Bölüm şarkısı: Zayn-Dusk Till Dawn ft. Sia
İyi okumalar 💜
Göğüs kafesimde devasa bir ağırlık hissediyordum. Sanki, tonlarca ağırlıktaki bir kayayı taşımak zorunda gibiydim. Her geçen saniye, kaya daha da ağırlaşıyordu ve vücudum pes etmek üzereydi.
Çok kısa bir süre sonra bu ağırlığın altında ezilecektim.
Alex'i orada tek başına bırakıp geldiğim için pişmanlık duyuyordum. Bayılıp bayılmamak arasında gidip gelirken yapılması gereken en doğru şey bu gibi görünmüştü.
Ancak kendime gelip düşündüğümden beri, pişmanlık hissi vücudumu saydam bir örtü gibi sarıyordu.
Birkaç saattir yemek masasının en ucunda oturuyor, önümdeki küçük şişeyi izliyordum. Yan tarafımda açık onlarca büyü kitabı vardı. Anastasia eve geri döndüğümüz andan beri iksiri çözümlemeyi kafasına koymuştu.
Onu uyumaya ikna etmek için saatlerce dil dökmem gerekmişti. Teo ise, bizi geri getirir getirmez tek kelime etmeden evden ayrılmıştı. Onu bulup özür dilemem gerekiyordu.
Bize ihanet ettiğini düşünüp ona ağır şeyler söylediğim için suçlu hissediyordum. Bu duygu, pişmanlıkla birleşince kalbimin alev alev yanmasına sebep oluyordu.
Odanın diğer ucunda, tüm salonu tek başına aydınlatmaya çalışan küçük bir mum vardı. Ancak yaydığı ışık yalnızca onu aydınlatmaya yetiyordu. Eğer pencereden giren Ay ışığı olmasaydı ev, dipsiz bir kuyu kadar karanlık olurdu.
Bakışlarımı karşıya çevirerek baştan sona camla kaplı duvardan dışarısını izlemeye başladım. Ağaçların yaprakları usul usul sallanıyor, kulağıma kurt ulumaları ulaşıyordu.
Dolunay devasa bir ampul gibi etrafı aydınlatıyor, salondaki eşyaların korkutucu gölgelere sahip olmasını sağlıyordu. Derin bir nefes aldım. Eve ulaştığımdan beri kaç bardak kan içtiğim konusunda fikrim yoktu.
Her bardağın bitişinde bedenim daha fazlası için kıvranıyordu ve ben de buna itiraz etmiyordum.
Yavaş hareketlerle oturduğum yerden kalktım. Onlarca kez Alex'i bıraktığım yere dönmeyi düşünmüş, onlarca kez bu fikirden vazgeçmiştim. Çünkü -ölümlü olduğu düşünülürse- Anastasia'yı burada tek başına bırakmak iyi bir fikir olmazdı.
Kardeşim ve sevdiğim adam arasında kalmaksa berbat bir ikilemdi.
Adımlarımı merdivenlere yönelttiğimde duyduğum sesle duraksadım. Bu, bir kurt ulumasıydı. Ancak o kadar yakından geliyordu ki neredeyse evin içinde gibiydi. Kalp atışlarım hızlanmaya başlarken dikkatimi yukarıya verdim.
Anastasia'nın uyuduğundan emin olduğumda salona geri dönüp pencereye yaklaştım ve gözlerimin görebildiği son noktaya kadar bahçeyi taradım. Vahşi bir hayvanın nefes alışını duyuyor gibiydim ancak hareket eden bir şey görmediğim için emin olamıyordum.
Hızlı adımlarla kapıya ulaşıp dışarı çıktım. Gecenin serinliği, üzerimdeki mor elbiseden açık kalan yerlerime çarparken temkinli birkaç adım attım. Bahçenin ön tarafında Alex'in arabası dışında hiçbir şey görülmüyordu.
Adımlarımı yan tarafa yönlendirdim. Dolunay ağaçların arasında bir görünüp bir kayboluyordu. Gözlerimle ormanın içini tararken onu gördüm. Ay ışığının altında parlamaya başlayan gözlerine karşın bedeninin büyük bir kısmı ormanın karanlığıyla bütünleşmişti.
Yine de, en az benimkiler kadar keskin dişlerini rahatlıkla görebiliyordum.
Birkaç adım gerileyip evin soğuk duvarına yaslandım. Korkunun, vücudumu ele geçirmek üzere olduğunu hissediyordum. Parmaklarım duvarın pütürlü yüzeyine sürtünürken kurt, bana yaklaşmayı sürdürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçgüdü
VampireHayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek en kötü ceza mı? Peki ya cevap bir camın gerisinde olsaydı, yaralanmak pahasına camı kırar mıydınız? Alexandra kırardı. Ve Alex Laurent... On...