-14-

5.9K 213 45
                                    

Merhabalar efendim iyisinizdir,inşaallah...Sizden uzun zamandır ayrı kaldım,sizden hikayeyi uzunca bir müddet ayrı bıraktım.Bu bölüme tamamiyle konsantre olmamı sağlayan bir yorumu sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Olum once hikayeyi insana begendiriyosunuz sonra yazmayip insanin hevesini kursaginda birakiyosununz yarim yamalak is yapicaksaniz hic yapmayin" Evet bu yorumla kendime geldiğimi anladım.Çünkü dünyanın en haklı isyanı ahahahhahahaaha❤️ Neyseee güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum.Tabiki bunu bilecek olan ve yorumlayacak sizlersiniz.Bölüm şarkısı MFÖ-AH BU BEN dinlemek için bölüm içinde bir yerde not olarak yazdım...İyi okumalar dileğiyle hep hep hep mutlu kalın❤️❤️❤️❤️❤️❤️

➰➰➰

Sana karşı duyduğum nefret o kadar yoğun ki bu yoğunluğun altında ezile ezile ölüyorum.
Masal ATALAY

Akrep ve yelkovanın ısrarlı iki ibresi birbiri üstüne binmiş ve saat gece yarısına dayanmıştı fakat karanlığa gömülmüş ahşap evde,küçük kız uykunun o güzel tadıyla gözlerini kapayamamıştı.Korkuyu ciğerlerinin her zerresinde ezberlemiş gibi irkildi küçük kız cama vuran yağmur damlalarının azizliğiyle.Hava soğuk,oda karanlık,yağmurun şiddeti yoğun ve içinde büyüyen korku devasaldı...Gıcırdayan yatağından hafifçe doğrulup,kocaman olmuş gözlerini cama çevirdi.Rüzgarın sertliği camı kıracakmış gibi yoğunlaşsa da karanlığa bürünmüş oda da küçük kız dudaklarını anlamsız bir gülümsemeye teslim etti.Oysa onun korkusuzluğuna hayran olacak hiç kimsesi yoktu.Kendi benliğiyle savaşıp,ruhunun ketumluğunu yenmeye çalışıyordu.Derin bir acıyla yutkundu,nefesini tıkadı ve tekrar kafasını usulca yastığa koydu.Sessizliğin küflü bir rutubet gibi yayıldığı odada küçük kız kendi soluğundan bile korkar olmuştu.Tanıdık bir ses duymayı ümit etsede ,o ses bir kaç ay önce duyulmamak üzere tozlu bir romanla,eski rafların en arkasına fırlatılmış ve sayfaları teker teker acımasızca koparılmıştı.Okuma yazmayı bile daha sökememiş küçük kızın ümidi hala o ölü kitaplıktaydı.Nafile bir umuttu bu çünkü toprağa gömülen her şey gibi o ses de çürüyüp yok olacaktı...

Emir'in soluğu boynumda yankılanırken gözlerimi araladım.Hayal dünyamın puslu satırlarına kanlı parmaklarını geçirmiş acımasız bir geçmişim vardı.Bu geçmiş ayaklarımın altında sürünsede zihnimden bir an olsa çıkmıyordu.Geçmişim geleceğimi de tüketen bir tufan gibiydi.Bu tufanın içinde yavaş yavaş kaybolsamda aklım hala o tufanın ulaşamadığı özgürlüğümün peşindeydi.

Kanlı geçmişim ve geleceğimi kana bulayacak olan Emir...

Karanlığın içindeki hiç bir şey bu kadar acıya mahkum edemezdi kendi benliğindeki iyiliği.Kötülüğün ve iyiliğin arasında geçen bu fırtınalı harbi ondan başka kimse bu kadar çetrefilli yönetmezdi.Kanının içine hapsolmuş o gözyaşlarının ıslattığı,hiç bir zaman gerçekleşemeyecek olan beklentili hayalleri vardı.Siyahın tozuyla örtülü bu korkunç hayalleri,bir insanın bütün masumiyetini bozmakla harmanlanmıştı ve bu adamı durdurabilecek hiç kimse yoktu.Korkum sadece kalbimdeydi.Onun iyi biri olabileceğini savunmakla yanıp tutuşan yüreğim,bu kadar aşağılanmayı hak etmemişti.O tenime düşünülmeden batırılan bir iğnenin sızısı gibiydi.Fakat o iğnenin kırılması ve etime saplanması ömrüm boyunca canımı acıtacaktı.O her zaman içimde bir yerlerde ölü de olsa yaşayacaktı.Sağ kurtulması halinde ise,kalbim yavaş yavaş yok olacaktı.

Soğuk elleri beni kendi bedeniyle kilitlemiş,birbirimize sahte bir mıknatısın iki zıt kutbu gibi yapışmıştık.Ruhlarımız birbirini itse de, bedenlerimiz tezat olarak birbirimizde saklıydı.Başı ağırlaşmış ve saçlarından dökülen sular , güçsüzlükle kuşanmış omzumdan yere doğru süzülüyordu.Kafası omzumda,burnu boynumda ve soğuk dudakları tenimdeydi.Ona yaptığı bu hareketinden dolayı karşı durmadım, belki de sözlerinden sonra ağırlaşmış kuru dudaklarım ağzımı açmama engel oldu,bilemiyorum.Sakinliğinin altında yatan o dehşet verici cümleler canımı öyle bir yakmıştı ki,içimde kalan son cesaret kırıntısı da, onun saçlarından dökülen damlalar gibi vücudumdan yerlere doğru süzülmüştü.Ona karşı duyduğum nefret,hasta olduğunu görmemle merhamete bulansa da,son sözleriyle beyazlaşmaya başlayan duygularımın üstüne kapkara bir mürekkep gibi çökmüş ve içimi simsiyah bir karamsarlıkla doldurmuştu.İçimde ona ayırdığım o boşluk onun boğuk düşünceleriyle harmanlanmış ve o kapı bir daha açılmamak üzere kapanmıştı.O da herkes gibiydi.Herkesten farklı olduğunu düşündüğüme o kadar çok acıyordum ki kendimden bile nefret duyuyordum.Nefretim soluk alıp vermemi sağlayan en önemli varlığımdı.

ÖLÜMLE RANDEVUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin