Hermione zile basarak heyecanla kapıda beklemeye başladı. Draco göz devirerek onu izlemeye devam ediyordu. Hermione tekrar tekrar bassa da sonuç alamadı. Yüzündeki gülümsemesi yavaş yavaş solarken bavulundan anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Birlikte içeriye girip bavulları bir kenara bıraktılar.
"Annee! Babaa! Ben geldiim!"
Hermione'nin seslenişleri evde yankılanıyor ama karşılık veren olmuyordu. Draco'nun gözüne sehpada duran kağıt takıldı. Eline alıp okuduktan sonra gülümsedi.
"Hey, Granger! Ailen seni terk etmiş." dedi sırıtarak. Hermione ne saçmalıyorsun bakışlarıyla yanına ilerledi ve kağıdı elinden aldı.
Sevgili Kızım,
Biliyorum yaz tatilini beraber geçirecektik ama babanın bazı işleri çıktı ve New York'a gitmemiz gerekti. 2 aylık bir proje için burdayız ama meraklanma yaz bitmeden dönmüş oluruz. Seni tek başına bıraktığımız için üzgünüz. Çalışma masasındaki dolapta bir miktar para var tatlım. Umarım yeter. Seni seviyoruz.
Annen"Granger umarım yemek yapabiliyorsundur." dedi Draco koltuğa otururken. Hermione bir yandan ailesinin gitmesine bir yandan da Draco ile yalnız kaldığına üzülülüyordu. Draco içinse durum hiç öyle değildi. Bir bulanıkla yalnız kalmasına sevinemezdi elbette ama en azından mugglelar yoktu. Onlara katlanamazdı.
₩₩₩₩₩₩₩
"Ne kadar yavaşsın Granger."
"İstiyorsan sen yapabilirsin Malfoy!"
Saat neredeyse 6 olmuş akşam yemeği vakti gelmişti. Hermione sosisleri kızartırken Draco da mutfak kapısının eşiğine yaslanmış onu izliyordu. Sosisleri çevirip piştiklerinden emin oldu ve tabağa koydu Hermione.
"Yardım et Malfoy. Sen şunları ekmeğe koy ben de sofrayı kurayım." dedinve elindeki maşayı uzattı.
"Saçmalama Granger. Senin gibi bir bulanığın-"
"Malfoy kapa çeneni ve yardım et. Eğer etmezsen ve bana bir daha bulanık dersen, aç kalırsın." dedi ve tabağı eline alıp çöpün başına kadar gitti. Meydan okuyan bir tavırla ona bakarken Draco da oflayarak yanına geldi. Sosisleri sandviç ekmeğinin arasına koyup hardal ve ketçap sıktı. Tabaklara yerleştirdi ve Hermione'ye döndü. Masayı hazırlıyordu.
"Umarım içecek alacak kadar paranız vardır Granger."
"Saçmalama Malfoy, elbette var." diyerek buzdolabına uzandı Hermione. Kapağı açtı ama kısa bir bakışmadan sonra önüne döndü. İçecek kalmamıştı.
"N'oldu Granger, yok muymuş? Tanrım, gerçekten mi? O kadar fakir misiniz?"
"Kapa çeneni Malfoy. Paramız olmadığından değil. Bitmiş sadece. Bekle burda." deyip merdivenlere yöneldi Hermione. Hızla tırpanıp çalışma odasına girdi. Babası burada çizerdi projelerini. Her taraf kitap doluydu. Burayı çok severdi Hermione ama sadece kitap almasına izin veriyordu babası. Ama o yokken girebilirim düşüncesiyle gülümsedi Hermione. Masanın hemen üstünde duran dolabı açıp para destesini eline aldı. Bir kişi için fazla koymuşlardı. İyi ki fazla koymuşlardı yoksa Draco'yla çok sıkıntı çekebilirdi. Odanın kapısını kapatıp merdivenlerden indi. Draco yemek masasının önünde duran televizyona yaklaşmış merakla inceliyordu. Sesleri duyunca başını kaldırıp ona baktı.
"Nereye gittin?"
"Para getridim. Al."
Draco tek kaşını kaldırıp ona baktı.
"N'apıcam ben bununla?"
"Markete gidip istediğin içecekten alabilirsin Malfoy. Parayla napılır başka?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Never Give Up_Dramione
Fanfiction"Güçlü olmalısın." dedi fısıltıyla. İşte o gece. Mehtapta yıldızlar birbirleriyle dans ediyorken. Kahverengi gözler mavilerle buluşurken oldu ne olduysa. Birbirlerini bu kadar mutlu hissettikleri bir günün ertesinde yaşananlar onları hiç de mutlu et...