FİNALİ OKUMADIYSANIZ BU BÖLÜMÜ KESİNLİKLE OKUMAYIN. AĞIR SPOİLER İÇERİYOR.
Bölüm şarkısı: Ivan Torrent- Afterlife
Sahilden bir çakıltaşı alırsın.
Diğerleri gibi görünse de o farklıdır, bilirsin.
Onu avucunda saklarsın. Sıkıca tutarsın ki düşmesin. Sonra, taş eline batmaya başlar. Seni acıtır, kanatır ve sonunda onu bırakırsın.
Bırakmak zorunda kalırsın.
Onu kaybettiğini bilirsin. Bir daha bulamayacağını da...
Bundan sonra eline geçen her taşta onu ararsın. Sadece ararsın.
******************************************
Alex Laurent'in bile gücünün yetmeyeceği şeyler vardı. Yaşayana dek, öyle olmadığını düşünürdüm.Alexandra karşımda dururken gözlerindeki yansımamın parçalarına ayrıldığını görüyordum. Parçalar, kelimelere dönüşüyor ve sevgilimin dudaklarından dökülüp yüzüme çarpıyordu.
Bugün bir kez daha, Alex Laurent'in ne kadar aşağılık bir varlık olduğunu anlamıştım. Karşısında, sarı buklelerini öfkeyle savuran kadına karşı bile dürüst olamayan aciz bir varlık...
Kaybetme korkum, gerçeğe dönüşmüştü. Onu kaybettiğimi -hem de Sofia'yla beraber- zihnimin en derin yerinde biliyordum. Bilmediğim şeyse bunu nasıl kabulleneceğimdi.
Bunu kabullenmek zorunda mıydım? Ya da Alexandra'yı dinleyip buradan gitmek? Ben Alex Laurent'tim. Her zaman olduğu gibi istediğimi yapabilirdim.
Öyleyse neden yapamıyordum?
Neden Alexandra'nın dudaklarına kapanıp her şeyi düzelteceğimi söyleyemiyordum? Beynim neden gitmemi emrediyordu? Bacaklarım harekete geçmek konusunda neden bu kadar istekliydi?
Savaş, Vera, krallığım...Hiçbiri umrumda değildi. Umrumda olan tek şey karşımda duruyordu ve bana ilk kez aşkla değil, salt öfkeyle bakıyordu. Bunun bir hayal olduğunu düşünerek gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım.
Ama değildi. Bugün yaşanan her şey gerçekti.
"Seni seviyorum." Dudaklarımdan dökülen tek cümle bu oldu. Alexandra "Annemle yaptığın anlaşmayı, hayatımı mahvedişini bile affettim." derken yanağına süzülen gözyaşlarını görebiliyordum.
"Ama bu kadarı çok fazla."
Bunu biliyordum. Ancak ilk defa, gerçekten ilk defa, çaresiz hissetmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum, istediğim tek şey onu öpmekti. Ona sarılmak, parmaklarımı buklelerinin arasında dolaştırmak ve her şeyi düzelteceğime dair yeminler sıralamak...
Bu sırada Alexandra yeniden "Git Alex." dedi. "Hayatıma hiç girmemiş gibi." Yutkundum. Bunu nasıl yapacaktım? Çaresizliğin damarlarımda aktığını hissederken yeniden "Seni seviyorum." dedim.
"Sen, benim için bile fazla karanlıksın." Alexandra bu cümleyi kurarken bana bakmıyordu. "Asla göstermediğin bir yüzün var ve bununla başa çıkamıyorum."
"İstediğin gibi biri olabilirim." dedim. "İnan bana, bunu gerçekten yaparım." Neredeyse dizlerimin üstüne çökecektim. İşe yarayacağından emin olsaydım, bunu tereddütsüz yapardım.
"Hayatımda yalanlara yer yok." Alexandra son derece kararlı görünüyordu. "Sofia'nın da öyle." Sözcükleri öyle kararlı ve soğuktu ki buna karşı hiçbir şey söyleyemedim.
Bu noktadan sonra hiçbir şeyin fikrini değiştirmeyeceğini biliyordum. Bu yüzden -bunu yapmak canımı yaksa da- geriye doğru birkaç adım attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdü
VampireHayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek en kötü ceza mı? Peki ya cevap bir camın gerisinde olsaydı, yaralanmak pahasına camı kırar mıydınız? Alexandra kırardı. Ve Alex Laurent... On...