* Adamın dudaklarında yeniden varoldu kadın. Julietin Romeonun dudaklarından aldığı zehirle hayat bulması gibi...
"Hastahane"
Yavaş adımlarla geçti aynanın karşısına. Elleri yine yüzünü buldu. Tanrım! Nasıl da inanmıştı. Hep zeki bir kız olduğunu düşünürdü oysaki. Aşk sahiden de aptallaştırıyordu insanı. Konu o olunca fazla cahildi. Bunu biliyordu. Kapısının çaldığını duydu.
-" Buyurun?"
-" Esila, doktor bey seni odasında bekliyor."
Yavaşça başını salladı. Sandalyesinden kalkarak doktorun odasına doğru yürümeye başladı. Kapıya gelince hafifçe tıklattı. Cevap gelmesini beklemeden içeriye girdi.
-" Geç otur bakalım Esila. Bu gün nasılsın?"
Doktorun sorusunu es geçerek günlerdir aklını kurcalayan soruyu yöneltti bir yandanda sandalyeye oturarak.
-" Ne zaman çıkacağım buradan?"
-" Herşeyi anlattığın zaman. Gerçekten iyileşmek istediğine beni inandırdığın da."
-" Peki ya ilaçlar."
diye fısıldadı.
-" Bak Esila buraya geldiğinde konuşmuyordun. Yemek yemiyordun, belirli aralıklarla sinir krizleri geçiriyordun. Bunlarda kısa süre içinde yol kattetiğimizi düşünüyorum. Fakat burası seninde bildiğin gibi konuşarak aynı zamanda da bir şeyleri kendi kafanda hallederek iyileşebileceğin bir yer. İlaçlar ve ben sadece sana yardımcı etkenleriz. Olay tamamen sende bitiyor. Kendine biraz zaman ver. İlaçlarının dozajını zamanla düşüreceğim. Buradan çıktıktan sonra ise dışarıda bir süre daha psikiyatri tedavilerine devam edeceksin. Seni bir arkadaşıma yönlendireceğim. Şimdi bunları düşünme. Sen iyileşmek istedikten sonra ben elimden gelen her şeyi yapacağım."
Doktorun sesi güven verircesine çıkmıştı. İçi azda olsa rahatladı genç kızın. Doktoru dinleyecek ve elimden gelen herşeyi yapacaktı. İnanıyordu. İnanmak zorundaydı...
"Geçmiş"
İnsanlar çoğu zaman bir şeylerden sıkılır ve pes ederdi. Peki ya nefes almak? Ondan sıkılabilir mi insan? O sıkılmıştı. Bunu gözlerinde görebiliyordum. Sahi ona aşık olduğumu mu ima ediyordu? Ölü bir adamı sevecek kadar aptal değilim. Yada olmamalıydım. Son yarım saattir bu düşüncelerle boğuşmaktan yorulmuştum. Kendi derdim yetmiyormuş gibi birde onun yükünü almıştım sırtıma. Sessizce nefesimi dışarıya verdim. Sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Banyoya gidip üstümdekileri bir çırpıda çıkarttım. Sıcak suyu ayarlayıp altına girdim. Su vücudumdan akıp giderken soru işaretlerim ve yorgunluklarımında birlikte yok olup gittiğini hayal ettim. Ne kadar süre orada öyle bekledim bilmiyorum fakat ellerim buruşmaya başlayınca üstüme ve saçıma havlu sarıp çıktım. İç çamaşırlarımı giyinip altıma bordo dar paça pantalon üstüne ise siyah kolları boydan boya kesik bir kazak giyindim. Saçlarımı hızla kurutup kırık fön çektim. Siyah ve oldukça uzundu. Kalın bukleler havalı durmuştu. Hafif bir makyaj ve bordo ruj da işimi görürdü. Tamamen hazır olunca telefonuma bir göz attım. Cevapsız arama ve bir mesaj gördüm. İkiside Efeye aitti. Göz devirip mesajı açtım.
"Umarım hala yaşıyorsundur çünkü bana daha lazımsın. Bir saate kadar geliyorum, hazır ol."
Kendi kendime dudak büktüm. Oysa ki bu gün için alışveriş planlarım vardı. İki gündür aramayınca bu günde aramaz sanmıştım. Buda hayatın bana sen düşünme deme şekliydi sanırım. Ben hala kendi kendime düşünürken gelen korna sesiyle ofladım. Ne çabuk gelmişti öyle. Telefonumu ve anahtarımı çantama atıp aşağıya indim. Arabaya binmemle gaza bastı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARALARIN YANSIMASI
Chick-LitUsulca baktı etrafına. İri gözlerinden damlayan yaşlara aldırmadı. Aynaya sabitlendi bakışları. Uzun siyah saçları, gece kadar karanlık gözleri, solgun tenine inat parlıyordu yine. Elini aynada gezdirdi bir süre. "- Hikayenin sonunu merak ediyorum."...