•••
Vücudumu oluşturan atomların hepsinin darmadağın, farklı köşelere dağıldığını düşündüm bir anlığına. Buna sebebiyet veren şey ne bir darbe, ne de başka bir şeydi.
Yalnızca Kim Jongin'di işte.
Elimi tutan elleri, neşeyle gülen yüzü, eski zamanların aksine beni görünce gevşemiş olan kasları... Karşımdaki kişi kesinlikle Kim Kai değil, Kim Jongin'di. Çünkü buna canı gönülden inanıyordum. O iki kişiliğe sahipti.
Birisi ailemi yakan cani, diğeri ise sevgilisine tapan insan.
Burnunu başımda, saçlarımın arasında gezdirmeye devam ederken, yaslandığım göğsünde hafifçe kıpırdandım. Geldiğimizden beri yaptığı tek şey beni koklayıp, sıkı sıkıya sarmaktı.
Her şey çok hızlı gelişmiş gibiydi ama değildi işte.
Ortada zaten bir sevgi vardı. Yoktan, varolmuş değildi. Yalnızca ortaya çıkması gerekiyordu, bunu da ben yapmıştım işte. Jongin ben gelmeden de aşıktı, yalnızca sevgilisinin yüzünü dört senedir görmediği için kalbinin üstünü küllerle kaplamıştı ve köreldiğini sanmıştı. Emindim. Aşkının yeniden eskisi gibi ortaya çıkması için, sevdiği kişinin yüzüne ihtiyacı vardı.
Bunu da sen sağladın işte. Bir başkasının yüzünü, hayatını yaşamaya mahkumsun. Anla Oh Kyungsoo! Sen bu oyunun kurucusu değil, piyonusun.
"Saçlarıma öyle çok imreniyorsun ki, yakında hepsi yaprak misali bir anda dökülecek." dedim alayla. "Bırak artık."
"O halde hem imreneceğim, hem de dökülmemesi için dua edeceğim."
"Bence şuan böyle şeyler için değil de, aşağıdaki kavga için dua et Jongin." İşaret parmağımın ucunu,usulca tişörtünün üzerinde gezdirdim. "Ev başımıza yıkılacak."
"YiFan bu, merak etme." dedi gülerek. "İki dakikaya kalmaz süt dökmüş kediye döner."
Dediğiyle başımı kaldırıp, onun yerine çenemi yasladım göğsüne ve alttan bir bakış attım.
"Öyle mi dersin?" diye sordum umutla. Elimde sağlam tek bir kişi kalmışken, ciddiyim kaybetmek istemiyordum. Gerçi şu kaçışımdan sonra Yixing'in beni boğma tehlikesi oldukça yüksekti.
Jongin karnına koyduğum elimi, avucu arasına alıp sıkarken, başını salladı. "Eminim, arkadaşına bir şey olmayacak. Üstelik kapıdan girdiğindeki yüz ifadesini görmedin mi?" Şaşkınlıkla bana bakarak cevap bekledi.
Ses vermek yerine, hafifçe başımı iki yana salladım. Birazdan benim çenem, Jongin'in de çenemi yasladığım göğsü çökecekti. Bu yüzden dayanamayıp kendimi yanına bıraktım.
"Girdiğini görseydim, o ikisi birbirine çarpmazdı." dedim ve yorgunlukla kollarımı iki yana açtım, birini Jongin'in karnına atarak.
Ani hareketim karşısında hafifçe zıplarken, bileğimden tuttu.
"Kafana çok takıyorsun, Kyungsoo."
"Takmıyorum." diye mırıldandım ağırca kapanan gözlerimle.
"Her şeyi gereğinden fazla düşünüp, kendini yoruyorsun."
Senle ben, Baekhyun ile Chanyeol. Geride kalanların da birbirlerine oyun ya da başka bir şeyle bağlanmalarını istemiyorum çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naughty Or Nice // kaisoo
FanfictionBu bir oyun. Fazla masum görünen ama bir o kadar acımasız, kuralsız ve can yakıcı... "Bir sayı söyle Kim Jongin. Bu sayede seni öldüren ben değil, akılsızlığın olacak."