Herkese merhabalarrrr,ben geldimmmm.Bu karantina sürecinde çok boş vaktim oldu ve bölümü sonunda wattpade geçirebildim.Zaten uzun zamandır yazı defterimdeydi.Sadece wattpade geçirebilmek için zaman bulamıyordum.Kısmet bugüneymiş demek ki...
Bugünkü bölüm 19.bölümün birinci kısmı.Bu sefer söz ikinci kısmı çok kısa bir sürede gelecek.Çünkü o da yazı defterimde hazır.Ahhh şu internete geçirme safhası beni çok yıpratıyor.
Neyseee beğeneceğiniz bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Sizi cok seviyorum,mutlu ve kesinlikle sağlıklı kalın❤❤❤❤🥰🥰🥰🥰🤩🤩🤩😍😍😘😘
⭐⭐⭐
Kuruyan göz yaşlarım hafif bir sertlikle kirpiklerimi etkisi altına almış ve pencereden içeri giren güneş ışınları bile gözlerimi açabilmemi sağlayamamıştı. Bilincim yeni yeni oturmaya başlarken beynimde zonklayan ağrı nedeniyle yüzümü istemsizce buruşturdum. Vücudum kaskatı kesilmiş, dudaklarım kuruluktan çatlamış ve kulağımda çığlık çığlığa kalmış bir kaç acı kelimenin sesi yankılanmıştı.
"Baba bu sefer gitmeyeceksin değil mi?"
"Masal bir tanem, üzüyorsun ama beni. Gitmem gerektiğini biliyorsun..."
"Tamam bende geleyim seninle. Lütfen baba..."
"Ama kızım ben çok uzaklara gidiyorum. Hem benimle gelip anneni burada yalnız başına mı bırakacaksın?"
Ani bir şekilde açtım gözlerimi. Kulaklarımda uğuldayan yılların sesi bütün vücudumu etkisi altına alırken dün gece neler yaşadığım geldi aklıma. Gözlerim daha ışığı bile kabul edememişken hızla dolmaya başlamıştı. Ellerimin göğsümde sıkıca kenetli oluşu yankılandı o an tüm zihnimde. Bırakmaya, okumaya, dokunmaya kıyamadığım o eski kağıt parçasını hissettim avuçlarımda. Babamdan bana kalan en anlamlı şeyi...
Yataktan yavaşça doğrulmaya çalıştım. Dün gece onlarca kez okuduğum bu mektup, çektiğim acıya dayanamamış gibi uykunun o güzel tadına teslim etmişti beni. Ya da güçsüz vücudum bu eşsiz satırlara dayanamayıp uykunun benim için iyi bir kaçış yolu olduğuna karar vermişti. Bilemiyorum...
Sırtımı zor da olsa yatak başlığına yaslamayı başardım. Gözlerimi ağır bir şekilde soğuk ve solgun parmaklarıma çevirdim. Avuçlarımda beni zehirleyen bir sarmaşıkmış gibi duruyordu yılların bile eskitemediği o mektup. Babamın yıllar önce tahmin ettiği gibi bir kaç damla göz yaşımla siyahi bir hal almıştı bile. Ruhum bedenimi bırakıp gitmiş ve bu dünyaya ait olan her şeyi silmiş gibiydi. Öyle boş, öyle anlamsız, öyle yenilmiş hissediyordum ki çevremde gördüğüm her şeyin bir rüya, her şeyin zihnimde kurduğum bir takım hayalden ibaret olduğunu sanmaya başlamıştım.
Dün gece onlarca defa okuduğum bu mektubu açıp tekrar okuyamadım. Belki de buna artık cesaretim yoktu. Dün loş ışıkta ağlaya ağlaya okuyabilmiştim ancak şuan göz yaşlarım tükenmiş ve gücüm hiç mi hiç kalmamıştı.
Mektubu yavaşça yatağıma bıraktım. O anda mektubun içine sıkıştırdığım fotoğraf parçası mektubu bırakıp yatağımın başka bir yanına düştü. Gözlerimi istemsizce fotoğrafa değdirdim. Bakışlarım o kadar boş , o kadar anlamsızlaşmıştı ki bakıp da göremiyordum sanki. Derince bir nefes alıp parmaklarımı yavaşça gezindirdim fotoğrafın üzerinde. Daha sonraysa yavaşça elime aldım.
Fotoğraf yılların birbiri üstüne binmesiyle eskimiş de olsa, yüzlerimizdeki sıcaklık sayesinde taptaze kalabilmişti...Bir elim babamım avucunda, diğer elimde koskocaman bir pamuk şeker...Ama pamuk şekerden bir ısırık bile alamamışım. Gözlerim babamda...Öyle içten bakmışım ki ona sanki elimdeki şekeri bile unutmuşum. Onun gözleri kamerada...Ellerinde onlarca renkli balon...Alması için ısrar etmişim belli...Yüzünde kimsede görmediğim öyle derin bir anlam var ki bugüne kadar kimsede görmediğim bu sıcaklık vücudumu paramparça etmişti. Bu resme yıllar sonra baksam da babamın yüzündeki bu sıcaklığın benim ruhumu yaralayacağını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMLE RANDEVU
ChickLitYeni doğmuş bir güneş ve ona eşlik eden nazlı yağmur damlaları.Hayattan umudu kesmiş bir kız ve yanında onun sahibi olmayı hedefleyen kötü bir adam.Oturmuşlar,yağmur damlalarının azizliğiyle hafifçe ıslanmış yere.Kız ağlıyor,adam...adam duygularını...