortada yoktu. Kenarlarda da yoktu:)
Al işte , karşı takımdan birine nasıl güvenebildim ki ben. Belli yani belli.
" Baraaaaannnnn " diye bağırsam da ses gelmiyordu. Külübeye, etrafına baktım, çevrelerde onu bulmaya çalıştım. Yoktu işte, bırakıp gitti tabi.
En azından bu orman gibi yerde hayvanlar yoktu. Sadece kuşlar dolanıp duruyordu. Ben de yoluma devam edeyim dedim, belki bulurum. Saatime baktım ve bir yandan da Baran'ı bulmaya çalışırken yoluma devam ettim.
Tabi bir yandan avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Diğer kaykaycılar duyar diye. Ama burası bayağı genişti. Aslında çok güzel bir manzarası vardı. Yollar çok eğimli değildi ki kayabiliyorduk. Yeşillikler huzur veriyordu. Tabi şimdiki işim bu değil.

KaykayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin