•••
"Biliyorum."
Kim Kai usulca başını çekmeye yeltendi. Söylediğim şeylerin ağırlığı üstüne öylesine çökmüştü ki, yanında ona sarılıyor olmamı umursamadan kara bulutlardan kaçmaya çalıştı. Ensemdeki kollarının iki yanıma düştüğünü hissettim.
"Bilmiyorsun," diye mırıldandım sakince. Ensesindeki elimi daha da sararak, yüzümü esmer tenine gömdüm. Kaçmasına imkan tanımadım.
"Kötü biri olmamdan ve seni yaralamamdan başka ne bilmiyor olabilirim ki, Kyungsoo?"
"Bilmiyorsun," diye tekrarladım bir kez daha. Amacım onu kışkırtmaktı. Duygularıyla ve bedeniyle oynamaktı. Ve kolaydı. Ben istemediğim takdirde, hiçbir zaman şeytani yüzümü görmeyecekti.
En azından intikamımı alana kadar ölen sevgilin olabilirim.
"Ben de seni özledim Kai."
Şuan neler hissettiğini bilmiyordum ve bilmek istediğimden de değildi ama titremekten daha öte şekilde vücudu kasıldı. Burnumu usulca, uzun boynunda gezdirdim. Tenimi tenine öylesine sürttüm ki etkilenmesini istedim. Yandıkça yanmasını... Küçük gezintimi tamamladığımda ise bir kedi gibi yeniden boşluğa gömüldüm.
Bir cümleyle, iki şoku yaşamak zor olmalı. Hem senin hislerine karşılık verdiğimi söylemem, hem de isminle seslenmem...
"Sen-"
"Konuşma." diye mırıldandım bir kedi misali. "Yalnızca böyle kalmak istiyorum."
Söylediklerime ne tepki vereceğini beklerken saniyeler çok çok uzun dakikalar gibi geldi. Dudaklarımı dişleyerek, kokusuyla mayışmamaya dikkat ettim. Üstelik, Tanrı aşkına tuvalette böylece durmak çok abesti. Ve kendimi kasmamak adına da oldukça çaba sarf ediyordum.
Ve lanet olsun ki, cidden lanet olsun ki Kim Kai oltama geldi. Sorgusuz sualsiz, oltaya yem koyamadan, kendi rızasıyla bana geldi.
Kollarını özlemle bedenime doladığında, kasılmama engel olamadım. Daha bir ay öncesine kadar güçlü olmadığını söylediğim adam, aklımın hayalimin almayacağı kadar güçlü tutuyordu bedenimi. Düşürmeyeceğini söylemişti beni.
Cidden düşmüyorum. Çünkü onu tutarmış gibi beni tutuyorsun. Sımsıkı.
Sıcaklığı dört bir yanımı sardı. Boynunda olan başımı hafifçe kaldırıp, çenemi omzuna dayadım.
"Beni zorluyorsun." dedi kulağımın dibindeki dudakları. Sesi öylesine mayıştırıcıydı ki, az önceki yere tekrar gömülmek ve çıkmamak istedim. Göğsü ortamdaki bütün nefesi içine çekermişçesine kalktı. "Seni bırakmak istemiyorum ama tutmaya da hakkım olmadığını düşünüyorum."
"Hakkın yok çünkü," dedim. "Senin bir sevgilin var, kendimi oldukça aşağılık hissediyorum şuan ama sana kapılmaktan da alıkoyamıyorum."
Böyle devam etmeliyim. Ona aşıkmış gibi.
Kim Kai'nin bana bu kadar hızlı kapılacağını düşünmemiştim. Geldiğimde bütün olayların başlaması için onun benden hoşlanması gerekiyordu. Ve ben bunu başarmıştım. Artık hedefime çok az kalmıştı. Aklıma dolan görüntülerle dudaklarımın hafifçe havalanıp, tırnaklarımın Kim Kai'nin beyaz gömleğinin üstünde yer almasına alıkoyamadım.
Bundan sonra bitmek bilmeyen gururlar, gereksiz uzatılan kavgalar yoktu. Bundan sonra her şey benim biraz arsız davranmamla ilerleyecekti. Daha çok kalpler, çiçekler,böcekler gibi saçma sapan şeylerle yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naughty Or Nice // kaisoo
FanficBu bir oyun. Fazla masum görünen ama bir o kadar acımasız, kuralsız ve can yakıcı... "Bir sayı söyle Kim Jongin. Bu sayede seni öldüren ben değil, akılsızlığın olacak."