Gözümü tam karşımda oturan Ömer'den çekmeden içeceğimi yudumladım. Bu kadar yılışık olması genlerden mi diye düşünmeye başlamıştım.
Fakat ailesine suç bulmamak lazdımdı. Onlar mı istemişti sanki bunun gibi yılışık insan müsveddesini? "Bakıyorum da gözlerini benden alamıyorsun?" Deyip yüzünden hiç gitmeyen sırıtmasıyla yandan bir bakış attı.
Pardon, nereye istifra ediyorduk? Ya da pardon, buradan nasıl birini yolmadan çıkabiliyorduk? Kafam da crazy crazy sorular demek isterdim. Fakat kafam da rude rude sorular.
"Benim sana baktığımı fark eden gözlerin, acaba neden yüz ifademin berbat bir şey görmüş gibi baktığını fark edemiyor?" Diye sorduğum da bile gevşek gülümsemesi kendini belli ediyordu.
"Bu berbat şeyle çıktın ama. Hemde bir sene!" Dediğin de gözlerimi devirdim. Milletle de çıkmaya gelmiyordu canığım! Böyle bir hava tavan olmuşuz Ömer'cim?! Sen ayırdır yani?!
"Sadece altıncı sınıfa gidiyordum Ömer!" Diye cırlayıp bardağı masaya sertçe koydum. Sırf Kuzey'in bunu kapı da gördüğünde ki yüz ifadesinden dolayı korkup çantamı ve telefonumu bir koşu alıp, bunu kolundan tuttuğum gibi evden uzaklaştırmıştım.
Anladığınız üzere de şu an bu kavşağı çekiyordum. Yani tamam şu an burda olmamın bir diğer sebebi de Kuzey'in şu eski sevgililik durumumuzu açmasını istemememdi. Adam bana karşı hiçbir şey hissetmiyordu. O yüzden umursamayacaktı. Hatta belki hatırlamazdı bile. Sonuç olarak onun için önemsiz, değersiz kızın tekiydim.
Sokakta yanından geçen insanlardan bir farkım yoktu. Ben onun sadece zorunluğuydum. O benim yanımda olmaya mecburdu. Bunu benim için de yapmıyordu. Evrim için yapıyordu. Annesi için. Bu da demek oluyordu ki Kuzey Soykır annesine değer veriyordu.
"Ben altıncı sınıf maltıncı sınıf anlamam!" Dediğin de sinirle gözlerimi kıstım. "Maltıncı sınıf diye bir şey yoktur zaten salak! Gerçi senin gibi malların gittiği bit okul olabilir!"
"Çok komiksin gerçekten." Deyip yapay bir gülüş attığın da yüzün de ki sırıtmayı silebildiğim için içten içe çifte telli oynuyordum. Bunu başarmak zordu. Çünkü Ömer hiç bir şeye alınmayan yılışığın tekiydi. Belki de geldiğimizden beri ona laf soktuğum için artık dayanamamıştı.
"Biliyorum canısı. Söylemene gerek yok." Deyip bende ona yapay gülümsemelerimden attım.
"Kuzey'le takıla takıla iyice ona benzemişsin!" Dediğinde gözlerimi devirdim. "Kozoy'lo tokolo tokolo oyoco ono bonzomoşson."
"Siz hala sevgili misiniz? En son ayrılmıştınız o İstanbul'dan gidince."
"Sen bizi mi stalklıyordun be!" Diye cırladım hemen. Tabi o da karşı atak olarak kendini savunmaya başladı. "Ne stalklayacağım kızım sizi? Hem benim o zaman Didem'le çok düzenli bir ilişkim vardı."
"Ya sorma! Pabucumun düzenli ilişkisi. Kuzey'in bir açığını görüp de bana yetiştirmek için ölüyordun. O kıza da yazık ettin. Seni seviyordu." Deyip kaşlarımı çattım. Kızın duygularıyla oynamıştı resmen. Terbiyesizin en tescillisiydi bu!
"Ne açık yetiştirmesi kızım. Bana neydi sizden? Hem sen demek ki beni unutamamışsın da Didem'le olan ilişkimin güncellemelerini öğrenmişsin. Ayrıca hiç hoş değil yani böyle şeyler." Dediğinde meyve suyu içtiğim bardağı yüzüne atmamak için kendimi zor tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Abiler Karıştı!
ChickLit"Hayat bir denklem." Dedim kaşlarımı çatarak. "Ve ben denklem çözmeyi sevmem." "Senin matematiğin iyi." Diye mırıldandığını duydum Kuzey'in. Bakışlarımı ona çevirdim. "Sende bir denklemsin Kuzey Soykır. Ama seni çözemiyorum." "Çünkü çok bilinmeyenl...