17.BÖLÜM ASİLİÇE

107 9 5
                                    

MEDYADA METE VAR. İYİ OKUMALAR...

Vurdum hayatın dibine kadar, ama asıl ona vurmalıymışım yüreğimde acılar dinene kadar... Sahi vursaydım diner miydi ki? Acılarımı unutuncaya kadar vursaydım. Ah kendimi niye kandırıyorum ki geçmez bu kalp kırıklığı. Başka bir şey değil de kandırılmış olmak hem de çok sevdiklerin tarafından kandırılmış olmak... Geçmez. Onların her yüzüne baktığında gelir aklına o anlar. O zaman anlarsın, yüzlerine baktıkça anlarsın ne kadar salak ne kadar kör olduğunu. Birisi aşık olduğunu söylüyor ama uzak duruyor. Sevdiğim adamın beni sevdiğini böyle duyacağımı hiç hayal etmemiştim düşünmemiştim. Kim böyle hayal eder ki . aşk birleşmek varken ayrı kalmak mı? Ya diğerine ne demeli üzülmemem içinmiş. Bu nasıl sevmektir değer vermektir ya. Ben nasıl tecrübe kazanacağım bu hayatta. Hayatta yediği kazıklar değil midir insanı olgunlaştıran, tecrübelendiren. Ben hayatı nasıl öğreneceğim. Bana niye bu haksızlığı yaptılar.

Şuan karşında Mete var. Tahmin etmişsinizdir kim olduğunu. Konya'nın korkulan çocuğu, zengin züppesi, badboyu Mete var. Mete GÜNGÖR var. Nam-ı diğer MET. Nasıl buldu bu beni. Ki şu an bunu düşünecek ir durumda değilim. Aklımı bile kullanamazken üstelik. Aklımı kullana bilsem başkasının yanında ağlar mıydım zaten ben hiç.

"Ece iyi misin sen? " dedi Mete bana doğru eğilerek. O an ne yaptığımın farkında değildim ama ben ilk defa hayatta asla duvarlarımı indirmemem gereken kişinin yanında duvarlarımı indirdim ve ona sarıldım ve ağlamaya devam ettim. Mete beni hemen kucağına alıp

"şiştt tamam sakin ol buradayım."dedi ve beni arabasına bindirdi. Mete ye karşı şimdiye kadar hiçbir şey hissetmedim. O benim için sadece kötüydü üstelik bana karşı kötü olmamasına rağmen. Yani doğrudan bana karşı o asiliçe ye karşıydı sonuçta. O bana beni özel hissettiriyordu. Eymen ise sıradan ve ben buna rağmen beni seveni değil beni üzeni sevdim. Kalbe niye söz geçmez ki..

"Ece iyi misin bir şey söyle güzelim." dedi ama ben şu an sadece ağlıyordum. Sanki ağlayamadığım kendimi sıktığım onca yılın acısını çıkarır gibi. Bir sinir boşalması, güven kırılması her şey olabilir bilmiyorum. Tek bildiğim ağlamak istememdi. Cevap vermeyince Mete de arabayı kullanmaya devam etti. Mete'ye güvenmiyorum ama onun bana zarar vermeyeceğini de biliyorum versede artık umursamıyorum.

Araba durduğunda etrafıma baktım. Ben nerede olduğumuzu anlamak için Mete'ye döndüğümde Mete güldü ve arabadan indi. Bende arkasından indiğim de

"Burası benim evim." Diyerek açıklama yaptı. Arkasında ilerlediğimde arabadakine oranla biraz daha sakinleşmiştim. Eve girdik ama Mete'nin bahçeye açılan kapıdan çıkmasıyla hızla bahçeye çıktım. Ama bu bahçe çok güzel kokuyordu. Kokuyu bulmak için etrafına bakındım ama bahçede yoktu aradığım sey derken camdan yapılmış büyük bir sera gördüm. Mete de ne yapmaya çalıştığımı gülerek izlemişti.

"Kokuyu mu merak ettin." dedi.

"Evet çok yoğun ve çok güzel toprak ve sanki böyle şey gibi şey... " Mete benden önce davranıp

"Bahar çiçekleri gibi mi? " dedi. Evet bahar çiçekleri. En güzel kokular insanı sakinleştiren koku rahatlatan koku.

"Evet bahar çiçekleri, çok güzel bu koku insanı sakinleştirip rahatlatıyor hatta bu koku..." demiştim ki sözümü kesip

"Senin sevdiğin koku. Senin kokun. Bahar çiçekleri sen gibi sakinleştiriyor insanı. Senin beni her reddetmende, ters davrandığında, bana her seni sevmiyorum diye haykırdığında sakinleştiren kokun. Sana kızarken bile sana kızmama engel olan morfinim bu benim Ece. Uyuyamadığımda uyutan kokun. Bağımlı olduğum koku bahar çiçekleri bunlar Ece. " dedi. Ben yaşlı gözlerimle ona bakarken aklımdan geçen ilk şey bu kadar mı sevdin beni demek oldu. Ne güzel sevmişsin ama ben hak etmiyorum demek oldu. Ama diyemedim. Evet bahar çiçekli kokuyormuşum ben. Küçükken annem dedem babam hepsinin bahar kokulusuydum ben. Zaten ilkbahar da doğmuştum. Bahar kokulum çiçek kokulum diye severlerdi beni şimdi anlıyorum. Eymen de toprak ve nane kokuyordu. Ne kadar uyuyormuş kokularımız onu fark ettim şuan ıslanmış toprak ve bahar çiçeklerinin yoğun kokusu burnuma geldiğinde. Ah salağım ne diyorum ya. Şaşkınlıkla Mete'ye bakıyordum. O kadar düşündüğüm şeyin içinden sadece adını söyleyebildim. Mete ise benim konuşmama izin vermeden

HER DAİM SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin