Final - 2

10.2K 622 163
                                    

     Havaalanına girince; kalbim dağlandı, ruhum daraldı. Sanki bir şehirden değil canımdan ayrılıyormuş gibi, sevdamdan ayrılıyormuş gibi. Burnumun direği sızlıyordu. Ben Kudüs'ten gitmiyordum, onu yetim bırakıyordum. Ben ve benim gibi Furkan* olamayanlar, Bergusi** hiç olamayanlar, onu yetim bırakıyorduk. "Güzelim, daldın yine."

Başımı hafifçe sallayarak Yusuf'a döndüm, dilime şiir dudaklarıma hüzünlü bir tebessüm bıraktım.

"Şimdi kimsecikler varmaz yanıma,

Mü'minde yoksunum tek ve tenhayım,

Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı

Çöllerde kayıp bir yetim vahayım.

Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde,

Götür Müslümana selam diyordu,

Dayanamıyorum bu ayrılığa

Kucaklasın beni İslam diyordu."

"Akif İnan," Gülümseyerek Yusuf'u onayladım.

Ah Kudüs...

Beytül Makdis...

Aksa...

Yıllardır dualarımda yer edinmiş Filistinli çocuklar...

Nasıl anlatılır ki! Gönlüm kabarıyor, burnumun direği sızlıyor. Kalbimde öyle naif bir yere yerleşmişler ki, giderken ilk gidişim değilmiş gibi kucaklayış, dönerken yıllardır oradaymışım gibi bir hasret oldu. Bir hafta ancak bu kadar çabuk geçebilirdi. Dünyanın en eski şehirlerinden biri, onlarca peygamberi topraklarında ağırlıyor ve Müslümanların ilk kıblesi... Subhanallah, kokusunda maneviyat var.

Filistin'in gerçek sınırlarının çizili olduğu el emeği haritayı kitaplığın hemen yanına astım ve bir iki adı gerileyerek tekrar baktım. Bir gün, belki yarından da yakın bir gün, sen özgür olacaksın ey Kudüs! Sen toprağında korkmadan oynayacaksın ey sarı saçlı kız. Ve sen ey Aksa, Müslüman gençler seni kucaklayacak!

İnşaallah ben de bu zaferde bir zerre olacağım...

Batı bizden tarihimizi sakladı, güneşimizi sakladı. Bizi ayın cılız ışığına, kendi yazdığı tarihe muhtaç etti. Kimimizi hepten kör etti. Bu zamanda her bir Müslüman olarak birer kandil görevi görmeyi, yüzlerce binlerce kandil olup ayın ışığını bastırmayı vazife bilmeliydik. Allah'ım bizi karanlıkları aydınlatan kandiller eyle.

İstanbul'a gece yarısını geçiyorken vardığımız için eve de ancak 2-3 gibi varabilmiştik. Sabah namazına az kaldı bahanesini kendime sunarak uykusuz gözlerim ve mahcup vicdanımla elime şiir defterimi aldım, masanın başına oturdum. Ruhuma sızacak bedenimin yorgunluğunu alacak esas şeyi unuttuğumu görünce mutfağa döndüm ve cezveye biraz süt koyarak ısıtmaya başladım. Isındığına emin olduktan sonra mavi bardağın içine boşalttım, beş dakika içinde eski konumumu almıştım. Bardağı dudağıma yaklaştırdım, bir yudum huzurun boğazımdan aşağı inmesini bekledim. Bir de silahımız yoksa kalemimiz var evelallah, diyerek düşmana meydan okuduktan sonra mürekkebin sırrına mazhar olmak için bismillah çektim.

"...Işıkları yanan evler görüyorum

Saat gecenin yarısına üç eklenmiş

Kalemim dipdiri

Kalbim bir o kadar yorgun

Sevdam henüz sıcak

Ve yollarda birtakım gölgeler

Elif Gibi DikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin