-14-

423 23 11
                                    

Eve girince hemen yukarı çıktım. "Yardım lazım mı? Duşta yani!" diye arkamdan bağırınca duvarın köşesindeki saksıyı alıp ona fırlattım. Aşağıdan 'ah!' diye bağırırken banyoya girip kapıyı kilitledim. Sağı solu belli olmazdı. Aniden tuvaletim geldi diye girerdi. Tuvaleti gelmesede sırf beni duşta izleyebilmek için girerdi.

Üzerimdeki kıyafetlerimi çıkarıp katladım ve düzenli bir şekilde bir yere koyup sıcak suyu açtım. Sıcak suyun altına girerken bugün yaşadıklarımı düşündüm. Şimdi biz Tilkiyle şey olmuştuk. Sevgili. Tilkiden önce  hiç böyle bir şey yaşamamıştım. O Özgeyle yaşamıştı falan ama karşılığını alamamıştı ve haketmediği şeyler yaşamıştı. Ayrıca hala onun yüzünden başına aldığı beladan kaçıp duruyordu. 

Sıcak suyu kapatıp duştan çıktım ve dolapları kurcalamaya başladım. İllaki bu dolaplardan birinde havlu vardır. En son kalan dolabı umutla açtım. Beyaz bir havlu alıp üzerime sardım. Büyük ihtimalle bu havlular misafirler içindi ve düzenli olarak yıkanıyordu. Kıyafetlerimi alıp banyodan çıktım. Tilki de yatakta yatıyordu. Beni görünce gözleri aç köpek gibi gözlerini açtı ve sırıtmaya başladı. "Hassiktir"

Artık sürekli yaptığım şeyi yapıp elime gelen rasgele bir şeyi ona fırlattım. Gözlerini benden ayırmadan fırlattığım şeyi tutup yere attı. Cam biblo kırılırken, "Güzelim ayıp oluyor ama böyle yakışıklı sevgiline sürekli bir şeyler fırlatmak" dediğinde yüzümde hic yumuşama olmamıştı. "Çık dışarı"

"Niye? Bu manzarayı kaçırmak istemem," dedi ve omuz silkti. "Hayatta olmaz" Üzerime sardığım havluya daha da sarılırken gözlerimi kaçırdım. "Tilki çık!" diye tısladım dişlerimin arasından. Omuz silkip gözlerini vücudumda gezdirmeye devam etti. Hızla elime ne aldığıma bakmadan bir şey alıp fırlatırken, "TİLKİ ÇIK!" diye cırladım. Fırlattığım şey tam kafasına denk gelince acıyla inledi. 

"Tamam güzelim sakin" deyip yavaş hareketlerle yataktan kalkıp odadan çıktı. Kıyafetlerimi giydikten sonra yerdeki kırıkları toplayıp aşağı indim. Tilki telefonla konuşuyordu. Mutfağa gidip elimdekileri çöpe attım ve salona Tilkinin yanına döndüm. "Kimle konuşuyordun?" dedim ve koltukta daha rahat bir pozisyon alıp başımı Tilkinin omuzuna yasladım. Tilki kolunu omzuma atıp televizyonu açtı, "Pizza siparişi verdim" 

Kanalları gezmeye başlarken korku filminin olduğu bir kanalda durdu ve izlemeye başladı. "Ben izlemem bunu" dedim huysuzca. Korku filmlerinden nefret ederdim. Polisiye ve gerilimden de. En son izlediğim korku filminden sonra 3 gün annemle beraber uyumuş ve babamı kendi yatağımda yatırmıştım. Yazık olmuştu adama. "Romantik film izlerken kucağıma atlayamazsın ki bebeğim" dedi ve göz kırptı.

Meydan okurcasına sırıtıp, "Romantik filmi kucağında izleyebilirim" Şu anki amacımın yiyişmekle alakası yoktu tek amacım korku filmi izlememekti. İzlemesem bile o izledi diye korkardım. Hatta yukarı katta film bitesiye kadar beklesem inince yine korkardım. Korku filmi dendiğinde bile korkan bir kızdım. Aşık olmaktan korkmuştum ben yahu bundan nasıl korkmayayım? "Korkarak kucağıma atlamanı tercih ederim"

Oflayarak ayağa kalktım ve tedirgince, "Ben yukarıdayım" dediğimde sırıtarak beni zorla kucağına oturttu ve, "Bu işi yukarda devam ettirmek isteyebilirsin ama, burada başlamalıyız güzelim," dediğinde dirseğimi karın boşluğuna geçirdim. Acıyla inlerken aynı zamanda güldü, "neyse, o yüzden kabul ediyorum senin istediğini izleyelim kabul ediyorum" dedi ve başka bir kanal bulup 'The Notebook' açınca gülümsedim. Defalarca izlesem de vazgeçemiyordum bu filmden. Tilki oflayıp kumandayı fırlattı ve başını omzuma koydu. "Ne oldu? Sevmiyor musun?" dediğimde tekrar ofladı.

"Sadece böyle filmlerden nefret ediyorum. Ayrıca filmin sonunda ağlarsan ağzının ortasına yumruğu geçiririm." dediğinde sırıttım. Tabii ki ağlayacaktım. Bu filmin başlangıcında bile ağlardım. Ben normal hayatımda da böyleydim. Mutluyken de, üzgünken de, korkunca da, sinirliyken de, her zaman ağlardım. Aptallıktan başka bir şey değildi biliyordum ama kendime engel olamıyordum. 

Filmin ortalarına doğru ben ağlamaya başlayınca Tilki filmi kapattı. Zaten sonunda ne olduğunu bildiğim için ortalarında ağlamaya başlıyordum. Esnedi ve, "Kızım ağlamak için yer arıyorsun" dedi ve beni kaldırıp koltuğa uzandıktan sonra beni üzerine aldı. Ne yani film açıldığından beri uyuyor muydu? Öküzdü, öküzden farkı yoktu. Gözlerini kapattığında omzuna vurdum. "Okula gideceğiz" 

"Hayır uyuyacağız"dedi ve aldırmadan rahat bir pozisyon alıp gözlerini kapattı. Kalkmaya çalışınca belimden daha sıkı tuttu ve kalkmama engel oldu. Kulağına yaklaşıp, "Tilki okul!" diye cırlayınca yerinden sıçrayıp ikimizinde yere düşmesine sebep oldu ve ben düşünce karnının üstüne düşmüştüm. Canının acısıyla inlerken hızla ayağa kalktım, "Tilki çok özür dilerim, çok çok çok özür dilerim. Ya böyle olacağını bilsem yapar mıyım?! Kızma ya!" 

"Kızım konuşmadım ki" diye acıyla konuşunca afallayarak, 'he' dedim ve durumu toplamak istercesine derin bir nefes aldıktan sonra, "Yapabileceğim bir şey var mı?" dedim elini tutarak. Oturur pozisyona gelip yüzünü buruşturdu, "Kilo ver" dediğinde elini bırakıp ayağa kalktım. Sinirle ayağına tekme attım. Kilo verecek neyim vardı benim! Göbeğim de çıkmamıştı ve boyuma göre normaldim. Ben bu yaşıma kadar spor yapmıştım şimdi bana şişman diyordu.

"Kilo verecek neyim var benim! Şişko muyum ben! Sensin şişko!" diye sinirle bağırıp koltuğa attım kendimi. Şişman falan değildim. Sinirle tırnaklarımı kemirmeye başlarken Tilki de kendini yanıma attı ve kolunu omzuma koydu. Hızla eline vurup başka koltuğa gelince yavaş adımlarla tekrar yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. "Ya gitsene!" Omuz silkip kalkmamam için sıkı sıkı tutmaya başladı ve diğer eliyle karnını açtı. Gözlerim baklavalarına karşı kocaman açılırken dokunmamak için kendimi sıktım. Bakışlarıma gülüp, "Bunların kilo olduğundan pek emin değilim ama kiloysa bu baklavaları yedirtmem gerekecek"

Yüzümü buruşturarak ona bakıp, "Iğrençsin" dedim ve zorla kalkıp koşar adımlarla kapıya gittim. Çantamı sırtıma alıp kapıyı açtım ve, "Arabanın önünde bekliyorum" deyip çıktım. Arabaya doğru yürüdüm. Arabanın kaputuna yaslanıp onu beklemeye başladım. O kaslar neydi be? Acaba çok çalışmış mıydı o kaslar için?

Tabii ki çalışmıştır geri zekalı, gökten zembille kas mı iniyor?

Onlara dokunmak istiyordum. İçimdeki sürtük uyanmıştı şu an ama görüntüsü aklımdan gitmiyordu. Umarım hiç gitmezdi. Gitmemesi daha iyiydi. Ve bu içindeki sürtüğün kaybolması da çok daha iyi olurdu. En kısa zamanda. "Ne diye mal mal sırıtıyorsun kızım?" 

Tilki arabaya binip bana da içeri gelmem için işaret verdi. Sinirle arabaya binerken, "Biraz sadece biraz kibar ölür müsün?" Çantamı kucağıma alıp emniyet kemerimi taktım. Mal mal sırıtıyormuşum. Tamam olabilirdi çünkü bazı durumlarda düşündüklerimden dolayı dışarı yansıttığım tepkiler tuhaf olabiliyordu ama yine de bu kadar kaba olmasına ne gerek vardı? "Canım, gece güzelim, sevgilim, ne diye dışarıda gecenin bu saatinde etraf piç doluyken özürlü gibi sırıtıyordun, açıklar mısın?"

"Saat daha 8.30 gece falan değil" diye homurdandım. Arabayı her zamanki gibi hızlı sürerken bana yan bir bakış attı, "Konu bu mu Aylin?" dedi alayla. Ofladım ve omuz silktim. Bunu ölürdüm de yine de ona söylemezdim, söyleyemezdim. Cümlenin yarısında utancımdan ölürdüm. "Kaslarımı mı düşünüyorsun yoksa?"

"Ne alakası var ya? Kendi kaslarını anca kendin görüyorsun bir de bununla ego yapıyorsun, komiksin" dedim alayla. Lütfen çarpılmayayım, lütfen. Yapmacık bir kahkaha atarken, "Çarpılacaksın içinden ne kadar dua edersen et, çarpılacaksın"

Omuz silktim, "Sen bana çirkin dediğinde bile çarpılmamışsın bundan zarar gelmez" deyince bana hayranlıkla bakakaldı. 

"Kızım sen bana çok güzel benziyorsun be"

Gece GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin