Bölüm 18 🐚
Önümüzde giden polis aracını yaklaşık on dakikadır takip ediyorduk. Güneş görevinden feragat ederek, geriye yakıcı olmayan bir kızıllık bırakırken, bir polis aracının arka koltuğunda, yine bir polis aracını takip eder vaziyetteydim.
Önümde oturan iki polis memuru kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlar, arada telsizlerine doluşan anlamlandırılması zor seslere kulak kabartıyorlardı. Arabanın içi buz gibiydi; klimayı sanki ne kadar iyi olduğunu test etmek istiyorlarmışçasına sonuna kadar açmışlardı.Vücudum iliklerimi titreten bu soğuğa karşı bir sıcaklık arayışına geçti ve hemen yanı başımda oturan Gönül'e tutundum.
Ani hareketim karşısında irkilmişti ama hemen kendini toparlayıp gülümsemeye çalıştı. Gönül'ün sıcakkanlılığına yakışmayan, çok yabancı bir gülümsemeydi bu; her an yere düşüp parçalara ayrılacak kadar yapmacık gelmişti bana.
"Uzun bir gün olacak," diye fısıldadı polislerin duymasından sakınarak. Şimdiden gözlerinin altına konaklamaya başlayan sinsi morluklara bakıp, gözlerimi kaçırdım. Takip ettiğimiz polis aracını ön camdan seçebiliyordum, Barış'ın siyah silueti arabanın arkasında bir görünüp bir kayboluyor ama arkasını dönmek adına bir hamlede bulunmuyordu. Oysa dönse beni görebilirdi, göremese bile arkasındaki araçta olduğumu biliyordu. Şu anda bir polis aracının arka camından dahi olsa, onun şu bilindik her şey yolunda bakışına ihtiyacım vardı.
Gözlerim onun bakışlarının ihtiyacıyla kavrulurken, önümüzde duran polis memurları yeni bir haber üzerine konuşmaya başlamışlardı.
"Sabıkası var mı?" diye sordu, cam kenarındaki kalıplı memur. Yüzü anormal derecede pembeydi, başka bir zamanda olsak bunu komik bulabilirdim ama bulunduğum konum sebebiyle adamın pembeliği önceliklerim arasında gelmiyordu.
"Yaklaşık on yıl önceden bir sabıkası varmış diye biliyorum," diye cevaplandırdı onu aracı süren. "Annesini ve onun sevgilisini bıçaklamış."
Gönül'le aynı anda yerimizde doğrulduk. Bu ani hareketlenmemiz polis memurlarını pek işkillendirmiş görünmüyordu, aynı normal ses tonlarıyla konuşmalarını bir üst kademeye taşırlarken, "Yatmış mı içeride?" diye sordu pembe yüzlü polis.
"Annesi şikayetçi olmamış ama sonuçta sabıkası var."
"İsteyerek olmamıştı," diye karşı çıktım güçlükle. Neredeyse bu araca tıkıldığımızdan beri hiç konuşmadığım için sesim çatlamıştı."Bilmediğiniz konular hakkında yorum yapmanızı doğru bulmuyorum, Memur Bey."
Pembe yüzlü polis, sanki biz arka koltukta aniden belirmişiz gibi şaşkın bir bakış gönderdi. "Çoğu zaman işlenen suçlar isteyerek olmaz zaten, Küçük Hanım. Sizin yaşınızdan daha fazla süredir bu mesleğin içindeyim."
"Yani?" diye sordu Gönül, vurgusu benimkinden daha sertti."Bu mesleğin içinde bilmem kaç yıldır olmanız, arkadaşımızı geçmişte yaptığı bir şey için suçladığınız gerçeğini değiştirmiyor."
"Bir polis memuruyla konuştuğunuzu unutuyorsunuz."
"Öyleyse görevinizi yapın ve sizi ilgilendirmeyen konulara dahil olmayın." Gönül kendisini küsen bir çocuk gibi geriye yaslarken, arabanın içinde bu sefer klimadan kaynaklanmayan bir soğukluk vardı.
"Arkadaşınızı savunmak istemenizi anlayışla karşılıyorum." diyerek konuşmaya katıldı, aracı süren polis memuru."Fakat, sizde bizim mesleki tecrübelerimizi görmezlikten gelmeyin. Bir kere yapan bir daha yapar sözünü hiç duydunuz mu? Biz bunu neredeyse her gün görüyoruz, pişman olduklarını söyleyen onlarca insan yeniden aynı suçu işleyerek yanımıza getiriliyor. Arkadaşınızın bu yaptığından delicesine pişman olduğunu düşünüyorsunuzdur ama gerçek bu değil. Aslında sizin düşündüğünüzün aksine, o bunu yapmaktan zevk bile almış olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kelebek Hikayesi
Teen Fiction"Bir kelebeğin ölüme uçuşu..." ♣ Bir esas kız, kötü çocuk ve aşk hikayesi değildir. Aksine, bir yan karakter hikayesidir. Kendi hayat hikayesinde, yan karakter olanlara ithaf edilmiştir.