Bölüm şarkısı: Sting- Shape of My Heart
Bu bölüm çoğunlukla Alex-Alexandra oldu sanırım. İyi okumalar...
Önümdeki kitap yığınının arasındaki boşluktan karşıya baktım. Anastasia içine girmek ister gibi bir kitabın üzerine eğilmiş, sarı bukleleri önüne dökülmüştü. Dört bir yanımız çoğunu ilk kez gördüğüm kitaplarla çevriliydi.
Hatta hepsi sehpaya sığmamış, birçoğu da parkenin üzerine yayılmıştı. Evdeki herkes -Alex bile- kitaplara göz atıp işe yarar bir şey bulmaya çalışıyordu. Bizi dışarıdan gören biri yaşamın nasıl başladığını araştırdığımızı düşünürdü.
Sonunda daha fazla dayanamayıp elimdeki oldukça kalın kitabın kapağını kapattım ve ufak bir toz dalgası havaya karıştı. Gözlerimin önünde minik harfler dans ediyordu. Eğer o kitabı biraz daha okumaya devam etseydim muhtemelen uyuyakalırdım.
Kitabı, yığının üstüne attım ve birkaç kitap yerle buluştu. Bu sırada -çıkardığım gürültüden olsa gerek- Anastasia uyarı dolu bakışlarını bana çevirmişti. Yüzüme, sevimli olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yerleştirip arkama yaslandım.
"Vera'nın kendini korumak için kan büyüsü kullandığını düşünüyorum. Çünkü bozulması en zor büyü budur." Annemin sesi kulaklarıma ulaştığında ona doğru döndüm.
Önündeki kitabı kapatıp sehpanın kenarına iliştirdi. "Alex ve Teo büyücü olmadığına göre kan büyüsünü bozabilmemizin tek yolu kara büyü kullanmak." diye devam etti. Anastasia omuzlarını düşürdü. "Fakat kara büyüyü yalnızca bir grup cadı kullanabiliyor ve biz onlardan değiliz."
"Sanırım birini tanıyorum." diye atıldım. Kate'in bileğindeki güneş dövmesi gözlerimin önüne gelmişti. "Onu bulabilirim." Anastasia bana doğru döndü. "Cadı arkadaşların olduğunu bilmiyordum." Sesinde imalı bir tavır vardı.
"Lavina'nın kızı." diye mırıldandım. Aynı zamanda bakışlarımı anneme çevirmiştim. "Yaptığın şeyi ondan öğrendim." Bunu yeniden dile getirmek oldukça zordu.
Fakat annem buna takılmış gibi değildi. Daha çok, bir soru sormaya hazırlanıyor gibi görünüyordu. Kaşları hafifçe çatılmış, mavi gözleri kısılmıştı. "Lavina öldü, Alexandra. Kız seni kandırmış olabilir mi?"
Net bir şekilde "Ölmemiş." dedim. Ses tonumun onu ikna etmesini umuyordum. Sanırım, işe yaramıştı. Şimdi çattığı kaşlarını yukarı kaldırmış, gözlerini kocaman açmıştı.
"Ama benden uzak durmuş." Sesim, benim bile zor duyabileceğim bir şiddette çıkmıştı. Anastasia kitap yığının üzerinden uzanıp elimi hafifçe sıktığında ona gülümseyerek karşılık verdim.
Ardından "Kate'i yardım etmesi için ikna edebilirim." diye ekledim. "Ama ona zarar vermeyeceğinden emin olmam gerek." Cümlemin sonuna doğru bakışlarımı Alex'e çevirmiştim.
Bana, annemle birlikte yaptığı şeyi kimden öğrendiğimi sorduğu anı anımsadım. Onu biraz tanıyorsam ipliğini pazara çıkardığı için Kate'i gözünü kırpmadan öldürürdü.
Alex, önündeki kitabı kapatıp bulduğu ilk boş yere sokuşturduktan sonra elini saçlarının arasından geçirdi. İçimden bir ses, benimle pazarlık yapmaya hazırlandığını söylüyordu.
"İşimize yarayacaksa nefes alması gerekir." Görünüşe göre bu sefer yanılmıştım. Yine de, ona bakmaya devam ettim. Birkaç saniye sonra Alex de -bakışlarımın ağırlığını hissetmiş olmalıydı- bana karşılık verdi.
"Tamam, Alexandra. Ona zarar vermeyeceğim."
İstediğim cevabı almış olmanın mutluluğuyla derin bir nefes aldım. Bu sırada Alex oturduğu yerden kalkmış, odanın diğer ucuna doğru yürümeye başlamıştı. Ona bakmıyordum ancak viski koymaya gittiğinden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdü
VampireHayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek en kötü ceza mı? Peki ya cevap bir camın gerisinde olsaydı, yaralanmak pahasına camı kırar mıydınız? Alexandra kırardı. Ve Alex Laurent... On...