Yaz neredeyse gelmiş olmasına rağmen rüzgâr, gecenin karanlığından istifade ederek kendisini yoğun derecede hissettiriyordu. Yerdeki yapraklar rüzgârın etkisiyle etrafa savrulmaya başlamıştı.
Zeynep, etrafına boş gözlerle baktı. Bir an kendisini savrulan yapraklardan birisi gibi hissetti. Sedat onun sert rüzgarı, Zeynep ise nereye savrulduğunu bilmeden rüzgârın akıntısına kapılmış bir yaprak. En sonunda nereye varacağını dahi bilmiyordu.
Ama Zeynep savrulan yaprak olmak istemiyordu. Nereye varacağını, nerede durup, ne yapacağını bilmek ve istediğini yapmak istiyordu. Fakat nasıl olacağı konusunda bir fikri yoktu.
Aslında düşünmesine gerek yoktu. Ne yapması gerektiğini biliyordu en azından şu an ona en mantıklı gelen oydu. Gözyaşlarını sildi ve kararlı bir şekilde Sedat'a bir adım daha yaklaştı ve yavaş yavaş konuşmaya başladı.
" Evet abartıyor olabilirim haklısın. Fakat senin algılayamadığın birşey var. Ben herkes değilim. Ben farklıyım, benim değerlerim var. Normal karşılayamam, karşılarsam asıl onlardan bir farkım kalmaz..."
Sedat tam birşey söyleyecekti ki Zeynep devam etti.
"Masumiyet abidesi olmak kötü birşey mi sana göre? Herşeyin yalan olduğu şu yerde bırak da ben masum kalayım olmaz mı? Haklısın aslında biliyordum böyle olacağını ama yine de umut ettim belki farklı olur diye. Sana güvenmek istedim. Ama senin bir suçun yok tüm suç bende. Biz diye birşey hiç olmamalıydı..
Geç de değil aslında.. Ben yapamam, sana uyamam. Özür dilerim seni bu yolda yalnız bırakmak zorundayım... "
Sedat anlamaz gözlerle Zeynep'e baktı. Şaşkındı ve bitirebileceği aklının ucundan dahi geçmiyordu. Ne diyeceğini bilemedi. Zeynep ağır konuşmuştu ve üzerine ne denirdi bilmiyordu. "Gitme" desem acaba döner mi diye düşündü ama imkansız olduğunu biliyordu. Yine de ağzından;
" Gitme.. " sözü döküldü. Sedat bunu daha önce de yaşamıştı. O daha ağırdı belki de, canından can gitmişti. O zaman hayatının aşkını kaybetmişti, bu defa ise hoşlandığı kişiyi kaybetmişti. Şimdi ne hissedeceğini bilmiyordu, tek bildiği Zeynep gitmemeliydi.
Zeynep, Sedat'ın söylediği söze gülmeden edemedi. Onun tek bir kelimeyle döneceğini düşünüyordu heralde. Ama o kadar kolay değildi bu.
Sedat'ın ağzından başka birşey çıkmayacağını anlayınca ne kadar doğru bir karar verdiğini anladı ve yurda doğru yürümeye başladı. Az önceden beri tutmaya çalıştığı yaşlar tekrar akmaya başladı.
Sedat, sanki dili tutulmuş gibi hissediyordu. Diyecek birşey bulamıyor ve Zeynep'in gidişini çaresiz bir şekilde izliyordu.
Ardından bir süre daha baktı. Rüzgâr şiddetini arttırmaya başlayınca biraz kendine geldi ve üşümenin etkisiyle gitmeye karar verdi. Zeynep'in üstüne gitmeyecekti, en azından bir süre. Düşünmek istiyordu. Zeynep kesinlikle pişman olacaktı biliyordu. Çünkü Zeynep ona dayanamazdı. Bunlar aklına gelince biraz olsun rahatladı. Kendi kendine konuşmaya başladı.
" Doğru ya Zeynep bana aşık oldu. Şimdi canı sıkıldı diye böyle. Biraz ayrı kalınca anlar benim değerimi ve pişman olup geri döner. Kesin öyle olur ya Zeynep bensizliğe dayanamaz. "
Bu düşünceler Sedat'ı gülümsetmişti. Sedat, Zeynep için ilkti ve çok çabuk vazgeçemezdi, tanıyordu Zeynep'i az çok.
Sabah tekrar Kütahya' ya gitmeye karar verdi. Orada kalmanın zaman kaybı olduğunu düşünüyordu. Hemen telefonunu çıkardı ve firmayı arayıp biletini ayırttı.
***
Zeynep, yurdun arka bahçesine doğru yürüdü. Bu halde yurda girip kimseyle uğraşmak istemiyordu. Yurdunu bu yönden çok seviyordu. Çok sık olmasa da küçük bir ormanı anımsatan ağaçlar vardı ve onun için eşsiz bir gizlenme yeriydi.
Zeynep ne zaman canı sıkılsa bahçeye iner temiz havanın yardımıyla sıkıntılarını biraz olsun atmaya çalışırdı. Ağaçlardan birinin altına oturur, kulaklığını takar müzik dinlerdi. Bazen de oturmak yerine uzanır yıldızları seyre dalardı.
Kitap okumayı çok sevdiği için de genelde kitabını alır, küçük halısını serer ağacın altına oturup bir yandan kitap okur bir yandan da yanına aldığı yiyecekleri yerdi. O bahçe Zeynep için bir nimetti.
Bu defa biraz daha arkalara gidip yere oturdu. Bacaklarını karnına doğru çekip, kollarını dizinin üzerine koydu. Çenesini kolunun üzerine yasladı ve bir süre boş gözlerle etrafı izledi. O an ablasının ya da Büşra' nın yanında olmayı çok istedi. Kendisini çok yalnız hissediyordu.
Gözyaşları tekrar gözlerine hücum edince kafasını kollarının arasına eğip ağlamaya başladı. O haliyle küçük bir çocuğu andırıyordu.
Bir süre sonra gözleri ağrımaya başlamıştı ve biraz olsun rahatladığını hissetmişti. Ağlamak iyi gelmişti tabi şu an için. Bir an düşününce kızdı kendi kendine, neden bu kadar çok ağlıyordu ki? Kurtulduğuna sevinmesi gerekmiyor muydu?
Kafası iyice karışmıştı ve ne yapacağını ne düşüneceğini bilemedi. Etrafına baktı tekrar ve gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Temiz hava yine iyi gelmişti. Tekrar bu defa daha da uzun bir nefes aldı, sonrasında yavaşça verdi ve kalktı yerinden. Burada daha fazla kalamazdı, az sonra kapıyı kilitleyecekleri için mecburen odasına çıkmak zorundaydı. Üstünü temizledi, çantasından peçete çıkarıp gözlerini kuruladı.
Hemen odasına çıkıp her zaman ki yaptığı gibi uykuya dalmak istiyordu. Ne zaman sıkıntısı olsa bir şeye üzülse eğer etrafında çıkıp gidebileceği ağaçlık bir yer yoksa uyumayı tercih ederdi. Aç olsa dahi hiç umurunda olmazdı.
Hızlıca binaya girdi ve asansöre bindi. Yurtları 8 katlıydı ve Zeynep 4. katta kalıyordu. 4. kata bastı ve sabırsızca beklemeye başladı. Saniye sürse de o bekleyiş yıl gibi geldi. Kapılar açıldığında hemen çıktı ve odasına doğru adımlamaya başladı.
Bir an önce uykunun kollarına kendisini bırakmak istiyordu. Fakat duyduğu ses onu olduğu yere sabitledi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Masalım
Ficção AdolescenteNe güzel bir duadır ; " İyi insanlara çıksın gittiğin bütün yollar." Kime bu duayı etsen tüm kalbiyle amin der. Neredeyse herkes ister böyle olmasını. Ama kimin duasının ne zaman kabul olacağı bilinmez. Zeynep de bilmiyordu karşısına kimlerin ve na...