MULTİMEDYA EMRE SOYLU
&&&
Bazen birisine güveneceğin zaman, geçmişteki hayal kırıklıklarım ensemden tutar ve kulağıma fısıldar: 'ne çabuk unuttun...!' gerçekten ne çabuk unuttum ben böyle. Bana hata yapanlarla değil gülmek, eğlenmek konuşmasına bile müsaade etmeyen ben ne çabuk unutmayı öğrendi, ne çabuk değişti kurallarını çiğner oldu da onunla bu kadar çok eğlenip gülebildi. Düşünüyorum bazen bunu yaptığıma pişman mıyım? Aklıma kalbim söz hakkı vermiyor ki cevaplasın. Kendimi aklıma eskisi gibi bırakamıyorum ki. Kalbim hep benle savaş halindeyken nasıl aklım cevaplasın bu soruyu. Cevabı zaten anlamışsınızdır. Aslında pişman değilim. Kalbime kalsak iyi bile yaptım. Hayatımda geçirdiğim en güzel günlerimden birisiydi.
Şimdi siz bir de Eymen'in cevabını da merak ediyorsunuz değil mi? Eymen tam ağzını açtı bir şey söylüyordu ki dönme dolap hareket etmeye başladı ve Eymen bey açıklama gibi bir zahmetten kurtuldular. Dönme dolap durup inince de ben ona soru soran gözlerle bakmama rağmen, ondan açıklama yapmasını ummama rağmen onun ağzını açıp bana dediği tek şey
"Geç oldu gidelim mi? Yorulduk baya... " demesi oldu. Evet aynen bunu dedi. Bütün gün bir çocuk gibi olan beni güldüren eğlendiren kişi tek sözüyle bunları unutturdu. Hani bir söz vardır ya ' ne yaşarsanız yaşayın; birine en son davranış şekliniz, onda bıraktığınız tek fotoğraftır. ' diye. O güzel gün eğlenceli günde benim için Eymen'in son sözleriyle önemini yitirmişti. Vardı işte bir şey ama bana söylemiyordu. Sanki bunu söylerse her şey çok değişecek gibi bir izlenim bırakıyordu. Neydi bu kadar önemli olan şey. O günden geriye yine Eymen'le ilgili soru işaretleri kaldı ve bu soru işaretleri hep bu sebebe bağlanıyor. Hissediyorum bununla alakalı hepsi. Gizem bende olmadıktan sonra sevmem ki ben gizemi. Önem verdiğim birisini benden bir şey saklıyor olması garip bir duyguymuş. Benim de bazı sırlarım var kızlar ve Akın abim ve birkaç kişiden başka kimsenin bilmediği. Ama benim bir sırrım olduğunu başka kişilere hissettirmiyorum ki. Eymen bunu bana hissettiriyor.
Evet benim de sırlarım var. Ben Ece ARAS namı diğer ASİLİÇE. Konya'ya gittiğim de sakin bir okul hayatı geçirdiğimi mi düşünüyorsunuz? Eğer öyleyse çok yanılıyorsunuz. Şimdi beni biraz daha tanıma vakti o halde. Bildiğiniz gibi ben zengin- fakir ayrımı gibi şeyleri sevmem ve bulunduğum ortamda da yaptırtmam. Konya'da da bu yüzden devlet okuluna gittim. Okuduğum okul özel okulla karşılıklı olduğundan dolayı kolej öğrencileri bizim okuldaki öğrencilere laf atmalar ezmeye çalışmalar çok olurdu. Normalde sessiz kalmazdım ama ilk başlarda sessiz kaldım. Sessiz kalmamın sebebi korkmamdan değil tanınma olasılığımdandı. Bu yüzden Asiliçe adı altında kendimi göstermeden bir çok kişiye haddini bildirdim. Artık eskisi gibi laf etmeye cesaret eden olmuyordu . Okuldan da güvendiğimiz birkaç kişi bizim dediklerimizi okula ve koleje iletiyordu. Ama hiç kimse o birkaç kişi hariç kim olduğumuzu bilmezlerdi. Sadece Asiliçe. Kolejlilerin büyük çoğunluğunun sesi kesilmişti ama tek sorunumuz Mete GÜNGÖR' dü. Yani namı diğer Met'in çetesi. Ne kadar önlerine çıksakta çok fazla etkilenmediler. Sürekli karşı karşıya geliyorduk bu yüzden de. Sonrasında ise met'in çetesi Mete de dahil okla Asiliçe'yi aramaya geldiler. Asiliçe'yi yani beni bulmaları imkansızdı. Ben istemediğim sürece bulamazdı da zaten. Tabi bu okula gelip gitmelerinde beni görmüş. Bundan sonra ki gelmeleri Asiliçe için değil de Ece içimdi yani benim içindi. Aslında aradığı kişinin ben odlunu bilse ne olurdu. Sonrasında peşimden ayrılmadı zaten. Ona ne kadar onu sevmediğimi söylesem de hep peşimden geldi. Aslına bakarsanız Konya'dan gelmemdeki bir etken de buydu. Mete bana diğerlerine davrandığı gibi davranmıyordu. Mesela bana hiç bağırdığını duymamıştım. Bana kırılacak bir eşyaymışım gibi davranıyordu. Mete'ye söylediğim onca laftan sonra ben olsam asla yanında durmazdım ama Mete bir saplantı bir takıntı gibi hep peşimdeydi. Onu sevdin mi hiç derseniz, hayır hiç sevmedim derim. Ne kadar sevmediğim özellik varsa Mete de mevcuttu. Evet bana o yüzünü göstermiyordu ama öyleydi vardı o özellikler onda. Tam bir zengin züppesiydi. İnsanlara acı çektiren, onlarla dalga geçen, herkesin içinde hatalarını yüzüne vurup küçük düşürmeye çalışan bir zengin züppesiydi işte. Yakışıklı mıydı derseniz,evet yakışıklıydı ama benim ilgimi çekmiyordu ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER DAİM SEN
ChickLitEce Aras kendini ispatlamak için Konya'da okur. Ama artık dönme vakti gelmiştir. Önder Aras torununu artık yanında olmasını ister. Ece dedesinin isteği üzerine kendi üniversiteleri olan Özel Aras Üniversitesine gelir. Her şey şimdi başlıyordur...