Bir büyük gün daha. Ege finalleri bu, lütfen. Heyecanlanmak yerine daha çok korkuyorum. Sonuçta bu Ege bölgesi finali. Ege'den 5 kişi kalacağı yetmezmiş gibi bir de İstanbul'a Türkiye finalleri için gidilecek. Diğer bölgelerden nasıl usta kaykaycılar var kim bilir yani. Hiç bu insanların kalpleri bu kadar heyecan ve korkuya dayanır mı diye düşünmüyorlar. İstanbul'daki 35 kişinin hepsinin de mükemmel olduğunu düşünürsek şansım pek yok gibi. Bütün bunlar yetmiyor ya bir de EKA'yla uğraşıyorum.
Ama şu an için asıl önemli olan iki saat sonraki Ege finali.
Alarm sesini duymaktan nefret ettiğim için annemden beni belli saatte uyandırmasını istedim. Kalkar kalkmaz duş aldım. Sabahları duş almak iğrenç bir şey bana göre aslında ama dün akşam duş almak için biraz fazla keyifsizdim. Malum, durumlar.
Kahvaltımı annemlerle beraber yaptım. Saatlerimiz uyuşuyordu.
" Gelmemizi istemediğine emin misin Eylül?" diye sordu annem.
" Anne, hayır. Zaten çoğunun ailesi gelmiyor. Gerek yok yani. Dua edin yeter."
Annemlerin gelmesi beni daha çok heyecanlandırır. Ya da korkutur mu demeliyim. Her neyse, ne kadar az kişi o kadar iyi. Kahvaltıdan sonra annemle babam işe gittiler.
Abim evde kalacaktı. Ben de odama çıkıp hazırlanmaya başladım.
Mor tulumumu giydim, hâla tam olarak kurumamış saçlarımı toplayıp örmeye uğraştım. İnsan kendi saçını nasıl örebilir? Siyah vanslarımı giyerken abime
" Abiiiii, gittim ben!" diye bağırdım.
" Taaamam, başarılar!"
Aşağı indiğimde bizimkiler bekliyorlardı. Beni. Çok mu geç geldim sanki. Evet 15 dakika gecikmiş olabilirim.
" Dur tahmin edeyim, saçını örmeye uğraştın."
Bunu söyleyen en sonuncu tahmininiz olan Demir'di.
" Evet, ben de demiştim." Miray'da atladı Demir'i desteklercesine.
Gülmeye başladım. İşte dost dediğin.
Ezgi de " Sana saçını örme demiştim." diye araya girdi.
" Topuz yapsam ya çok sıkı oluyor, ya da hemen bozuluyor. Sadece toplasam gözüme girer diye korktum. " dedim gülümseyerek.
Demir " Çok iyi biliyoruz artık ama değil mi ?" deyince.
"Kesinlikle" diye karşılık verdim.
Miray "Hmm bu arada size tezahürat için çalışmalar yapıyorum. Sesim gitmesin diye yumurta yedim." dedi yolun yarısına geldiğimizde.
Ezgi "Ses gitmesin diye yumurta mı yeniliyor acaba?" dedi kaşlarını çatarak. Sonra da gülerek devam etti. "Sesin güzel olması için çiğ yumurta içiliyor da."
" Aynen, ses tellerini besliyormuş." dedim.
" Ama çiğ olanı." dedi Demir şakayla karışık.
" Of, her neyse. Gerçekten çiğ yumurta içmemi beklemiyorsunuz herhalde?"
" Tabiki" dedim ben de şakayla. Yumurtayı sevmeme konusunda ona katılıyordum.
" Yoo, bence çiğ daha güzel. Ben eskiden çiğ içiyordum."
Ama Ezgi seviyor işte.
Yarışma alanına ulaştığımızda yarışma aklıma dank etti. O korku veren kötü his içimde büyümeye başladı. Yarışmayı bırakmayı düşünmedim değil tabi. Ama kaç yıldır bu fırsatı bekledikten sonra ve hele ki buraya kadar gelmişken böyle bir şey yapmak büyük cesaret isterdi. Gerçi iki türlü de cesarete ihtiyaç vardı. Ama ben tam bir korkağım.
Kalabalık sayılan bir grup topluluk seyredecekleri yerde bekliyordu.
Miray " İyi hadi o zaman ben yerime." dedi kalabalığı göstererek.
Bunu söylerken gayet rahattı. "Başarılar."
Biz de yarışmacıların bulunduğu alana doğru ilerledik. Cooliçeler, Aslı, Selin ve Baran da oradaydı. Kimlerin ne zaman yarışacağı sırası belliydi ve ilk çıkan Baran ve tanımadığımız biri olacaktı.
Baran çok heyecanlı görünmüyordu ama eminim heyecanını içinden de olsa yaşıyordu.
Baran yine mükemmel hareketlerle yarışını tamamladı. Çok rahat tahmin edebildiğimiz gibi Baran kazandı. Sonra Ezgi'yle Selin yarıştı. Selin'i çok kolay olmasa da yenmeyi başaran Ezgi'nin adına çok sevinmiştim. Sevincim kısa sürdü çünkü sırada ben ve Aslı vardı. Baran çıkacağım sırada yanıma geldi ve gülümsedi.
" Sen onu yenersin. " Galiba Baran'ın EKA olduğuna inanmıyordum.
Aslı'yla yarışırken aklıma EKA'yı getirmemeye çalışıyordum çünkü Aslı'yı görünce aklıma sadece bu geliyordu. Miray'ın tezahüratlarını çok net bir şekilde duyabiliyor olmam beni cesaretlendiriyordu.
Bir şekilde Aslı'yı yenmeyi başardım. Baran haklıydı. Çok zor olmamıştı. İçimdeki o kötü hissin yerini sevinç aldı. Havalara uçuracak türden. Aşırı rahatladım. Sanki üç yıldır adada yaşadıktan sonra evime gelip banyo yapmışım gibi mi desem, tuvalet bulamayıp iki saat boyunca tuttuktan sonra rahat bir tuvalete kavuşmuşum gibi mi desem yoksa EKA'nın Baran olmadığını ve her şeyin bir rüya olduğunu anlamışım gibi mi desem emin değilim. Öyle işte.
Ama bir yandan da Aslı'ya üzülmüştüm. Eğer baştan beri anlattıkları doğruysa - ki gerçekten doğruysa, ona göre Baran EKA'ydı ve ben buna inanmıyor gibiydim- kız gerçekten suçsuz oluyordu. Ama başarıya giden yolda bazı şeylerden vazgeçmek gerekebiliyor ne de olsa. Miray'ı kaybetmiş olmamız buna bir örnek teşkil ediyor.
Bir diğer örnek de bizden sonra yarışan Demir'di. Demir kaybedince mutlululuğumun bir kısmı da onunla beraber gitti. En büyük hayalimiz beraber kazanmaktı, ayrı ayrı değil ki. Gerçi yine tamamen kazanmış sayılmıyoruz. Ama bu bile benim için çok büyük bir mutluluk. Demir'in rakibi Cooliçe'lerden uzun olanıydı. Demir kötü değildi zaten. Cooliçe aşırı iyiydi. Kaykayıyla doğmuş gibi. Adının Kerem olduğunu öğrendiğim bu Cooliçe'nin Türkiye birincisi olacağını düşünüyorum. En iyisi bu Cooliçe. Sonuncu olarak kız Cooliçe'yle adı Barış olan biri yarıştı ve kız cooliçe yenildi.
Sonuç olarak kalan beş kişinin içinde Kerem adlı cooliçe, Barış, Baran, Ezgi ve ben varız. Bunların arasında en çok üzüldüğüm Demir'in bu beşlide olmamasıydı.
Demir de Miray'ınkine benzer tepki vermişti. Yani çok üzüldüğünü belli etmeyen bir tepki. Miray yanımıza geldi. Onun da Demir için üzüldüğü belliydi. Giderek kendimi kötü hissetmeye başlamaya başlamamak için direniyorum. Böyle olmasını istemiyordum. Ezgi yanımda olsa bile.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaykay
JugendliteraturBugün yine Ezgi' yle kaykaylarımızı alıp sitenin çevresinde birkaç tur attıktan sonra dondurma almaya gittik. Ben her zamanki gibi kavunlu ve frambuazlı aldım. Dondurmayı yerken biraz daha dolaşmaya devam ettik. Yoldan geçerken yerde bir broşür görd...