Kendimden tiksiniyorum. Balo yazıyorum ve artık balo görünce "Ööğ" dediğinizi biliyorum, en azından ben öyle diyorum. Ama olmak zorundaydı ve en azından Hogwarts balosu değil kostüm balosu. Bu da bir fark. Neyse ben uçar, size iyi okumalar diler!
Hermione yüzünde şeytanice bir ifadeyle eve geri dönüyordu. Sabah erkenden eski iş yerine gidip Harry'yi partiye davet etmişti. Şimdi de eve gidip evi düzenleyecek sonra da Draco'yla birlikte kostüm almaya gideceklerdi. Eve girdiğinde kapıyı kapatıp salona girdi. Draco telefonuyla oynarken konuştu genç kızla.
"Nerden?"
"Bi arkadaşımı davet etmeye gittim de. Telefon numarası yoktu."
"İyi tamam. Neyse, hadi gidelim artık."
İki genç birlikte evden çıkıp mağazaya gittiler. Ron, Harry ve Ginny de partiyi öğrenince önce kıyafet alıp sonra eve geçeceklerini söylemişlerdi. Hermione de onaylamış ve kendilerinin de öyle yapacaklarını söylemişti. Şimdi mağazaya gelmiş etrafa bakıyorlardı. Mağaza zaten kostüm ve maske gibi eşyalar satan bir yerdi. İşleri çok da zor olmayacaktı. Hermione bukduğu kıyafetlerin bazılarını eline topluyordu. Draco henüz bir şey bulamamıştı. Kıyafetleri pek de beğendiği söylenemezdi.
"Bunlardan birini giymek zorunda mıyım gerçekten? Çocuk muyuz biz?"
"Mızıkcılık yapma Malfoy. Bu partinin konsepti böyle. Kostüm partisi."
Hermione elindeki kucak dolusu kıyafetlerle kabine girdi. Draco da mağazada ordan oraya yürüyor, kendine uygun bir şeyler bulmaya çalışıyordu. Sonunda siyah pelerinli, miğferli bir kıyafet buldu. Kendisi bilmiyordu ama Dracula'nın kıyafetiydi bu. Kostümü eline alıp kabinlere yürürken Hermione kabinden çıktı. Onu karşısındaki koltuğa oturup nasıl olduğunu sordu. Sindrella kıyafeti vardı üzerinde. Kabarık elbisesiyle kendi etrafında bir tur dönüp gülümseyerek koltukta oturan Draco'ya döndü.
"Nasıl?"
"Yakışmamış."
"Yaa"
Genç kız suratını asarak tekrar kabine girdi. Draco da elindeki kostümü koltuğa bırakıp ellerini göğsünde birleştirerek onu beklemeye başladı. Hermione tekrar dışarı çıktığında Draco yüzünü buruşturarak baktı kıza.
"Olmamış. Ne bu şimdi?"
"Pamuk Prenses! Olmuştu sanki ama..."
Draco hayır anlamında başını iki yana salladığında yine yüzü düştü Hermione'nin. Kabine girip kapıyı kapattı ardından. Bu sefer daha uzun sürmüştü giyinmesi.
"Granger,hadi ama!"
"Bekle çıkıyoruum. Bu kıyafeti giymesi daha zor. Pelerini falan var. Ama bu defa kesin beğeneceksin."
Hermione kabinden geçip Draco'nun önüne geçti. Pelerinin sağ tarafından tutup önüne çekti. Draco tatmin olmuş şekilde gülümsedi.
"İşte bu, harika olmuş. Baya yakışmış Granger, tebrikler."
"Tacı bile var. Ama saçım yapılınca takacağım onu. Diğer kostümlerin hiçbirini beğenmeyip bunu beğendin, niye şaşırmadım acaba?"
"Niye ki?"
"Çünkü Malfoy, bu Kötü Kraliçe'nin kostümü. Ee sen de çok da iyi biri olmadığına göre..."
"Of Granger, tamam. Sen bunu al, ben de bunu." dedi koltuktaki kıyafeti havaya kaldırırken. Hermione kostümü eline alıp havaya kaldırdı ve inceledi.
"Dracula'nın kostümü bu! Tam senlik. Ama denemen gerekiyor, böyle alamazsın. Hadi kalk."
Draco oflayarak ayağa kalktı. Hermione de onu arkasından iteleyerek kabine soktu. Kapısını kapattıktan sonra kendisi de kabinine girip kıyafetlerini çıkardı ve kendininkileri giydi. Ceketini eline alıp kabinden çıkıp koltuğa kuruldu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Never Give Up_Dramione
Fanfiction"Güçlü olmalısın." dedi fısıltıyla. İşte o gece. Mehtapta yıldızlar birbirleriyle dans ediyorken. Kahverengi gözler mavilerle buluşurken oldu ne olduysa. Birbirlerini bu kadar mutlu hissettikleri bir günün ertesinde yaşananlar onları hiç de mutlu et...