-18-

509 22 6
                                    

Ellerimiz birbirine kenetlenmiş, aynı üniversiteye girmişiz.

Aynı üniversitenin farklı bölümünde beraber okuyoruz. Tenefüslerde beraberiz. Beraber yaşıyoruz.

Sınıfta bir erkek yanıma oturdu. Tilki de çıkışta yanıma beni almaya geldi. "Sen kimsin lan?" dedi Tilki sinirle. Beni hızla yerimden kaldırıp çocuğunda yakasından tutup kaldırdı. Çocuk Tilkiyi ittirmeye çalışsa da Tilkiye etki etmiyordu. Hemen Tilkinin yanına gidip kolunu tuttum. "Tilki ne yapıyorsun sadece bir ders yanımda oturdu!"

Bana bakmadan devam etti, "Demek 1 ders boyunca yanında oturdu? Ne bok yemeye başkasının yanına değilde senin yanına oturdu Aylin?" diye tısladı. Elimi çenesine çıkarıp bana bakmasını sağlamaya çalıştım. Bana bakmıyordu. Çünkü bana bakınca yumuşayacağını ikimizde biliyorduk. "Ya sadece 1 ders Tilki! Sakin olur musun?"

"Olamam sakin falan" diye bağırıp çocuğun karın boşluğuna yumruğunu geçirdi. Çocuk acıyla inlerken ben Tilkiyi tutmaya çalışıyordum. "Tilki! Tilki sakin ol! Ya kendine gel!" diye bağırsamda Tilki beni duymuyordu bile. Çocuğun kulağına eğilip bir şeyler söyledi ve onu ittirdi. Çocuk dışarı çıkınca kollarımı göğsümde buluşturup sinirle ona bakmaya başladım. "Ne? Çocuk senin yanına oturunca bir şey olmuyor ben onu dövünce bana kötü kötü bakıyorsun."

"Ya sadece bir ders yanıma oturdu! Bana bakmadı bile!" diye bağırdım. Ellerini sinirle saçlarına geçirdi. Her sinilendiğinde bunu yapardı. Üzgünken veya stresliyken saçlarını karıştırırdı. Mutluyken de çok gülümsemezdi. Sırıtırdı. O böyleydi. Saçları sanki onu sakinleştiriyor gibiydi ve uzun zamandır bizim beraber olduğumuz sürede başkalarına sinirlenince benim saçlarımla oynuyordu. "Bana ne? Belki ben sevgilimin yanından, yakınından, sağından, solundan hiçbir erkeğin geçmesini istemiyorum! Sana ne? Sevgili benim değil mi?"

Ofladım. "Çocuğu dövmen gerekmiyordu!"

"Senin yanına oturması da gerekmiyordu!"

"Abartıyorsun" dedim ve çantamı koluma attım. Beraber dışarı çıkarken Tilki de kolunu omzuma attı ve saçlarımla oynamaya başladı. "Olabilir. Benim sevgilim ister abartırım, ister gider şu çocuğu -dolabına kitaplarını koyan çocuğu gösterince çocuk dolaba girmek istercesine dolaba yaslandı. Bu daha çok aklıma terbiyesizce şeyler getiriyordu- şu dolaba dayayan çocuğu döverim, ister seni öperim. Bu benim ve benim paşa gönlüm arasında bir mesele"

"Olabilir" dedim yüzümdeki saçma gülümsemeyle. Tilkiye döndüğümde o da yarım yamalak bir şekilde gülümserken bana bakıyordu. "Müsadenizle" deyip ayağa kalktım. Babamlar da başını aşağı yukarı sallayıp onaylayınca gülümseyip merdivenlere yöneldim. Yatağıma oturup ayaklarımı uzattım. Tilkinin fotoğraflarını merak ediyordum. Acaba nasıl fotoğraflar çekiyordu? Manzara falan mı yoksa normal insanların çekimleri falan mıydı?

Tilki insanları çekmezdi.

Ben içimden ne gelirse onu çizerdim. Manzara resimleri, insanların resimleri, tuhaf çizgi film karakterleri gibi karakterler, renkli veya 3d çizimler çizerdim. Tabii çokta profosyonel olmuyordu. Bu yüzden geliştirmek istiyordum.

Kapı aniden açıldı ve içeriye elleri takım elbisesinin cebinde Tilki girdi. "Demek resim çiziyorsun?" dedi ve yanıma oturdu. 

"Demek fotoğraf çekiyorsun?" dedim onu taklit edercesine.

"Ne çiziyorsun?" dedi bana dönüp. Gülümseyip ayağa kalktım ve çalışma masamın köşesinde duran üstü örtülü tuvallerin yanına gittim. Ben örtüyü çektiğimde o da yanımdaydı. Genellikle gece manzaraları vardı ve bunların arasında bir de Tilkinin resmi de vardı. Buraya geldiğimde onunda resmini çizmeye çalışmıştım. Yarısı bitmişti. Hatta tamamen çizmiştim sadece ayrıntıları yoktu. 

Gece GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin