(Multimedia: Bu güzel kız herşeyden önce bakışlarıyla karamsar aşk tuzağından çıkmayı planlıyor. Güzel kız Anastasia'nın şu anki özlemi ve çaresizliğini ifade ediyor.)
Albert Clarke daha fazla Rüzgarın işkencelerine dayanamadı. Nefesi ses tonuyla karışmış kan kusan ağzıyla kelimelerini döküyordu.
Albert Clarke: Yeter tanrı aşkına. Ne istiyorsanız söyleyeceğim.
Rüzgar: Biz kirli emelli mektuplarınızı okuduk. Ne yapmak istediğinizi biliyorum. Lanet olası fukara beyniniz düşmanlıktan başka bir şeye çalışmaz mı? Sadrazam Melih Paşaya süikast gerçekleştirecek kişi kim?
Albert Clarke: Evet söylediklerin doğru ama Sadrazam Melih Paşa süikastı doğru değil.
Rüzgar: Köpek..köpek..Hala yalan söylüyorsun.
Albert Clarke'nin doğru cevap vermemesi Rüzgarı tekrar delirtti. Belinden çıkarttığı silahı Albert'in kafasına acımasızca vurmaya başladı. Rüzgar kontrolsüzce pusuya yatmış yılanın başını eziyordu. Ezilen yılanın canı çok kıymetliydi. Dayanamayıp bülbül gibi ötmeye başladı.
Albert Clarke: Ferit... Ferit.. Süikastçının adı Ferit. Yeter yapma.
Rüzgar: Bunu sen istedin. Daha önceden söyleseydin bu kadar hırpalanmazdın. Bizi o ite götüreceksin.
Albert Clarke: Tamam önce bir yudum su verin. Yürüyecek halim kalmadı.
Albert Clarke suyunu içtikten sonra Rüzgar kolundan tutup barakadan dışarı çıkartdı. Süikastçının evine gitmek için gece karanlığında harekete geçtiler. Rüzgar oyuna gelmemek için silahını Albert'in beline dayamıştı. Ters giden bir durumda tetiğe basabilirdi.
Süikastçı Feritin evine geldiklerinde Mecnun kapıyı Gabriel ise çevreyi kontrol altına almıştı. Her hangi bir olumsuzlukta hepsi tetikte gerekeni yapacaktı. Albert Clarke evin kapısına defalarca vurdu. Beline silahı dayayan Rüzgar Clarke'yi kısık sesle defalarca uyardı. Yanlış bir harekette affı olmayacaktı.
"Kimsin bu saatte?"
"Benim Ferit Albert, yarınki iş için geldim. Aç kapıyı"
Kapı hafiften aralandığında Mecnun yumruğunu havaya kaldırdı.
Ferit dışarı çıkığı anda ensesine şiddetle vurdu. Ve silahı kafasına dayayarak sessiz olmasını istedi. Ferit ayağa kalkıp ellerini havaya dikti. Artık süikastçıda yakalanmış Rüzgarın yüzü gülmüştü.Her şey yolunda giderken biraz ileride bir gölge belirdi. Arkasından kopan çığlık ise bir şeylerin ters gittiğini gösteriyordu.
"Bırakın onları. Yoksa silahımı ateşlerim."
Bu süpriz beklenmediği için Rüzgar kısa süreli şok geçirdi. Bu durumdan faydalanan Ferit dirseğiyle Mecnunun karın boşluğuna vurdu. Tam bu esnada patlayan kurşun hangi yönde gittiğini bilmez isyancı yüzünü gösterdi. Aldığı darbeyle yerde kalan Mecnun kendine gelmeye çalışıyordu. Pusuya yatmış kurtların uluma vakti gelmişti.
Rüzgar arkadaşının canını yakan bu anarşiyi afedemezdi. Albert Clarke kurşun sesinden aldığı cesaretle Rüzgarı itekleyip kaçmaya çalıştı. Rüzgar sert yumruğuyla Clarke'yi olduğu yere düşürdü. Ferit yere düşen Mecnunun elinden silahı almak istedi. Rüzgar Albert Clarke'yle boğuştuğundan müdahale edemedi.
Mecnunun elinden silahı alan Ferit tetiğe hiç düşünmeden dokundu. Rüzgar Albert Clarke'yi bırakıp silahını Ferit'e doğru çevirdi. Gözünü kırpmadan tetiğe defalarca bastı. Sonra arkasına dönüp kaçmaya çalışan Alber Clarke'nin kafasına iki el ateş etti. Çevreyi kolaçan eden Gabriel sonradan baskına gelen yabancıyı kurşunlamıştı. Sabahın güneşi gece kan dökenler ile aydınlanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Asrın Aşk Çığlığı "VAVEYLA" (Wattys2016)
Romantik"Çıldırmış kelimelerin virgülsüz tutkulu savaşı...." "Veya bir delinin çıkıpta kurşunlarla dans etmesi..." "Susuz kadının aşkımsı açlığı ve benzersiz tonda göz rengi..." "Nesli tükenmiş bir sevdanın objektife inat işkencesi....: "Yazarın dah...