Selaaaaaağğm :Dd bölümleri geciktirdiğimin farkındayım ama 8. sınıfım çalışmam gerekiyor. bilirsiniz. Her neyse. Multimedia var. Bölüm parçasınıda çok severiiiim :') Keyifli okumalar..
Aile. Çoğu insanın başına bir şey geldiğinde sığındığı topluluk? Ya da öyle birşey işte. Yokluğunu her zaman hissettiğim kalabalık benim için. Küçükken Melissa'nın yerine bir abi istemiştim her zaman. Beni babam dahil bütün erkeklerden koruyup, saklayacak bir abi. Giydiklerime bile karışabilir hatta. Sadece olsaydı keşke. Her neyse.
Arabadan inip Avery'nin inmesini bekledikten sonra kapıyı kilitleyip okuldan içeri girdim. Bahçedeki bir kaç göz beni süzdükten sonra işine geri döndü. Her zaman ki çardağa ilerleyip oturdum. Avery peşimden geliyordu. Biz oturduktan bir süre sonra Isabel ve Meave'de yanımıza gelmişti. Ortada dönen parti muhabbetini dinlemek yerine etrafa göz atmayı tercih ettim. Bu akşam birinin yapacağı partiden bahsediyorlardı. Burada biraz daha oturursam beni gitmeye zorlayacakları için kalkıp okul binasına ilerledim.
Sınıfa gitmeyi planlarken ismim koridorda yankılanınca omzumun üstünden arkama baktım. Bay Horing- Babam. Geri dönüp ona yürümeye başladım. Gülümseyerek yanına ulaşmamı bekliyordu. Bir kaç adımda o attığında aramızdaki mesafeyi kapatmıştık. Kollarını bana doladığında afallamıştım. 10 yaşında evden kaçıp 18. yaşınıza kadar bir çocuk yurdunda yaşamadıysanız beni anlayamazsınız tabii.
Ben babamdan hem nefret etmiş hemde sevmiştim onu. Hem kahramanım hemde düşmanımdı benim. Annemi aldatmasını belki bir şekilde atlatırdım. Ama bana, anneme vurması. Aklıma geldikçe onu öldüresiye dövme arzusuyla dolup taşmama neden oluyordu.
Sarılışına karşılık vermediğim için yüzü düşmüştü. Benden ayrıldığında tekrar gülümsemeye başladı. Bir elimi tutup havaya kaldırdıktan sonra beni süzdü.
"Çok güzel görünüyorsun. Ayrıca... ııım... Konuşmamız gerek. Odama gidelim?" Soru sorar gibi söylediği için başımı onay verircesine salladım ve onun peşinden odasına girdim. Gidip masanın kenarına oturduğunda bende karşısındaki iki kişilik koltuğa yayıldım. Bu koltuk gerçekten çok rahattı.
"Annene olanları anlattım. Seni çok özledi. Eğer uygunsan seni bugün yanına götüreceğim." Konuya direk girdiği için mi yoksa annemden bahsettiği için mi donup kalmıştım bilmiyorum ama bir anda bütün konuşma isteğimi alıp götürmüştü benden. Annemi görmeyeli dokuz yıl oluyordu. Hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Çok yaşlanmışmıydı? Ben 10 yaşındayken şeker hastalığı vardı. Şimdi ne haldeydi?
"Ne düşünüyorsun?" diye sorup karanlık dünyamda beyaz bir yarık açtı. Gözlerimi masanın üzerindeki mıknatıslardan ayırıp onun yüzüne çevirdiğimde gözlerini kaçırdı.Gözlerimi devirip bakışlarımı tekrar mıknatıslara çevirdim.
"Olur. Çıkışta seni kapının önünde beklerim." Diyip ayağa kalktım. Birşey söylemeden dışarı çıkmamı bekledi. Odadan çıktığımda derin bir nefes aldım. Ardından tekrar sınıfa doğru yöneldim. Dokuz sene aradan sonra annemi görecektim. Onu görünce ne yapmalıydım? Sarılmak? El sıkışmak? Hay sikeyim. Kim annesini göreceği için heyecanlanırdı ki. Sikik.
Çantamı sıranın üzerine fırlatıp kendimi sandalyenin üzerine bıraktım. Onu görmek istemiyordum. Bir aileye sahip olmak istemiyordum.
***
Zaman geldi.
Annemi göreceğim.
Aman ne kadar güzel.
Sigaramdan son bir nefes daha çektikten sonra duvarda söndürdüm. Buraya geleli daha beş dakika bile olmamasına rağmen beklemekten sıkılmıştım. Fazla gergindim ve babam gelmedikçe gerginliğim içimi kemirmeye başlıyordu. Sonunda okulun kapısında babamı görünce derin bir nefes alıp arabayı çalıştırdım. Yolcu koltuğuna oturduktan sonra kemerini bağladı. Adresi vermesini bekliyordum ama o sadece sikik kemerle uğraşıyordu.
"Düz ilerle 3. sokaktan sağa dön. hemen orada 3 katlı sarı ev" dediğinde arabayı sürmeye başladım.
Yol boyunca hiç konuşmadık. Zaten 10 dakika falan sürmüştü eve gelmemiz. Bahsettiği evin önünde durduğumda arabadan indi. Derin bir nefes alıp bende peşinden indim. Arabayı kilitledikten sonra peşinden binaya girdim. Sıradan sarı bir apartman. Dış görüntüsüne göre içi daha güzeldi. Sarı rengini sevmezdim. Hiçbir açık rengi sevmezdim. Mavi belki.
Merdivenleri çıktıkça içimdeki ateş daha bir kavruluyordu sanki. Babam çelik siyah bir kapının önünde durduğunda bugün bilmem kaçıncı derin nefesimi aldım. Zile basıp beklemeye başladık. Sanki bunu bekliyorlarmış gibi kapı hemen açılmıştı. Kapıyı beklediğimin aksine Melissa açmıştı.
"Merhaba Lol! Hadi geçin." dedikten sonra içeri girmemiz için bize yer açtı. Babam benden önce içeri girdi. Bende onu takip ettim. Tuhaf bir şekilde Melissa ve Annemi yabancı gibi görüyordum şuan. Babama sığınıyordum. Korkuyordum belkide.
Salon gibi bir odaya girdiğimizde annem ayakta dikilmiş bana bakıyordu. İşte beklenen an. İkimizde öylece dikilmiş birbirimize bakıyorduk. Kimse birşey söylemiyordu. Annemle eskiden iyi bir ilişkimiz vardı. Yani çok küçüktüm işte. Pekte birşey hatırlamıyorum. Küçüklüğümle ilgili iyi olan hiçbirşeyi hatırlamıyordum. Belkide sarılmalıydım.
Ben ne yapacağımı kestiremezken o bana doğru yürümeye başladı. Şuan gerçekten korkuyordum ondan. Tam karşıma gelip dikildiğinde gözlerinin içine bakıyordum. Ben sarılmasını beklerken o yüzüme sert bir tokat geçirmişti. Başım hafif sağa düşmüştü. Yüzüme düşen saçlarımı geriye itip tekrar gözlerimi gözlerine diktim.
"On yaşında evden kaçtığında ne hale düştüğümü biliyor musun? Yıllarca seni her bok çukurunda aradım. Şimdi hangi yüzle buraya geliyorsun?" dediğinde gözlerimi kırpıştırıp yüzüne baktım. Böyle bir tepkiyi kesinlikle beklemiyordum. Melissa benden daha erken davranmıştı. O da kaçmıştı ama onunla yaşamakta bir sorun görmüyordu.
Ne ara ağlamaya başladığımı bilmiyordum. Gözümden bir damla yavaşça yanağımdan kaydığında fark etmiştim ağladığımı. Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip burnumu çektim. Ağlamamalıydım. Kafamda binlerce senaryo kurmuştum ilk görüşmememizle ilgili. Böyle olmamalıydı. Bana sıkıca sarılıp saçlarımı okşaması gerekiyordu.
"Haklısın. Aile dediğin şey sikik bir kaç insandan ibaret. Hepinizin canı cehenneme." diye bağırdıktan sonra arkamı dönüp çıkışa ilerledim. Son gördüğümde annemin gözlerinin dolduğuydu. Gitmemi istemediğini biliyordum. Sadece ona hesap vermemi istiyordu. Böyle olmamalıydı. Siktiğimin hayalleri.
Arabama binip son hızla ana yolda sürmeye başladım. Eve gidip üzerimi değiştirdikten sonra Charlotte'nin yanına gidecektim. O anlardı beni.
Eve gelince hızla arabadan inip kilitlemeye gerek duymadan içeri girdim. Avery evde değildi. Odama çıkıp dolabımın önünde dikildim. Marty ayaklarıma dolanınca onu tutup odadan dışarıya çıkardım. Altıma siyah deri tayt ve üstünede kot gömleğimi giydikten sonra dolaptaki bir sürü ayakkabının arasından beyaz botlarımı buldum. Onları üzerime geçirdikten sonra Üst raftaki siyah beremi başıma geçirip deri ceketimi giydim. (multimedia)
Charlotte'nin evine gelince geldiğim için kendime küfürler savurdum. Sabah okulda dönen parti muhabbeti şimdi anlaşılıyordu. Partiyi Charlotte veriyordu. Evdeki kalabalık dışarıya taşmıştı. Müziğin sesi çok yüksekti. En azından Arctic monkeys çalıyordu.
Kıyafetlerim buraya uygun değildi. Daha önemlisi ruh halim buraya uygun değildi. Derin bir nefes alıp içeriye girdim. Gözlerim Charlotte'yi arıyordu. Partiyi siktir edip benimle ilgilenebilirdi. Evet. O bunu yapardı.
Uzun bir süre etrafta gezinip Charlotte'yi bulamayınca salondaki büyük kütüphaneye yaslanıp yere çöktükten sonra bacaklarımı karnıma çektim. Ardından kollarımı bacaklarıma sardım. Başımı bacaklarıma yaslayıp bir süre öylece oturdum. Biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Belkide James'in yanına gitmeliydim. O ufaklık beni eğlendiriyordu.
Yanımda birinin varlığını hissedince başımı kaldırıp benim sadist çocuğuma baktım. Evet. Şuan ona ihtiyacım vardı. Ne Charlotte ne de bir aile. Sadece ona. Ve o burada.
Bittiiiiiiiiiğğ :Dd neyse umarı sevmişsinizdir. Birde toplam okunma sayısı 20.000'i geçti. çok teşekkür ederim :')) Hikayeyi fazla uzatmayacağım. En fazla 30'da final veririm. Hatta 30'u bile bulmaz gibi geliyor :P Her neyse yorum yapın lütfen. Benim için çok önemli yorumlarınız. Öptüm hepiniziiiii :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lol ☯
General FictionLola Morgan ve onun sıkıcılığın sınırlarını zorlayan hayatına merhaba deyin.