Final'e az kaldı. Veda etmemize de az kaldı yani.
•••
Hayal kırıklığı tam olarak nedir?
Bir insan neye karşı kırılır ve sonrasında nasıl davranır? Ciddiyim, hiçbir fikrim yoktu. Kafam öylesine boştu ki; ne sinir, ne üzüntü, ne de sevinç vardı. Açıkçası bekliyordum. Kızgın bakışlar, ağır sözler... Bunun ardından tensel bir zarar gelmesi oldukça muhtemeldi. Önemli olan bu da değildi.
Durgun suyu gördüğünüzde aklınıza fırtına gelmez. Dalgalı bir denizi gördüğünüzde ise daha da şiddetleneceğini bilirsiniz. Bunun gibi bir şeydi işte.
Abimin ne farkı kalmıştı ki şimdi? Sabahlara kadar eziyet eden yurttaki aşağılık insanlardan ne farkı kalmıştı? Daha çok kırmıştı kalbimi hatta. Daha önce de söyledim ya; fiziksel acı umrumda değildi, sadece daha fazla incinmek istemiyordum.
"İyi misin?"
İyi miyim?
Dolu gözlerime rağmen gülümsedim. Çünkü bunu Xiumin'den öğrendim. Hayat karşına hangi zalimlikle gelirse gelsin gülmek en iyi çözümdü. Uyguladım da, yanaklarım ağrıyana kadar güldüm.
"İyiyim," dedim neşeyle. "Neden olmayayım?"
"Şunu bari benim yanımda yapma, Kyungsoo."
Yixing kafamı dağıtabilmek için sakin bir yere götürmüştü. Kaç saat orada kaldığımızdan haberim yoktu ama sabahleyin çıktığım evin önünde şimdi durduğumda havanın kararmış olduğunu fark ettim. Emniyet kemerini çıkararak, ağırca bana döndü. Bacağımın üstünde duran buz tutmuş ellerimi, avuçları arasına aldı.
"İstersen ağla ama lütfen bir tepki ver." Gözleri birkaç saniyeliğine bahçesi gözüken eve takılı kaldı. "O kapıdan girdikten sonra duygularının hepsini geri gömeceksin zaten. Yalvarırım, şimdi vur kır. Bir şey yap. İçine atmanı istemiyorum."
"Artık kimseyi incitmek istemiyorum, Yixing." dedim başımı iki yana sallayarak. "Üstelik en son ne zaman ağladığımı dahi hatırlamıyorum. Niye ağlayayım ki? Olacakların farkındaydım."
"Baekhyun'u gitmesi için sen mi zorladın gerçekten?"
Ellerimizin üzerine sabitlediğim bakışlarımı çekerek, başımı kaldırdım. Yixing'in gözlerinin içine baktım. Söylemek ile söylememek arasında gidip geldim. Bundan birkaç hafta önce olsa hiç tereddüt etmez, söylerdim. Lakin hala Jongdae'nin mi yoksa Yixing'in mi yalan söylediğini bilmiyordum. İçimden bir ses masum olduğunu söylüyordu ama artık her şeye şüpheyle yaklaşmaya başlamıştım.
Gittikçe güvensiz bir insana dönüşüyorsun çünkü. Herkesi kendin gibi sanıp, güveniyorsun.
"Sana bir şey soracağım," dedim lafının üstünü kapatarak. "Ama yalvarırım dürüst ol, cevabın ne olursa olsun."
"Söz veriyorum, sana ne zaman dürüst olmadım ki?"
Düşündüm. Ne zaman olmamıştı? Yixing'i dört senedir tanıdığımı düşünürsek bana yalan söylediğinin hiç farkına varmamıştım. Başka bir ihtimal ise hiç söylememiş olmasıydı.
"Her neyse," dedim elinin altında olan elimi geriye çekerek. "Önemli bir şey değildi. Sehun seni sıkıştırırsa suçu benim üstüme at, tamam mı? Benim seni zorladığımı falan söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Naughty Or Nice // kaisoo
FanfictionBu bir oyun. Fazla masum görünen ama bir o kadar acımasız, kuralsız ve can yakıcı... "Bir sayı söyle Kim Jongin. Bu sayede seni öldüren ben değil, akılsızlığın olacak."