Bölüm şarkısı:Evanescence-Going Under
Düzenlenmiştir.
Hiçbir otorite mutlak değildir. Zira sadakat yoksa hiçbir güç sonsuza kadar sürmez.
Güneş ışıkları yeniden dünyaya ulaşıp toprağa değerken hala nehrin kıyısındaydık. Alex gece boyunca etrafta dolaşıp müttefik olmak için şartlarını söylemişti. Sayıca fazla olan onlar olduğundan eğer müttefik olmak istiyorsak şartlarını kabul etmek zorunda olan bizdik.
Alex devamlı olarak tek güç olmak istediğinden bahsediyordu. Kısacası müttefik olduğumuz takdirde benim liderliğimin bir önemi kalmayacaktı. Percy bunu duyar duymaz vazgeçmemizi önermişti ancak ben onun kadar emin değildim. Ashley'e hak veriyordum. Savaşı kazanacak birisi varsa bu Alex'ten başkası olamazdı. Bu yüzden liderliğimden vazgeçmek çok da kötü bir fikir gibi gelmiyordu. Hele ki söz konusu arkadaşlarımın hayatıysa kesinlikle buna değerdi. Bir yandan da Alex ile beraber hareket etmenin bir anda birçok düşman edinmemize neden olacağını biliyordum. Karşımda çözülmeyi bekleyen devasa bir bulmaca vardı fakat tek bir kelime bile söyleyemiyordum.
Alex düşüncelerimi okumuş gibi "Nick!" diye seslendi. Ön sırada duran bir vampir hızla Alex'in yanına gelip vereceği emri beklemeye başladı. "Burada kaç kişi olduğumuzu onlara söylemek ister misin?" dedi Alex elindeki tahta çubukla bizi göstererek. Nick kısa bir an bize baktıktan sonra "Yüz elli kişiyiz fakat dahası var." diye mırıldandı. Son kısmı bize bakarak söylemişti.
Percy'nin bir küfür savurduğunu duydum. Alex memnun olmuş bir şekilde gülümsedikten sonra ani bir hareketle Nick'in boynunu ısırdı ve kanını içmeye başladı. Bu görüntü birkaç adım geri çekilmeme sebep olurken Percy'e baktım. O da korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Alex, Nick'in bedenini bıraktıktan sonra çenesine akan kanı sildi.
Nick boş bir çuval gibi yere yığıldığında ön sırada duran iki vampir gelip onu yerine taşıdılar. Çoğunun Alex'in davranışına anlam veremediğini biliyordum lakin ben çok iyi anlamıştım. Kabul etmediğimiz takdirde bizi öldüreceğini söylemek istiyordu. Percy de anlamış olacak ki başını yavaşça hayır anlamında salladı.
"Bu, karar vermenize yardımcı olmuştur umarım."
Alex'in kendinden emin sesi havada yankılandığında bakışlarımı ona çevirdim. Yeşil gözleri doğrudan bana bakıyordu. Yüzünde oldukça ciddi bir ifade vardı.
"Bırak ben halledeyim Alexandra. "
Percy yanıma gelip kolumu tuttuğunda bakışlarımı Alex'ten çekmedim. Ne yapacağımızı çözmeye çalışıyor gibiydi. Ya da yalnızca merak ediyordu. Bilmiyordum. Şu anda ne yapmam gerektiği konusunda da bir fikrim yoktu. Tek bildiğim bu işi benim halletmem gerektiğiydi.
"Lider benim."
Dudaklarımdan bir fısıltı şeklinde dökülen bu cümle Alex'i gülümsetmişti. Percy sıkıntıyla iç çektikten sonra önüme geçip beni kendisine bakmaya zorladı. "Bunu ben başlattım şimdi de bitireceğim. "
Percy kararlı görünüyordu fakat buna asla izin veremezdim. "Lider benim dedim Percy. " dedim. Bu cümleyi öyle soğuk bir ses tonuyla söylemiş olmalıyım ki Percy'nin yüzünden bir afallama ifadesi geçti. "Şimdi yerine dön." diye ekledim ses tonumu değiştirmeden.
Alex başını öne eğip hafifçe salladıktan sonra yeniden bakışlarını bana çevirdi. Gözlerinde meraklı bir ifade vardı. Percy ise bal rengi gözlerini kocaman açmıştı, dudakları da şaşkınlıkla hafifçe aralanmıştı. Benden böyle bir tepki beklemiyor olmalıydı, ona ilk kez yanımda olmaması için emir vermek zorunda kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdü
VampireHayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek en kötü ceza mı? Peki ya cevap bir camın gerisinde olsaydı, yaralanmak pahasına camı kırar mıydınız? Alexandra kırardı. Ve Alex Laurent... On...