SELLLLLAAAAMMMM MİLLET BEN GELDİMM,UZUN ZAMANLAR GEÇTİ YİNE FARKINDAYIM.AMA GÜZEL BİR BÖLÜMLE GELDİĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM. BAYAĞI BOMBALAR VAR BU BÖLÜMDE DİYEBİLİRİM.SİZİ SEVVVVİİİYOOOORRUMMMMM.
BÖLÜM ŞARKISI:MUCİZE, EDA BABA (ÇOK GÜZEL BİR YORUM, DİNLEMENİZ ÖNEMLE RİCA OLUNUR.
Bazı şeyler ne kadar göz önünde olursa olsun inanmak insanın beynini aşıp kalbini zorlar ya...Doğru olduğuna o kadar eminsindir ki, bu gerçeğin siyahi mürekkebi canını yakar ama dudakların inkarla tutuşur, kül olur. Lakin en kötüsü de gerçeği yalandan ayırt edemezsin. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü, gözlerindeki o vahşi bakışlarda neyin anlatılmak istendiğini hiç bir manaya dokunduramazsın. İşte insanı en sefil eden yargı da budur. Bakıp da görememek, ne hissettiğini bir türlü bilememek.
Emir'in cümleleri kulaklarımda tekrar bir uğuldama etkisi yaratırken karşımda bana hararetli sorular soran Damla'yı duyamıyordum. O günü hatırladıkça gözlerim kararıyor, zihnim öfkeyle yanıp tutuşuyordu. Ona aşık olmadığımı adım gibi biliyordum. Aşk nefretle bu kadar dost olmamalıydı. Nefret duyduğun birine duyguların en eşsizini bahşedemezdin. Daha aşkın ne olduğunu bilmeden aşkın tanımını yapmak bu kadar kolay olmamalıydı. Emir'e aşık değildim dediğim gibi...Ona karşı içimde ezilen büyük bir merhamet vardı. Ona baktıkça kendimden bir şeyler görüyordum ama bu aşktan değildi. Çaresizliktendi. Zaten alayla söylediği o cümle beni daha ne kadar çaresiz bırakabilirdi ki ?
"Masal beni duymuyor musun?" dedi Damla beni dürterek. Bakışlarımı daldığım camdan ayırarak beklentili yüzüne baktım. "Dalmışım." dedim derin bir nefes alarak. Damla tekrarladı cevabını merak ettiği soruyu. "Ne yaptınız Emir'le ?" dedi muzip bir yüz ifadesiyle. Emir'le aramızda bir şey olabileceğine o kadar inandırmıştı ki kendini... "Hiçbir şey." dedim ciddiyetle. Muzip yüz ifadesi bir anda tek etti güzel yüzünü. "Masal anlatır mısın, lütfen ?" dedi tekrar. "Damla o günü hatırlamak dahi istemiyorum." dedim derince yutkunarak. Gerçekten de kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Damla kötü bir şeyler olduğunu anlamış olacak ki yüzünü diğer tarafa çevirdi. "Damla üzülmüyorsun değil mi? Gerçekten hatırlaması bile acınılası..." dedim Damla'ya kollarımı dolarken. Damla'nın düşen yüzü bir anda parladı. Onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için o kadar şanslıydım ki...
O sırada sınıfın kapısında Aras belirdi. Kıyafetleri her zamankinden daha farklıydı. O motor kullanırken ki halinden eser yoktu diyebilirim. Ancak yüzündeki o soğukluk hala canlıydı. Gözlerinin mavisi asi bir deniz gibi patlamaya hazır bakışlar saçıyordu çevreye. Onu en son bana 'gitme' derken ki kırık yüz ifadesiyle hatırlıyorumdum. Ancak o yüz ifadesini o karanlık gecede bırakmış ve o siyahi maskesini tekrar yüzüne yerleştirmişti.
Aras o her zaman ki rahat tavırlarıyla sınıfa göz gezdirirken kızların ona güzel görünmek için büyük bir çaba içerisinde olduklarına şahit oldum. Kendini bir erkeğe beğendirmek neden bu kadar önemliydi, gerçekten pek anlayamıyordum.
Aras sırasına doğru ilerlerken ona dalgın bakışlarla takılan gözlerime keskin bir bakış attı. Bana karşı tavırları soğuk gibiydi. Bizim sıranın önünde durarak yalandan bir sevecenlikle konuşmaya başladı.
"Naber Damla?" dedi. Damla'nın gözlerindeki o büyük afallamayı ben bile hissetmiştim. Aras'ın hissetmemesi imkansız gibi bir şeydi. Damla hafiften kekeleyerek konuşmaya başladı. " İyidir, senden ?" Aras' a öyle saçma bir şekilde bakıyordum ki bakışlarımın üzerinde olduğundan emin gibi bir hali vardı. "İyi bende, Çınar'ın sana selamı var. Bugün gelemeyecek de okula." dedi ve sanki konuşması bitmiş gibi Damla'dan gözlerini ayırıp ona olan bakışlarımı test etmek için yüzüme baktı. Damla'nın içinden geçen soruyu soramayacağını adım gibi biliyordum. Bu yüzden konuşmaya girmek zorunda kaldım. "Neden gelemeyecekmiş?" Aras'ın gözlerindeki siyahilik keskin bir mürekkep gibi birden dağıldı. Elinde olsa beni bakışlarıyla öldürebilirdi. Sertlik gözlerinden dişlerine doğru yayıldı ve dişlerini sıkıca birbirine bastırdı. Hafifçe ürperdiğimi hissettim. Gözlerini yavaşça kapattı ve beni duymamış gibi sırasına doğru yürüdü. Sandalyesini sertçe çekti ve hızla oturdu. Bunun benimle derdi neydi? Bakışlarının ensemde soluk alıp verdiğine o kadar emindim ki...Bana gerçekten çok sinirlenmiş olmalıydı. Gitme dediği halde Emir'le beraber gitmem yüzünden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMLE RANDEVU
ChickLitYeni doğmuş bir güneş ve ona eşlik eden nazlı yağmur damlaları.Hayattan umudu kesmiş bir kız ve yanında onun sahibi olmayı hedefleyen kötü bir adam.Oturmuşlar,yağmur damlalarının azizliğiyle hafifçe ıslanmış yere.Kız ağlıyor,adam...adam duygularını...