51

227 24 19
                                    

(Multimedia: Barış Akarsu özledik seni)

Üç aşık saatlerce süikast girişimini ve yapacaklarını kararlaştırdılar. Pazartesi gecesi geç saatlerde Albert Clarke'yi kaçırma kararı aldılar. Bu şekilde süikast gerçekleşmeden katili yakalayabileceklerdi. Karamsarlık ve korkuyu katledip masadan kalktılar. Ucunda ölümde olsa bu davadan vazgeçmeyeceklerdi.

Rüzgar eve geldiğinde ilk olarak silahını çekmeceden aldı. Bakımını yapmak için kapıyı kilitledi. Mermileri itina ile avuçladı ve paltosunun cebine koydu. Yarın silaha ihtiyaç duyacağından emin gibiydi. Ancak kullanmadan işleri yoluna sokarsa çok mutlu olacaktı. Babasının dikkatini çekmemek için dükkana gitti. Ve gün boyu çalışarak tüm şüpheleri dağıttı.

Pazartesiye gözlerini açtığında geceyi sabırsızlıkla bekliyordu. Bu gün isyanı önlemek için elinden geleni yapacaktı. Güne her zaman ki gibi başlamak yerine iki rekat namaz kıldı. Neredeyse bir saat dua etti. Rutin yaşam tarzına uygun bir şekilde dükkana gidip çalıştı. Ama beyni ondan ayrı yaşayacağı aksiyonu düşlüyordu.

Akşam yemeğini yedikten sonra buluşma noktaları olan kahveye gittiler. Mecnun ürkek Gabriel heyacanlı bir halde Rüzgarı bekledi. Uzun paltolu delikanlı kararlı bakışlarıyla kahveye geldi. Rüzgarın bu duruşundan etkilenen dostları korkularını kovdu. Masaya oturup demli çay içtiler. Sonra "Hadi Gidelim" deyip göreve başladılar.

Gabriel Albert Clarke'nin evini biliyordu. Hiç vakit geçirmeden evin çevresine gizlendiler. Eve bir yolunu bulup girmeleri gerekliydi. Rüzgar tam kapıya doğru yönelirken karanlık kaldırımlardan bir adam gölgesi belirdi. Gabriel kısık sesle Rüzgara seslendi.

"Dur, Albert Clarke saraydan yeni geliyor."

Gabriel gölgenin sahibinin Albert Clarke olduğunu anlamıştı. Rüzgar geri adım atıp gölgenin yaklaşmasını bekledi. Evin köşesine pusuya durdu. Mecnun ise elinde ip ve bantla hazır haldeydi. Albert iki adım daha atmadı ki Rüzgar üzerine çullandı. Yere düşürüp kollarına bastı. Sessiz olması için silahını kafasına dayadı.

Mecnun ve Gabriel kollarından tutup iple bağladılar. Gözlerini ve ağzınıda iyice kapattılar. Vakit geçirmeden oradan uzaklaştırmak istediler. Albert Clarke'yi devamlı kullandıkları barakaya götürdüler. Burada onu konuşturmayı umut ediyorlardı. Artık İsyanı planlayan bir numaralı adam kontrol altındaydı. Rüzgar sorguya başlamak için Albert Clarke'nin ağzını açtı.

Daha hiçbir şey sormadan "Benim kim olduğumu biliyormusunuz?" dedi. Bu cümle Rüzgarı kızdırmıştı. Süikastçının kim olduğunu öğrenmek için sorular sordu. Albert Clarke ise her şeyi inkar ederek tüm soruları yanıtsız bıraktı. Terör olmadığını sarayda çalıştığını söylüyordu. Ama her şey ortadaydı. Yazdığı mektup ve imza ona aitti.

Rüzgar tatmin edici cevaplar alamayınca kendinden geçti. Albert Clarke'yi yumruklamaya başladı. Mecnun arkadaşının sakin olmasını istedi. Rüzgar ise gerçekleri duyana kada devam edeceğini söyledi. Hala herşeyi anlatmayan Clarke'ye doğru yönünü döndü. Cebinden çıkarttığı bıcağı boynuna dayadı. Son kez konuşmasını istedi. Ses gelmeyince bıçağı sürmeye başladı. Boğazı kesilen Albert Clarke'nin canı yanmıştı. Sonunda "tamam yeterrr..." diye bağırdı.

Bir Asrın Aşk Çığlığı "VAVEYLA" (Wattys2016)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin