49. Bölüm

989 85 21
                                    

İyi okumalar...💕

Birkaç ay sonra

Birbiri ardına açılan şampanya şişeleri, habire sönüp de Percy'nin sinirini bozan mumlar ve mama sandalyesinde otururken etrafa anlamsız bakışlar atan Sofia...

Salona, uzun bir süre sonra neşe hakimdi.

Böyle bir tablo görmeyeli epey olmuştu. Vera'nın üzerimizde kara bir bulut gibi dolaştığı zamanlarda böyle şeyler ancak kaçamak sayılırdı. Şimdiyse, hiçbir korku taşımadan bunu yapabiliyorduk.

Anastasia burada olmasa da...

"Bırak şunlarla uğraşmayı." diyerek Percy'nin elindeki kırmızı mumu alıp yerine bıraktım. Dakikalardır tüm mumları aynı anda yakmaya çalışıyor ve her seferinde başarısız oluyordu.

Percy "Pes ediyorum." diyerek arkasına yaslandığında Jane, ona bir şampanya uzattı. Percy ayağa kalkıp bilmem kaçıncı şampanyayı patlattığında Sofia ürküp ağlamaya başlamıştı.

Alex onu kucağına alıp odasına çıkardığında Percy şişedeki tüm şampanyayı bölüştürdü. Kadehimi elime alıp diğerleriyle birlikte havaya kaldırdım. "Vera'dan kurtulmamıza!"

Gülüşmelerimize kadehlerimizin sesleri eşlik ettiğinde ortaya kulak çınlatıcı bir ses çıktı. Bu sırada Octavia, bugün için özel pişirdiği tavuğu getirip servis yapmaya başladı. Açıkçası, bugün keyfim o kadar yerindeydi ki Octavia'yı bile sevmeye başlamıştım.

Bu sırada Jack, saatin kaç olduğunu bininci kez sorduğunda ona doğru döndüm. "Bir yere mi yetişeceksin?" Jack, özenle kestiği tavuğu çiğnerken başını salladı. "Uçağa yetişmem gerek."

Kaşlarımı çattım. "Nereye gidiyorsun ki?" Jane şampanya kadehini masaya bırakıp "Jack, Dünya turuna çıkıyor." diye mırıldandı. Soran gözlerle Jack'e bakmaya başladım.

"Anastasia ile hayalimizdi." Açıklamasından sonra masaya sessizlik çöktü. "Onun için, bunu gerçekleştirmek istiyorum." Hafifçe gülümsedim. "Bu, çok güzel." Şampanyamdan büyük bir yudum aldım. "Klişe olacak ama gittiğin her yerden kartpostal bekliyorum."

Masadaki herkes bu dediğime gülerken ayağa kalktım. "Alex'e baksam iyi olacak." Hızlı adımlarla yukarı çıkıp Sofia'nın odasına ulaştığımda görmeyi beklemediğim bir görüntüyle karşılaştım.

Alex sallanan sandalyeye oturmuş, kollarının arasındaki Sofia'ya masal anlatıyordu. Kapının girişine yaslanıp bir süre onları izledim. Bu, gerçekten mükemmel bir görüntüydü. Her kadının hayal ettiği türden...

Alex masalı bitirdiğinde Sofia uykuya dalmıştı. Onu beşiğine bırakmak için kalktığında içeriye doğru birkaç adım attım. "Alex Laurent, masal anlatıyor. Bunu göreceğim aklıma gelmezdi."

Beşiğin yanına ulaşıp kızımı izlemeye başladığımda Alex bana eşlik etti. "Kralların yalnızca prenseslerine gösterdikleri bir yüzleri vardır." Dediği şeye güldüm. Ancak Sofia'nın uyanmaması için sessizce gülmek zorunda kalmıştım.

"Yüzü bana benziyor." diye mırıldandım. Etraftaki herkes böyle söylediği için inanmaya başlamıştım. Alex hafifçe güldü. "Haklı olabilirsin ancak gözleri kesinlikle ben."

Bakışlarımı ona çevirdim. "Buna itiraz edemeyeceğim." Sofia doğduğunda her bebek gibi mavi gözlere sahipti. Öyle kalmasını çok istemiştim ancak göz rengi değişmiş, Alex'inkine benzer bir yeşile dönmüştü.

Hemen ardından Alex'in dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum. "Sofia her şeyiyle mükemmel." Alex, odadan çıkmadan önce son kez ona baktı. "Mükemmelliğini de benden almış olmalı."

İçgüdüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin