Bölüm şarkısı: Ruelle- Monsters
2500 kelime? Sanırım biraz uzun bir bölüm olmuş, iyi okumalar :D
"Kardeşim de beni terk ettikten sonra başımın çaresine baktım anlayacağın." Mila sonunda konuşmasını bitirdiğinde derin bir nefes aldım. Ondan Alex konusunda yardım istemek için gelmiştim ve bu bir saatimi kaybetmeme neden olmuştu. Tam bir saattir Mila'nın hayat öyküsünü dinlemiştim ve yeterince sıkılmıştım.
Bu yüzden Mila'nın susmasını fırsat bilerek "Senden bir konuda yardım isteyebilir miyim?" diye sordum. Mila şaşırmış görünüyordu fakat hemen sonra gülümseyerek"Elbette." diye yanıtladı.
"Dışarı çıkmam gerekiyor ve bunu Alex'in gözü önünde yapamam." dedim sırıtarak.
Mila'nın gülümsemesi genişledi. "Tamam." dedi ayağa kalkarken. "Ben onu oyalarım. Fakat geç kalma!" diye devam etti.
Başımı onu onaylar biçimde sallayıp koşar adımlarla kendimi bahçeye attım. Etraf sessiz görünüyordu. Ağaçların arkasında birkaç vampir olduğunu gördüm fakat beni umursayacaklarını sanmıyordum. Bu yüzden rahat davranmaya çalışarak evden çıktım.
Etraf o kadar sessizdi ki vampir hızımı kullanmanın bir sakıncası olmayacağını düşündüm. Bu sayede kısa sürede az önce bulunduğumuz yere gelmeyi başarmıştım. Az önceden tek farkı akşam oluyor olmasıydı.
Lokantanın olduğu sokaktan geçmemeye karar verdim. Bunun yerine diğerlerine göre biraz daha dar olan sokağa girdim. Bu sokağa girme sebeplerimden bir diğeriyse evlerin duvarlarında yazılı olan Latince kelimelerdi. Burasının cadıların yaşadığı bir yer olabileceğini düşünmüştüm ve bence Vera'yı aramak için doğru bir başlangıç yapmıştım.
Etrafa bakınarak yürürken birden duvara savrulmam afallamama sebep olmuştu. Düştüğüm yerden kalkmaya çalışırken gelenin Alex olmasından korkmuştum fakat o değildi. Karşımda duran kişi Evan'dı.
"Görünen o ki hala güçsüzsün Alexandra." dedi Evan alaycı bir ifadeyle. "Alex sana iyi bakamıyor sanırım." diye ekledi.
"Ne istiyorsun?" diye sordum. Sesim kendi kendime konuşuyor gibi çıkmıştı. Evan gülümsedi. "Sadece bana ait olan bir şeyi geri istiyorum." dedi. Kaşlarımı çattım, bunun benimle ne alakası vardı ki? "Bende sana ait bir şey yok." diye kestirip attım. Birkaç adım atmıştım ki Evan kolumu tutup beni durdurdu. "Fakat Alex'te var." dedi fısıldayarak. "Sen de onu bana getireceksin."
Evan'ın tavırları sinirlenmeme neden olmuştu. Harcayacak zamanım yoktu fakat burada durmuş onun saçmalıklarını dinliyordum. "Çok beklersin." diye yanıtladım ve kolumu elinden kurtardım. Bu kadar aptal olmayı nasıl beceriyordu? Evan gülümsedi. "Karşılığında ne alacağını bilmek istemiyor musun yani?"
Yürümeye devam ederken "Ne alacakmışım?" diye sordum. Cevabı bilmek istediğimden değil, bir an önce ondan kurtulmak için sormuştum. "Vera'nın yerini biliyorum." dedi Evan ciddi bir ses tonuyla. Vera'nın adını duymam olduğum yere mıhlanmama sebep olmuştu. Evan Vera'yı aradığımı nereden biliyordu?
Ona doğru döndüğümde yüzündeki sırıtış genişledi. Hızlı adımlar atarak aramızdaki mesafeyi kapattım. "Söyle o zaman neredeymiş?" dediğimde Evan kahkaha attı. "Önce bana Kızıl Tılsım'ı getirmen gerek."
Evan yeniden ciddileşmişti. "Kızıl Tılsım'ı Alex ne yapsın?" dedim bunalmış bir şekilde. Evan gözlerini devirdi. "Sen olsan seni öldürebilecek tek şeyi nerede saklardın?" diye sordu. Konuşmama fırsat vermeden devam etti. "Yarın gece Vera ile tepede bekliyor olacağım. Karar senin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdü
VampireHayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek en kötü ceza mı? Peki ya cevap bir camın gerisinde olsaydı, yaralanmak pahasına camı kırar mıydınız? Alexandra kırardı. Ve Alex Laurent... On...