Part 10 | hug me, please.

6.6K 206 4
                                    

''İyiyim Katherine.''

''İçki içmedin değil mi?''

''Hayır tabi ki! İçmedim, içmeyeceğim.''

''Aferin. Eee, Zain nasıl?''

''İyi, yani sanırım iyidir.''

''Nasıl yani?''

''Mags olduğumu öğrendi.''

Ablama olanları anlattım. Üstelik bundan sonra gelişmeleri hemen ona söylemeye karar verdim. Birikince çok oluyordu.

Telefonu kapattıktan sonra Zayn'in gönderdiği kutuyu çıkardım. Notu içinden çıkardım ve defalarca okudum. Defalarca. O sırada kapı çaldı. Telaşımın nedenini bilmiyordum ama hızla kutuyu toparlayıp yerine koydum. Koşarak kapıyı açtım. Gelen Paul'du.

''Paul?''

''Erin, nasıl gidiyor?''

''İyi.'' gülümsedim.

''Bay Saltzman senin için bir piyano buldu. Seni oraya götürmek için geldim.''

''Pekala. Hazırlanmak için vaktim var mı?''

''Tabi ki, burada bekliyorum.'' gülümsedi.

Bende gülümsedim ve kapıyı hafif kapattım. Kot bir pantolon ve beyaz bir tişört giydim. Saçımı ev topuzu yaptım. Ünlü olmadığım için süslenmeme veya saçımı maşalamama gerek yoktu değil mi? 

Kapıyı açtım ve Paul'a hazır olduğumu söyledim. Kapıyı çektim ve Paul'u takip etmeye başladım.

Yemekhanenin karşısında bir oda vardı. Oraya gelmiştik. İçeri girdik ve Paul bana kağıtları uzattı.

''Teşekkür ederim.''

''Rica ederim. İyi çalışmalar Erin.''

Gülümsedim. Paul'da gülümseyip odadan çıktı.

Bu odada sadece piyano yoktu. Gitar, bateri, çello, keman vs bir sürü alet vardı. Piyanonun karşısına geçtim ve kağıtları yerleştirdim. One Direction'ın şarkılarıydı. 

                                                       ****

Konserde çalınacak şarkılar bittikten sonra kendime engel olamayıp Wish You Were Here çalmaya başladım. Hem çalıyor hem söylüyordum.

Piyanonun sesi çok yüksekti. Şarkıyı tam yarılamışken bir ses duydum. Biri bana eşlik ediyordu. Bu şarkıyı söylüyordu. Ellerimi piyanodan çektim ve arkama baktım. Gelen Zain'di ve hala şarkıyı söylüyordu.

''Senin ne işin var burada?'' dedim yerimden kalkarken ve şarkı söylemesini umursamadan.

''Seni dinlemeye geldim.''

''Burayı nasıl buldun?''

''Sizi takip ettim.''

''Bu yaptığın hiç doğru değil.''

''Senin kendini Erin Mender olarak tanıtman da doğru değil, değil mi?''

''Ben, ben buna mecburdum.''

''Çünkü kim olduğunu anlamayacağımı sanıyordun.'' dedi kaşlarını kaldırarak ve bilmişlik taslayarak.

''Pek anladığın söylenemez. İsmimi söylesem bile tanımazdın. Geçmişi unuttun ya.''

''Ben geçmişi unutmadım Mags. Hala geçmişte yaşıyorum. Her gece rüyamda bizi görüyorum. Parkımızı, el ele yürüdüğümüz yolları, okula gittiğimiz zamanları... Hep aklımdasın.''

They Don't Know About UsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin