Bölüm 10: Ayrılık

165 32 4
                                    

Ben koşmaya başlayınca, Sinan peşimden gelmeye kalktı. Bana yetişti, gözlerim yaşlarla buğulanmış bir şekilde 40 yaşında bir adam kadar yavaş koşuyordum fakat sinirim ve öfkem tam olduğu için gücüm yerindeydi. Sinan tuttu beni, arkama dönüp Sinan'a çok sağlam bir yumruk attım bırak bıraak diye bağırdım o an yüzlerce insan bizi izliyor tabi ki. Sinan yumruğun şiddetiyle yere düştü, dudağı patlamıştı sanırım o an tam göremedim. " Sinan affet beni kardeşim " diyerek koşmaya devam ettim. Melisa'yla ilk buluştuğumuz yere gittim ve ona mesaj attım gel acil konuşmamız lazım seni affettim gel diye. Gelmesi için affettim demem şarttı, ama geldiğinde fırtınalar kopacaktı İzmir'i yakacaktım. Geleceğini söyledi, ilk buluşma yerimiz bir ağacın altıydı ve İzmir'i komple görüyordu ıssızdı. Çöktüm ağacın altına ve ağlamaya başladım, zaten gözlerim yaşlıydı fakat silmiştim ama orda yaşadığımız anılar aklıma gelince yine seller sular oldu.

Öylece yere bakmış toprağı izliyordum, bedenim oradaydı ama ruhum nerdeydi inanın ben bile o an bilmiyordum. Bi insan aynı anda yüzlerce duyguyu hissedebilir mi? Ben hissediyordum. Yüzlerce duyguyu aynı anda hissediyordum ama hiç bir şey hissetmiyordum, sanki uzay boşluğunda geziniyordum atmosfer dışına çıkmıştım.

İlk buluşmamız çok güzeldi, hatırlıyorum da ben 17 yaşındaydım. Benim için hayal gibiydi, çünkü ben Melisa'yı daha önceden de seviyordum öncesinde onu yaklaşık 2 yıllık bir sevme sürem vardı. Çocukluk aşkıydı, ilk aşkımdı. Yani benim için bu aşk 5 yıllıktı. Hayalimdeki kızla beraberim, ellerini tutuyorum ve bana benim ona baktığım gibi bakıyordu. Hayaldi, gerçek olmuştu. Elimi ilk tuttuğunda kızarmıştım, gülememiştim bile değişik bi tepki vermiştim yine bugün ki gibi kala kalmıştım ama o zaman mutluluktandı. Herşey çok güzeldi. Melisa geldi, ağladığımı gördü ve yanıma oturdu noluyor lan dedi. Başımı kaldıramıyordum, bakışlarım nefret doluydu. Hayallerim, geleceğim, herşeyim elimden uçup gitmişti. Ruhumu şırıgayla çekmişlerdi vücudumdan, tarifsiz bir acıydı. Kafamı kaldırdı eliyle, elini ittim ve çok sert bir tokat attım. Osmanlı tokadı derler ya, heh işte öyle bir tokattı. Ayağa kalktım:
Onur: Herşeyi biliyorum. Sen, sen bana kıydın, bize kıydın, kurmaya korktuğum hayallere kıydın, dokunmaya çekindiğim, Namusum diyerek sım sıkı sarıldığım tenine kıydın.
Melisa: Evet yaptım, 3 yıldır beraberiz 2 yıl boyunca bana hiç dokunmadın ve bende 18 yaşındayken seni aldattım defalarca ve başkasına verdim kızlığımı ve yine geçen hafta Giray'la beraber oldum. Ama o da seni öğrendi terk etti beni sabah.
Onur: (5 dakika boyunca hiç ses çıkarmadan ağlayarak Melisa'ya bakar) Sen, bugün bir cinayet işledin. Küle dönüşen göz yaşlarımda bunun en büyük kanıtı. Senin yüzüne tüküreceğim, ama inan bana bunu bile hak etmiyorsun. Arkandan ne beddua edeceğim, ne de küfür. Çünkü insan kıyamaz sevdiğine.

O an telefon çaldı ve Sinan arıyordu, telefonu çarptım paramparça oldu. Son kez baktım Melisa'nın o lanet yüzüne, ordan uzaklaştım yürüyerek. Yaklaşık 1 saat rotasız bir şekilde yürüdükten sonra elimi cebime attım.

Bir İzmir Masalı (#Wattys2016)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin