Oflayarak oturduğum yerde iyice yayıldım. Tilkinin ve benim ailem bu hafta Türkiye'ye dönmüştü ve daha 2 hafta daha burdalardı. Bu yüzden biz kamp gezisine gidemiyorduk. Tabi bu Tilkinin fazlasıyla işine gelmişti çünkü o zaten gitmek istemiyordu.
İşin iyi yanıysa Tilkiler bugün yemeğe geliyordu. Ama ben daha aileme Tilkiyi söylememiştim ve Tilki buna baya sinirlenmişti.
Kampa gidileceği için cuma günü okul tatildi ve ben tüm günümü Tilkiye mesaj atarak geçirmiştim. Ya sen salak mısın? Ailem daha yeni gelmiş ben 'Baba anne ben yeni okulda bir sevgili yaptım ve bu sizin ortağınızın oğlu. Ve biz geceleri yatakhaneden kaçıp aşağıda öpüşüp öğretmenlere yakalanıyoruz. Ama merak etmeyin! Aynısını Savaşla Meltem de yapıyormuş' Tamam sevgilim hep oluyordu ama bunları ailemin bilmesine gerek yoktu. Tamam bunu söyleyecektim ama Tilki gibi ailem eve girer girmez yapamazdım bunu.
Savaş Tilkinin ailesinin geldiği gün sabah Tilkilerdeydi ve Savaş'ın anlattığına göre Tilki ailesi kapıdan girer girmez, 'Anne ben sevgili yaptım. Baba vallahi bu sefer ciddi ya. Yemin ederim sadece öpüştük 1-2 kere. Valla ciddi. Bu sefer gazetelere çıkmayacağım.' demişti. Ben bunları asla söylemezdim.
Tilki ailelerimizin öğrenmesini ve rahat olmak istiyordu bende söyleyecektim zaten bu akşam ama bu akşam Tilkiler yemeğe gelecekti!
"Aylin hazırlan hadi kızım. Bak az kaldı, hem bak çocuk tamam gazetelerdekine göre pek iyi değil gibi ama iyi çocuk. Anlaşırsınız" dediğinde babama döndüm. İyide o çocuk zaten benim sevgilimdi. Cidden akşam Tilkinin ya da ailesinin ağzından yanlış bir şey çıkarsa diye ödüm kopuyordu.
"Tamam baba" dedim yapmacık bir gülüşle ve odama çıktım. Merdivenlerdeyken arkamdan 'güzel bir şeyler giy' diye bağırmıştı. Derin bir nefes alıp telefonuma baktım. Saat 17.42'ydi ve gelmelerine daha vardı. Ben ne giyecektim ki?
Tamam şimdi Tilkinin ailesi geliyorsa daha uslu, terbiyeli kız çizmeliydim gözlerinde. O yüzden kırmızı ve siyah elbiselerimi eledim. Onlar kesinlikle uslu çocuk karizması çizdirmezdi. Acaba pijamalarım ya da şortlarımla uslu çocuk olunur muydu?
Pasaklı kız olacağım kesindi.
Su yeşili elbisemi elime aldım. Kesinlikle hiçbir açık yeri yoktu. Sırıttım. Bu iş bu kadardı. Gururla bulduğum elbiseye bakarken arkasını çevirdim. Sırıtmam bozulurken ofladım. Belime kadar açık olan sırt dekoltesi kesinlikle mükemmeldi. Ama aile yemeği için değil.
Pijamalarım kapalıydı!
Bu pijamaları kafamdan atmalıydım.
Aslında bence benim elbiselerimden pek hayırlı bir şey çıkmayacaktı. O yüzden etekli bir kombin yapmaya karar verdim. Elbise işinden daha iyi olurdu, bundan emindim.
Telefonumun zil sesiyle yerimden sıçrarken homurdanarak telefonumu elime aldım ve yatağa oturup sırtımı yatağın başlığına yasladım. "Efendim yakışıklı, uzun boylu, mükkemmel gözlü, kusursuz, bir tanecik sevgilim?" dedim çekingen bir tavırla. Bugün ağzını sıkı tutsun diye her şeyi diyebilirdim ona.
Zaten her şeyi demiştim.
"Aylin?" dedi şaşkınlığını belli eden sesiyle. Güldüm. Tabi o daha anlamamıştı, neyse. Anlatırdım. Babamların yanında susarsa tüm matematik bile anlatırdım. Tarih anlatmazdım. Çünkü kendim de anlamıyordum.
Tamam babamlar öğrense kızmazdı ama benden öğrenmek isterlerdi ve bende bir şey diyememiştim. Adamlar geleli 2 gün olmuştu ve onlar bana beni özlediklerini söylerlerken ben, 'ben sevgili yaptım ve hiç aklıma gelmediniz' diyemezdim.
"Tilki?" dedim gülerken. Ayağı kalktım Tilkiyle konuşurken de giyeceğim şeylere bakabilirdim, değil mi? Elime gelen koyu bordo eteği geri dolabıma fırlattım. Bu aile yemeğine giyilmezdi. Ki ben kahve yapamıyordum ve bu zaten 1 eksiyken giydiklerimle daha da batmaya gerek yoktu.
Su yeşili dizimin 1-2 karış üstündeki eteği elime aldım. Bu güzeldi. Sade ve geniş bir etekti. "Sonunda!" diye bağırdı coşkuyla. Kaşlarımı çatarken elimdeki eteği bir kenara koydum. Beyaz bir askılı giyecektim üstüne ve altına da yeşil topuklarımı. Bu iş bu kadardı işte. "Ne sonunda?" dedim bu seferde askılılarıma göz gezdirirken. Acaba converse mi giyseydim? Bence harika fikirdi.
Pijamalarımın da harika fikir olduğunu düşündüğüme göre bence ben düşünmemeliydim.
"Sonunda benim mükemmel kusursuz olduğumu yüzüme söyledin gece güzeli ama keşke annemin yanında söylemeseydin" dediğinde olduğum yerde diz çöktüm. Şimdi ağlayacaktım şurada. Ben yarım saattir kadına nasıl uslu gözükürüm aynı zamanda Tilkiyi sustururum diye ölüp ölüp dirilirken kendi kendimi rezil mi etmiştim şimdi?
What the fuck?
Nereden ölüyoruz?
"Ne?" dedim ağlamaklı sesimle. Cidden şimdi boku yemiş olabilirdim. Hemen şimdi telefonu bırakıp babama her şeyi anlatsam ne olurdu acaba? Kesinlikle babam sen bana neden söylemedin diye benimle konuşmazdı. Telefonun ucundan gelen kahkaha sesini duyunca ofladım. "Ya sen ne kadar komiksin" diye homurdanıp ayağa kalktım ve beyaz bir askılı çıkardım.
"Biliyorum bebeğim," dediğindeki yüzündeki pis sırıtışı gözlerimin önüne geldi. Bu ses tınısını ve o sırıtışı biliyordum. Kesinlikle ibnelik yapacaktı, biliyordum. "Neyse. Bak ne diyeceğim. Aileme senin ailenin yanında bu konuyu açmamasını söyledim ve kabul ettiler-"
"Seni çok seviyorum" diye bağırdım coşkuyla.
"Ama benim susup susmayacağım hakkında pekte bir fikrim yok"
"Senden nefret ediyorum" diye bağırdım bu seferde dehşetle. Duvarımdaki saate baktığımda sadece 1 saat kalmıştı. Telefonu hoparlöre alıp makyaj masamın üstüne koydum ve tişörtümü çıkarıp askılıyı giydim. "Aylin iyi misin?" dedi annem aşağıdan. Büyük ihtimalle sesim oraya kadar gitmişti.
"İyiyim anne" diye bağırıp eteğimi de altıma geçirip makyaj masasına oturdum. Çok açık tondaki, dudağımın rengindeki ruju sürmeye başladım. Çok abartılı bir makyaj yapmayacaktım. "Kaynanam mı o?" diyen Tilkiyi umursamamaya çalışarak işimi bitirdim. Ruju yerine koyarken, "Evet Tilki kaynanan" diye homurdandım.
Annem bunları duysa ikimizinde yüzüne takma tırnaklarını geçirirdi. Böyle kaynana, anneanne, babaanne gibi laflardan nefret ederdi.
Maskaramı sürerken Tilki, "Bu gece beni etkilemelisin. Yani biliyorsun aile yemeklerinde illa ki ciddiyet olur bu yüzden çocukları yukarı yollarlar. Annelerse eğer ortam kötüleşirse sakinleşmek için ordadır. Neyse biz senin odanda ikimiz olacağız sonuç olarak. Beni etkile, susayım"
Evet biliyordum. Defalarca ergen çocuklarda, zengin sürtüklerde, veletlerle aynı odada saatlerce kalmıştım ve aşağıdan 'Hadi yemeğe' sesini umutla beklemiştim. Biliyordum. Yemeğe kadar yukarıda oturacaktınız, sonra yemek yenecek ve tekrar yukarı. Çok eğlenceli, evet.
"Pisliksin" derken maskaram burnuma sürtünce ağlamaklı bir çığlık attım. Tilki telefondan, "Ne oluyor Aylin?Aylin!" diye bağırırken annemler de aşağıdan 'Ne oluyor?' diye bağırıyordu. "Maskaramı taşırdım anne bir şey yok! Hayır baba odama kimse girmedi! Anne ölmedim!" diye bağırdım sinirle. "İyiyim Tilki" diye tısladım ve burnuma sürten maskarayı sildim. Tilki kahkaha atarken annem aşağıdan, "Manyak mısın buna mı bağırıyorsun?" diye bağırarak söyleniyordu. Sanki kendisi aynısını yapmazdı.
Evin götünü başına bile sokardı.
"Kızım salak mısın ya? Ödüm koptu. Kaynanama katılıyorum, selam buradan ona" dedi alaylı sesiyle oflayarak saçımı taramaya başladım. "Eee kabul mü?" dediğinde ofladım. Sanki kabul etmekten başka şansım vardı ya.
"Kabul"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Güzeli
Fanfiction"Kimsin sen?" dedi karşısındaki tahminen kendi yaşlarında olan o çocuk. Kaşlarını çattı, "Seni ilgilendirmez" dedi Aylin. Karşısındaki kişinin kaşları daha da çatılırken, "Ne işin var gece gece burada? Yatakhanene dön, hemen...