3.Bölüm-Güzel olması gerekilen bir gün.

5.4K 289 7
                                    

''Hayır Harry.... ben o kreşe gitmek istemiyorum. Ordaki öğretmenler çocuklara büyü yapıyormuş !''

  Tahmin edildiği gibi şu an Chloe ile kreş kavgası yapıyoruz. Sarah her ne kadar uğraşsa da Chloe'yi ikna edemedi ve benim çabalarım da olumsuz. Bu insanların dünyasında işler cidden çok karışık. Chloe 1996 doğumlu olduğundan dolayı yaşının başlaması için daha küçük olduğunu, birdaha ki dönemi beklemesi gerektiğini söylediler. Çok saçma....!

''Yampa Chloe her insan senin yaşlarındayken kreşe gider, bu ilerideki hayatın için çok önemli ! Hem büyü işini de nereden çıkarıyorsun ?'' Evet, ilk cümlem tamamen saçmalık.

 ''Michael söyledi.'' Yan komşunun belalı çocuğu Michael ! Böyle şeyleri nerden uyduruyorlar ya.

 ''Peki o bunu nerden biliyormuş ?'' Dizlerimin üzerine çökerek onun minik ellerini tuttum. Hiçbir cevap vermedi. Onun yerine başını üzerinde minik cupcake resimleri olan perdesine dikti.

 ''Hey prenses sana bir sır veriyim mi ?''

 ''Hıhıı...'' Kocaman gözlerini gözlerime dikerek başını salladı. Böyle yapmasına dayanamıyorum. Böyle yaptığı zaman kendinden çok ben heyecanlanıyorum.

 ''Ben kreşe giderken sınıfımda minik küçük canlıcıklar yaşıyordu ve bana arkadaşlık yapıyorlardı.''

 ''Aaa... Harry sen kreşe mi gittin ?''Yine kocaman gözlerini gözlerime dikti.

 ''Evet, söyledim ya her insan kreşe gider.'' Hayır, söylediklerim kocaman bir yalan. Ancak yalandan kim ölmüş !

   Tanrım bu yaptığım tamamen yanlış. Dört yaşında bi kıza yalan söylüyorum ama yoksa oraya hiç gitmeyecek. Hem bu onun iyiliği için.

 ''Harry... sanırım kreşe gitme içini bir daha düşünebilirim. Belki o canlıcıklar benim de yanıma gelir ha ne dersin ?'' Şu bıcırığa bakın hele, bir de bilmişlik taslıyor!

 ''Eh düşün bakalım. Yalnız benim şimdi gitmem lazım. Annen birazdan seni yemeğe çağıracak. Eğer kreşe gitmeye karar verdiysen yarından sonraki gün gitmen gerekecek-..''

 ''Yani pazartesi.''

 ''Aynen öyle prenses, yarın biryerlere götüreyim mi seni ?'' Parmağımla burnuna dokundum. Gözlerini kırpıştırdı.

 ''Eveet... peki ya anneme ne diyeceksin, nereye gideriz ? Parka gidelim mi, yada şu atların ve aslanların olduğu yere ?'' Diye çağırmaya başladı. Parmağımı dudaklarıma götürüp susması için işaret yaptım.

 ''Tanrım Chloe! Biraz sakin ol, nereye gideceğimize yarın karar veririz ve anneni de merak etme. Ben orasını hallederim.'' Göz kırparak küçük bir kahkaha attım. İlk önce suratı asıldı ama sonra gülümsemesi yüzüne geri yerleşti.

  O anda odanın kapısı iki kere tıklatıldı ve Sarah başını içeriye uzattı.

''Ne yapıyormuş benim meleğim odasında sessiz sessiz ?''

 ''Oyun oynuyodum anne.''Kıkırdadı.

 ''İyi bakalım patates kızarttım hadi gel aşağı.'' Chloe başını 'tamam' anlamında sallayınca gülümseyerek geri dönüp merdivenlerden aşağıya indi. Yarın güzel bir gün olacaktı...

*****

  Chloe kreşe gitmeye tamamen ikna olmuştu. Biz de şu anda büyük bir parkta pamukşekerciye doğru gidiyoruz. Biz dışarıdayken Chloe'nin başına bir şey gelmesinden çok korkuyorum açıkçası. Minicik elini sıkıca tuttum. Eli çok yumuşak ve pürüzsüz.... Dışarıda ona zarar vermek isteyen 'ben'den niceleri var ki... O farklı çünkü, Chloe çok farklı ! O... çok güzel, çok zeki, çok masum. Bir insan için çok fazla bu. Ve bir de kokusu...

  Pamukşekerciye vardık. Chloe hırkamın kolunu çekiştirmeye başladı.''Harry, ben beyaz olanı istiyorum!'' Onca pembe pamukşekerin arasında sadece bir tane beyaz olan...

''Neden prenses ?''

''Çünkü o farklı. Onu alabilir misin Harry?''Bu sözleri beni bayağı etkilemişti. Diğer tüm şekkerlerin pembe ve çok tatlı görünmelerine rağmen o pamuk gibi sade ve bembeyaz olanı seçmişti.

  Pamukşeker satan adamdan beyaz olanı istedim. Parasını ödedikten sonra ileride oyuncakların karşısındaki bir banka oturduk. Chloe pamukşekerin paketini açmam içi bana uzattı. Şeffaf paketi iki tarafından çekerek açtım. Tanrım çok güzel kokuyor, keşke bunlardan benim çocukluğumda da olsaydı.

''Şunu bir koklasana Chloe.'' Paketi Chloe'nin burnuna götürdüm.

''Çok güzel kokuyor Harry.'' Kıkırdadı ve içinden kocaman bir parça kopararak ağzına tıktı.Onun bu hali beni güldürmüştü. Küçük bir kahkaha attım ve ben de bir parça koparıp ağzıma attım! Şaşkın şaşkın bana baktı.

''Ne, pamukşekeri ben de çok seviyorum.'' Göz kırptım.Ama o hala şaşkınca bana bakıyordu.

''Chloe ben sana daha önce de söylemiştim. Et türü şeyler olmadığı sürece her şeyi yiyebiliyorum ben de.'' Hiçbir işe yaramasa da...

  Chloe pamukşekerini bitirdikten sonra kaydıraklara oynamaya gitti. Ara sıra kaydıraktan kayarken adımı bağırarak bana el sallıyordu. Bu, çok komik ve tatlıydı. Rüzgar hafiften esmeye başlamıştı. Chloe'yi hırkasını giydirmek için yanıma çağırdım. Hırkasını giydirirken arka tarafımda bi yere bakarak çığlık attı.

''Harry... baak, palyaço var. Yanına gidelim lütfeeğğnn!'' Ellerini çenesinin altında birleştirerek dudağını büktü. Ben bu tatlılığa nasıl kıyarım. Arkamı dönerek çocukların etrafında toplanmaya başladığı palyaçoya baktım. Bakmamla beraber çok tanıdık bir çift gözle karşı karşıya geldim.

''Ashton?!'' Bunu her ne kadar fısıldayarak söylesemde o beni duymuştu ve yarım ağız sırıtmaya başlamıştı. Etrafındaki çocuklara aldırmadan bize doğru yaklaşmaya başladı.

''Harry... palyaço buraya geliyooo yaşasınnn..!'' Chloe tekrar çığlık atmaya başladı.

  Ashton yanımıza vardığı zaman hemen ayağa fırladım, onunla karşı karşıyaydık. Chloe'yi koluma arkama doğru iktirdim. Ashton'un ona yakın durmasını istemiyordum.

''Chloe, kaydırakların orada oynamaya ne dersin, hadi git!''Bunları söylerken Ashton'la göz temasımı hiç bozmamıştım. Fakat o beni dinlemiyor kolumu geri çekmekle uğraşıyordu.

''Ne o Styles, bebek bakıcılığına mı başladın yoksa ?'' Ashton gözlerini kısarak bana bakmaya devam etti. Ben ise küçük bir kahkaha atarak konuşmaya başladım. Bu tepkiyi beklemiyordu.

''Hayır, ama sanırım sen tam da kendine göre bir iş bulmuşsun!'' Haha, Harry Styles adamı böyle mors yapar işte!

''Hmm.. madem bakıcı değilsin o zaman bu yanında taşıdığın öğle yemeğin olsa gerek ?'' Chloe artık kolumla uğraşmayı bırakmış bizi dinliyordu. Duyduklarına tam olarak bi anlam veremese de şaşırmıştı.

 ''Sözlerine dikkat et Ashton Irwin. Seni burda saniyeler içinde parçalara ayırabilirim, bunu biliyorsun!'' Etrafımızdaki şaşkın insanlara aldırmadan gömleğinin yakasına yapışarak neredeyse tükürürcesine söylemiştim bunları.

 ''Wow, sanırım Harry Styles'ın daha önce hiç görmediğin yüzünü ortaya çıkarttım ha ufaklık. Bu arada...kokunun baş öndürücü olduğunu daha önce söylemiş miydim?'' Bunları Chloe'ye bakarak söylemişti. Ve o şu anda neye uğradığını şaşırdı. Çok korkuyordu, kalp atışlarını duyabiliyorum.

   En son ne zaman bu kadar sinirlendiğimi hatırlamıyorum. Bu g*t herif resmen günümüzün içine etti. Belki de uzun zaman önce bana söylediği bir sözde haklıydı. Belki de ben hiçbir zaman adam akıllı mutlu olmayı hak etmiyorum...

''Hadi Chloe, eve gidiyoruz.!'' Onun minik elini kavrayarak hızlıca geriye dönüp yürümeye başladım. Ashton, Chloe'nin de duyabilmesi için arkamızdan bağırdı.

''Tanıştığıma memnun oldum Chloe, ve sen Styles... seninle ve Chloe'le tekrar görüşeceğimizi umut ediyorum. Sonuçta ben işsiz, bol bol boş ve sıkıcı zamanı olan birisiyim!'' ...Tanrım bu günün güzel olması gerekiyordu...

Kahramanım Bir Vampir || h.s. ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin