Beril'den
Giray koşarak odadan çıkarken korkuyla arkasından bakakaldım. İçim de kötü bir his vardı. Serum da bitmek bilmemişti! Koridordan gelen seslerle merakım artmaya başlamıştı. Neydi o silah sesi? Hastane'de silahın ne işi vardı hem? Soru işaretleri fazlaydı. Çok fazla. Bir kaç dakika sonra bir bağırış duydum, "Hande!" Diye. Dehşetle sesin sahibini tanıyıp tanımadığımı düşündüm. Maalesef tanıyordum. Hemde çok yakından. Ses Giray'ın sesiydi. Hande'ye bir şey mi olmuştu?! Ayağa kalkıp kolumda ki serumu çıkardım. Bitmesi veya bitmemesi umrum da değildi. Koşar adım odadan çıktım. Beş oda ilerim de ki odadan sedyeyle çıkan sarı saçlı kız takıldı gözüme. Uzun, hırçın sarı saçlar. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Koşarak sedyeye yetiştim. Kanlar içinde kalmıştı. "Hande!" Diye çığlık attım. Nasıl olmuştu? Nasıl olurdu böyle bir şey? Gözümde ki yaşlardan önümü göremeyecek hale gelmiştim. "Nereye götürüyorsunuz onu!" Kimse dinlemedi beni. Kimse yaşayıp yaşamadığını söylemedi.
Ayaklarımın beni taşıyamayacağını anladığım da kendimi yere bıraktım. "Bırakma bizi." Diye fısıldadım giden sedyenin arkasından. Bir kayıbı daha kaldıramazdım. Kalbim o kadar güçlü değildi. "Yalvarırım bırakma." Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Kısa zaman da her şeyim olmuştu o benim. Dostum, sırdaşım. Şimdi bırakmazdı beni böyle. Bırakamazdı bizi. Gözleri kapanamazdı. Muzurlukla parlamalıydı o hareler. Bırakamazdı işte. Olmazdı. Bu kadar çok alıştırmışken bizi, yapamazdı. O ölemezdi.
"Beril, kalk." Elini bana uzatan Giray'a baktım. Gözleri kızarmıştı. Elimi eline koyup beni yavaşca yerden kaldırmasına izin verdim. Kollarını bedenime sarınca neye uğradığımı şaşırdım. Sonra düşünmeden bende sardım ona kollarımı. İhtiyacım vardı. Şimdi sevdiğim adamın kollarına ihtiyacım vardı. 'Geçecek bunlar. Hande iyi olacak. Biz mutlu olacağız.' demesine o kadar ihtiyacım vardı ki.
Geri çekildiğimde koridorda ki insanların yavaş yavaş dağıldığını gördüm. Ege, Ediz ve Doruk'un bakışları giden sedyenin arkasın da takılı kalmıştı. İlk kendine gelen Ege oldu, "Abi biri bana bunun rüya olduğunu söylesin. Ona bir şey olamaz lan! Sarı Limon vurulmuş olamaz!" Dediğinde gözleri dolmuştu. Ağlamak üzereydi. Doruk, "Hepsi benim suçum! Lanet olsun! Onu yanlız bırakmamalıydım!" Deyip duvara tekme attığında korkuyla ona baktım. Ediz'in onu tutup, "Sakin ol!" Derken ağladığını görmüştüm. Hepimiz ayrı seviyorduk Hande'yi. Kısa zamanda öyle yakınımız olmuştu ki. Birimizin derdi olsa, hepimizden önce o giderdi.
"Kuzey nerede?" Dedim Giray'a. Bakışlarını koridorda gezdirdi. "Bilmiyorum. En son dışarı çıkmıştı. Arayıp haber vereyim." Dediğinde başımla onayladım. Koridor da bulunan koltukların birine oturduğum da hala bunların şaka olduğuna inanmak istiyordum. Bu fazlaydı. Hepimize.
Beş dakika sonra Hande'nin ameliyathaneye alındığını öğrenince hemen oraya gitmiştik. "Giray!" Koridorun başında bize doğru koşarak gelen Kuzey'i görünce ayağa kalktım. Yanımıza geldiğinde kızarmış gözleriyle hepimize tek tek baktı. "Ne oldu ona?!" Birbirimize baktık hepimiz. Nasıl söyleyecektik? Daha sabah beraber ağladığım kız. Şu an önünde durduğumuz ameliyathanenin içinde ölüm kalım savaşı veriyordu. Hayat acımasızdı!
Kuzey, "Söylesenize lan!" Diye bağırdığında korkuyla yerimden sıçradım. Giray derin bir nefes aldı,"Hande'yi vurmuşlar." Deyince Giray'ın yakasına yapıştı. "Kim lan! Kim yaptı ona bunu! Hangi p*ç! Hangi şerefsiz!" Dizlerinin üstüne yere düştü. "Ona bir şey olamaz! Olmamalı lan! Ben o olmadan yapamam! Yapamam lan!" Ağlamaya başlamıştı. Göz yaşlarımı elimin teriyle silip, yanına yere dizlerimin üstünde çöktüm. "Ona bir şey olmayacak Kuzey. O yine sana Kaslı Hödük diyecek. Muzurluklarıyla yanımızda olacak. Hande bizi bırakmaz. Bırakamaz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Abiler Karıştı!
ChickLit"Hayat bir denklem." Dedim kaşlarımı çatarak. "Ve ben denklem çözmeyi sevmem." "Senin matematiğin iyi." Diye mırıldandığını duydum Kuzey'in. Bakışlarımı ona çevirdim. "Sende bir denklemsin Kuzey Soykır. Ama seni çözemiyorum." "Çünkü çok bilinmeyenl...