* Akıl karı değildi sevmek. Oysa ne kolaydı. Onun gözlerinde var olmak, nefesinde kaybolmak. Peki ya zor olan neydi? Belki de asıl mevzu aşık kalabilmekteydi. Hala aynı bakabilmek...
"Hastahane"
Aynı sabaha defalarca kez göz açmanın verdiği umutsuzlukla derin bir nefes çekti içine. Hiç bitmeyecek, hiçbir zaman geçmeyecek gibi hissediyordu. Bu öyle zordu ki. Bir şeylerin eskiye döneceği yok gibiydi. Çoğu acıyı içinde yaşamanın verdiği ağırlıkla kalktı yerinden. Aynanın karşısına geçerek bir süre uykudan yeni uyandığını belli eden siyah saçlarını taradı. Yüzü iyiden iyiye beyazlamış, dudakları kurumuştu. Bir anlık rahatsızlıkla dudaklarını ıslattı. Üzerindeki elbiseyi değiştirip kahvaltıya indi. Şu son yaşadığı kriz yüzünden bitkin hissediyordu. Fakat bunun iyi bir yanıda yok değildi. Doktor teyzesini arayıp Merti getirmesini istemişti. Kardeşini görmek her zaman iyi gelirdi. Sessizce kahvaltısını bitirip bahçeye çıktı. Güneşin yüzüne vurması ile ona gülümsedi. Bir anda bu hissin tanıdıklığıyla içi kıpır kıpır oldu. Denizi özlemişti... Kız Kulesini, Galatayı, Kanlıca sahilini. İçi burkuldu bir anda. Acaba bir daha oraları görebilecek miydi? İstese bunu yapardı fakat hala kendisini o kadar güçlü hissedemiyordu ne yazık ki. Tam olarak iyileşmeden buradan çıkmak istemiyordu. Gerçi tedavisi daha ne kadar sürecek onuda bilmiyordu ya neyse.
-" Esila misafirlerin geldi."
Hasta bakıcının sesiyle teyzesi ve kardeşine burukça gülümsemeye çalıştı. Bu sefer eniştesi de gelmişti. Üçüne de sıkıca ve özlemle sarıldı.
-" Nasılsın yavrum? Dur bakayım sana zayıfladın mı sen?"
-" İyiyim teyzeciğim merak etme sen ilaçlar yüzünden o."
-" Doktor ilaçlar konusunda sorun yaşadığınızdan bahsetmişti."
Şüpheyle kalktı kadının kaşları. Teyzesinin elini tuttu genç kız güven vermek istercesine.
-" İyileşmeye karar verdim, sorun çıkartmıyorum."
Memnun olmuş bir gülümseme belirdi kadının dudaklarında.
Kalan sürede eniştesiyle sohbet edip gün geçtikçe kendisinden uzaklaşan kardeşi ile ilgilendi. Onu yadırgayamazdı. Her gün biraz daha büyüyor ve bir şeylerin farkına varıyordu. Ablası da bırakmıştı onu sözünü tutmamıştı. Tıpkı annesi ve babası gibi. Teyzesini ve eniştesini seviyor onlarla iyi zaman geçiriyordu fakat ablasını çok özlüyordu. Ziyaret süresinin dolması ile ailesine sıkıca sarıldı Esila. Tam biraz ilerlediklerinde kardeşine seslenip koşarak yanlarına ulaştı. Şaşkınca bakan miniğinin ellerinden tutarak diz çöktü. Yaşları yanaklarını ıslatırken zorlukla konuştu.-" Miniğim benim."
Ellerine ufak bir buse kondurdu.
-" Biliyorum bana çok kızgınsın. Ayrıca da kırgın. Bunun için seni suçlayamam. Ama ablan iyi şeyler yaşamıyor. Seni bırakmayacağıma söz verdim. Ve sözümü tutmak için elimden geleni yapıyorum. Çıkacağım buradan."
Kardeşinin minik elleri avucundan kayıp yanaklarında ki yerini bulunca yavaşça kapattı gözlerini. O da ellerini miniğinin ellerine koyarak ikna edici bir ses tonuyla devam etti;
-" Senin için, sadece senin için tamam mı?"
İki kardeş birbirine sıkıca sarılınca Şebnem teyzelerinin gözlerindeki yaşlar durmadı. Birbirlerinden ayrıldıklarında artık ikisininde içinde umut parçaları yeşermeye yüz tutmuştu. Mert artık ablasının geleceğine inanmak istiyor, Esila ise onu bekleyen birinin olduğu düşüncesiyle iyileşmek zorunda olduğunu biliyordu. Belki Araf Efe onun için önemliydi fakat hiç kimse anne ve babasının emanetinin önüne geçemezdi. Geçmemeliydi... Buna yaşadıklarıda dahildi. İyileşecekti. Sözünü tutacak ve bu yerden bir an önce çıkacaktı. Kararlı adımlarla doktorun odasına gitti ve kapıyı çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARALARIN YANSIMASI
أدب نسائيUsulca baktı etrafına. İri gözlerinden damlayan yaşlara aldırmadı. Aynaya sabitlendi bakışları. Uzun siyah saçları, gece kadar karanlık gözleri, solgun tenine inat parlıyordu yine. Elini aynada gezdirdi bir süre. "- Hikayenin sonunu merak ediyorum."...