•••
Çok istediğiniz bir şeyin gerçekleşmesini beklerken zaman sanki geçmek bilmez. Dilediğim zamanın gelmesini iple çektiğim şu vakitte hayatımda yapmadığım kadar iş yapmıştım. Şaka gibiydi ama doğruydu işte.
Yıkadığım bardakları tezgaha dizerken etrafta göz gezdirdim. Yüzümdeki üzgün ifade yüzünden insanlara çok fazla odaklanmadan bakındım. Elimde değildi. Artık Kim Kai'nin elimden kaçtığını düşünmeye başlamıştım çünkü tam bir haftadır boş boş sadece çalıştığımla kalıyordum. Boşa çalışıyor, umutsuzca Kim Kai'nin gelmesini bekliyordum.
Doğal olarak Sehun da huzursuzlaşmaya başlamıştı. Ben sana yapma demiştim diye, başıma kalkıyordu. Bende halimden memnun değildim çünkü her gün evden bozma bir yere gidiyordum eğer Kim Kai beni takip ettiriyorsa diye... Sabaha kadar barda çalışıyor, milletin ağzından akan salyaları izlemek zorunda kalıyordum.
Geldiğimden beri sadece önüme bakıyor olsam da, birçok erkek sulanmıştı. Bir şekilde savuşturmayı başarıyordum lakin sınırıma gelmiş bulunmaktaydım. Gerek güvenlikler, gerek bakışlarım bir şekilde atlatıyordum işte... Lakin Sehun çıldırmak üzereydi ve bir kere ciddi anlamda sinirlenirse her şeyi siktir ederdi, bu durumda asla onu durduramazdım.
"Doldur."
Önüme sertçe indirilen bardakla elimdeki havluyu bıraktım. Uzanıp bardağı almaya niyetlendiğim sırada parmaklarıma dolanan iğrenç ellerle gözlerimi tehditkarca elin sahibine döndürdüm. Bu öylesine sıradan bir hale gelmişti ki, böyle sapıkları nasıl savuşturacağım konusunda uzmanlaşmıştım. Adamın iğrenç yüzünde yine iğrenç bir gülümseme yer edindi. Elimi hızla çektikten sonra, "Ne istiyorsun?" diye bağırdım.
"En ağırından ver güzelim."
Klasik içki isteme tekniğine gülümserken, adamın ne kadar çömez olduğunu anladım. Büyük ihtimalle yatağa birini atmaya gelmiş olmalıydı. Ve bakışları nedense bunun ben olmamı istediğini bağırıyordu. Bakışlarının üstümde olduğunu hissedebilmek için yüzüne bakmama gerek yoktu, biraz daha izlerse organlarım delinecekti çünkü. Ya da ben delirip adamı gebertecektim.
İçkiyi hızlıca doldurup, sertçe önüne yolladım. Elleri ağırca tezgahın üstünden bana uzanırken donuk bakışlarımla yüzüne baktım. Yamuk ağzındaki çarpık gülümseme kusma isteğimi tetikledi.
Çünkü yeterdi artık.
Bir haftadır sanki buraya Kim Kai'yi yakalamaya gelmemişim gibi, işim gücüm bana sulananları geriye tepmekti. Ve inanın bıkmıştım. Bir kaç gün değil, biraz daha aynı şeyler devam ederse burayı yakacaktım. Gözlerim tezgahın kenarındaki çakmağa ilişti. Hiç fena değildi.
"Şu striptiz yapan kızdan daha çekicisin."
Nedense o an kızın üstünde olduğu direk orada fazlaymış gibi geldi. Gidip yerinden söküp şu adamı deşesim gelmişti. Ciddi anlamda aklımda öldürme planları dolanıyordu.
"İçkini içip defol." Sessiz konuşmuştum lakin adam iki saattir dudaklarımı dikizlediği için anlaması zor olmamıştı.
"Çıplak olduğunda daha çekicisindir," Parmaklarını ağırca dudağının kenarında gezdirip gözünü kırptı. "Aslında merak ediyorum, nasıl görünüyorsun üstünde hiçbir şey yokken?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naughty Or Nice // kaisoo
FanfictionBu bir oyun. Fazla masum görünen ama bir o kadar acımasız, kuralsız ve can yakıcı... "Bir sayı söyle Kim Jongin. Bu sayede seni öldüren ben değil, akılsızlığın olacak."