Selam millet! :)) Bu gün hikayemde küçük bir yenilik yapmaya karar verdim. Hikayeye bir de Chloe'nin gözlerinden bakın. -Kısa bir bölüm oldu malesef, ama bunu bir geçiş bölümü olarak farz edin.İki ayrı bölüm birbiriyle birleşik iki parça olacak. Bu bölümlerden sonra küçük bir açıklama bölümü eklemeyi planlıyorum.- Ve ayrıca uzun bir süre yazmayı ihmal ettiğim için sizden gerçekten çok özür diliyorum.
Chloe'nin evini arkamda bırakarak sokak boyunca yürümeye başladım. İnsan olmak için güzel bir gündü. Ah, şu evlerinden yeni çıkan mutlu çifte bakın hele. Adam nasıl da tutuyor kadının elini. Şimdi de yavaşça dudaklarına getiriyor ve minik bir öpücük bırakıyor. Ah... hadi ama !
Önüme çıkan ilk sokaktan döndüm. Tam önümde yürüyen bu aşırı mutlu çifte katlanabileceğimi sanmıyorum. Başkalarının düşüncelerini ve duygularını hissedebilince bazen hayat çekilmez oluyor. Bu sefer de bir baba- Öyle olduğunu tahmin ediyorum.Ama kim bilir belki o da benim gibi bir aile katildir!- ve yanındaki küçük kız geçmişti önüme. Kızın saçı iki kurukla toplanmış omuzundan dökülüyordu ve sırtında Spongebob resimli bir çanta taşıyordu. Adam uzun boylu ve gayet fit duruyordu.
Adam elini uzattı ve küçük kız adamın elini tuttu. Kız heyecanla bir şeyler anlatıyor ve adam da anltatıklarına gülüyordu. Ve bir kez daha yolumu değiştirdim....
*****
Tanrım arabamı özlemişim! 'Mutlu İnsanlar Sokağı'ndan ayrıldıktan sonra metroyla Chloe'le gittiğimiz parka gittim. Artık arabama kavuşma vakti gelmişti....
Arabama kavuşunca doğruca eve gittim. Ne harika! Hala kırık bir kapım var. Ben evden uzaklaşınca kend kendine düzeleceğini ummuştum. Yaklaşık altı yıldır burada yaşıyorum. Evin benden bir şeyler kapması gerekirdi!
Buzdolabına yöneldim. Gözüme bangodaki birikmiş şişeler takıldı. Sanırım stoklarım bitmek üzere. Dolabı açtım.-'Noel Hediyeme' göz atmayı da ihmal etmedim!- Tahmin ettiğim gibi... Kalan son şişeyi aldım ve kapağı kapattım. Kendimi her zamanki yerime, üç kişilik kanepeme bıraktım ve ayaklarımı uzattım. Evim pek bir halta benzemeyebilir ama rahat bir kanepem var bi kere.
Kalan son şişemin keyfini çıkartmaya koyulurken düşündüm...-en az iki haftalık şişelerin nesi keyifliyse artık-... Chloe'nin kreşine gitmeli miyim? Gidersem beni görmeli mi yoksa gizlensem mi?
(Chloe'nin anlatımından)
Harry neden gitti ki şimdi? Keşke beni burda bekleseydi.Ama kreşe beni görmeye gelecek,öyle söyledi!
Merdivenlerden annemin bana seslendiğini duyunca hemen yorganın altına girdim. Harry'nin yaptığı gibi elerimle saçlarımı dağıttım. Annem kapımı tıklattı ve odama girdi. Hemen başımı yastığa koydum ve uyuyormuş gibi yaptım.
''Hadi kalk meleğim, bu gün ne günü unuttun mu yoksa?'' Yatağımın yanına geldi. Eğildi ve saçlarıma minik bi öpücük bıraktı. Krep ve çilekli marmelat kokuyordu. Bir anda gözlerimi açtım ve 'Bööö!' yaptım. Bunu yapmayı çok seviyorum. Karşımdaki kişilerin suratları çok komik oluyor.
''Beni korkuttun küçük hanım.Ne zaman uyandın bakalım? Numara yapıyordun ha bana!''
''Hıhı...''
''Şimdi sen görürsün anneyi korkutmayı ve numara yapmayı!'' Annem yatağıma geldi ve beni gıdıklamaya başladı. O kadar çok güldüm ki sanırım sesim babamı da uyandırdı. Annem hala beni gıdıklarken babam kapıda belirdi.
''Ooo... benim kocaman kızım kalkmış mı?'' Üzerindeki siyah kareli pijamasıyla çok komik duruyordu. O masmavi uykulu gözleriyle bize bakıyordu...Şey, ya da bakmaya çalışıyordu. Çünkü gözlerini zor açıyordu.
Annem eliyle babama gelmesi için işaret yaptı. Babam da kollarını iki yana açarak bize doğru hızlıca geldi ve yatağıma atladı. Tabi sonra atladığı için annemden azar işitti. Çok komiklerdi. Sonra babam ikimize de sarılıdı ve yanağıma gerçekten sulu öpücükler bıraktı. Kıkırdadım.
Bana göre o kadar uzun bir süre yatağımda yatmıştık ki gözkapaklarım kapanmaya başlamıştı. Annemin sesiyle tekrar gözlerimi açtım.
''Olamaz... yediyi çeyrek geçiyor, sekizde evden çıkmamız lazım. Kalkın kalkın !'' Duvarımdaki saate baktım. Kısa çubuk yediyi, büyük olan üçü gösteriyordu. Bunlar akrep ve yelkovandı, evet saat yediyi çeyrek geçiyordu. Harry bana saatlerinn hepsini öğretmişti ama hepsini öğrendiğimi annemlere söylemem gerektiğini söylemişti. Çünkü nereden öğrendiğimi anlatmak zor olurmuş...
Annem hızlıca yataktan kalktı ve resmen koşarak odadan çıktı. Sonra tekrar geri geldi.
''Az kalsın unutuyordum! Hayatım krepleri soğumaması için mikrodalgaya koymuştum. onları çıkartır mısın, ben de Chloe'yi hazırlayayım?''
''Ama beş dakika daha!'' Babam başını kaldırdı ve tekrar yastığıma gömdü.
''Andrew! Lütfen hayatım.'' Ooo... ben bu bakışı biliyorum!
''Ahh, tamam ya kalkıyorum.'' Babam yatağımdan kakltı, alnıma minik bir öpücük bıraktı ve giderken anneme dil çıkartmayı da unutmadı.Ben onların bu hallerine gülerken annem de ona aynı şekilde dil çıkartarak karşılık verdi ve bana göz kırptı.
''Hadi bakalım elimizi yüzümüzü yıkayalım ve üstümüzü giyinelim...Koş hadi.'' Hızlıca yatağımdan kalktım ve banyoya gidip yüzümü yıkadım. Gerçi buna gerek yoktu uykudan yeni uyanmamıştım ama olsun, rolümü yapmalıyım.
Lavabonun yanındaki küçük taburemi aldım ve lavabonun önüne koydum. Ellerimi yıkamak için bu tabureyi kullanmalıyım. Ben ne yapayım bu lavabolar çok yüksek.. Ellerimi yıkadım ve yüzüme bir kez su attım, oldu..!
Odama geri döndüğümde annem yatağımda oturmuş elinde bu gün giyeceğim kazağım ve eteğimle beni bekliyordu. Yanına gittim. Annem pijamalrımı çıkartmama yardım etti. Kazağımı giydirmeye kalktığında onu durdurdum.
''Kendim yapabilirm anne!'' Kazağı elinden aldım, güldü.
''Pekala giy bakalım ben de yatağını toplayayım.'' Kazağı başıma geçirdim. Hadi ama... Ben bu kadar koca kafalı olamam. Bu kol nereye giriyodu, ya neden bu kadar dar bu kazak yaaa...
''Yardım istemediğine emin misin?'' Ahh.. tamam.
''Hıhı...'' Kafamı bir türlü geçiremediğim kazağımı çıkarttım ve anneme uzattım. Gülümsedi. Kollarımı yukarıya kaldırdım kazağı kolalrımdan ve başımdan geçirecekken, durdu!
''Chloe, tatlım bu bilekliği sana ne zaman aldık, daha önce gördüğümü sanmıyorum!'' Gerçekten mi? Babamın aldığını söylesem gidip ona sorar mıydı? Harry'nin verdiğini söyleyemezdim. Hem zaten inanmaz...
''Şey... ben bunu...ahh şey..-''
''Hayatım..!'' Ohh... canım babam benim! Ne güzel zamanlama ama...
''Bunu sonra konuşacağız Chloe!'' Ups, bana 'Chloe' dedi. Bana 'Chloe' diyorlarsa bu iyi bir şey değil demektir. Harry de hep aynısını yapıyor.
''Sarah, hayatım bi bakar mısın?''
''Sarah hayatım bir bakar mısın'... Ah tanrım! Bekle geliyorum.'' Annemin babamı taklit etmesi hep çok komik oluyor. Hızlıca kazağımı başımdan geçirdi, eteğimi ve çoraplarımı giydirdi. Şifonyerimin üzerinden tarağımı aldı, saçımı taradı ve mutfağa babamın yanına indi.
Ben de annemin ardından mutfağa indim. Babam televizyonda sabah haberlerini açarken annem kreplerin üstüne marmelat döküyordu. Masadaki her zamanki yerime oturdum. Ardımdan babam da kendi yerine oturdu ve elindeki kreplerle annem de bize katıldı. Kahvaltı vaktii.....
DİPNOT: Arkadaşlar belki dört yaşında bir kız bunları yapabilir mi diye düşünebilirsiniz. Benim dört yaşında bir kardeşim var. Chloe'nin davaranışlarında kardeşimin büyük etkisi var. Kardeşimin davranışlarından esinlenerek (yalnız kardeşim erkek :D) Chloe'ye hayat veriyorum . Yani evet dört yaşında bir çocuk aynı Chloe gibi davranabiliyor :))) Teşekkürler :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahramanım Bir Vampir || h.s. ||
FanfictionHarry Styles, berbat bir geçmişe sahip... Ve o sıradan vampirlerin aksine hayatı yaşamayı seçti. Hayatını mahfettiği (!) küçük bir çocukla büyümeyi seçti. Onun ilk adımlarını gördü, ilk sözcüğünü duydu :''Harry!''... Harry o kadar bencildi ki, bu...