Bölüme başlamadan önce size bir şey demek istiyorum. Bu bölümü dün akşam yayınlamıştım. (Söz verdiğim gibi) Ama wattpadde olan ve en nefret ettiğim 'ÇAKIŞMA' olayı yüzünde bölümün yarısından da azı yayınlanmıştı. Tekrardan yazıp bugün yayınlamak zorunda kaldım. Kusura bakmayın...
《Bu bölüm IbrahimKural 'a ithaf edilmiştir.》
***
Bölüm şarkısı: "Tarkan - Kayıp" (bölümü bu şarkı ile birlikte okumanızı tavsiye ederim. Medyada var)
5 gün sonra (pazar)
"Saraçoğlu Holding Eşref Saraçoğlu tarafından çok büyük zorluklar içinde kurulmuş olan bir holdingtir. Bu holding kurulurken gerekli olan maddi ve manevi bütün masraflar 'SARAÇOĞLU' soyadında olan kişiler tarafından karşılanmıştır. Saraçoğlu soyadı dışındaki hiç kimseden maddi veya manevi hiçbir şey alınmamış ve alınmayacaktır. Aynı şekilde holdingi yönetecek kişiler de SARAÇOĞLU soyadının dışından olmamış ve olmayacaktır. Bunun tersi demek; Saraçoğlu ailesinden kimsenin kalmamış olması,yani Saraçoğlu soyadınındaki herkesin yaşamlarını yitirmiş olmaları demektir. O zaman yapılacak bir şey yoktur. Ama eğer Saraçoğlu soyadınında olup da, hayatını kaybetmemiş olan biri varsa ve holdingi başka birine devretmiş ya da başka birini ortak etmiş olursa; o kişi bu yazılanları çiğnemiş demektir. Yani o kişi Saraçoğlu soyadını asla haketmemiştir. Bir istisna şu ki; bayan bir Saraçoğlu evlenir ve soyadı değişirse bu yazılanlar onun için geçerli değildir. Ama eşi hiçbir şekilde bu holdinge gelemez!"
Efe bu kağıdı önüme koyup gitti. Ve ben okudukça; ağlamak, kendimi öldürmek istiyorum. Bugün pazar ve yarın bütün kıyafetler bitmiş olmalı. Ama tam 60 kıyafet açığımız var.
En başından beri çok büyük bir risk aldık. Yetiştirememe düşüncesinin daha baskın olmasına rağmen, bu riski göze aldık. Ve sonuç, şu anlık her şeyin bittiğini gösteriyor.
Kapının aniden açılması ile bir an irkildim. Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerimi kapıya doğru çevirdiğimde, sinir küpüne dönmüş olan Efe'yi gördüm.
"Okudun mu o kağıdı?" diye bağırdı. "Otuz yıl önce yazıldı o. Otuz yıl içinde yazılanların tersi asla olmadı! Ama Alev SARAÇOĞLU sayesinde, otuz yıllık holding yok olacak! Alev SARAÇOĞLU sayesinde 'SARAÇOĞLU HOLDİNG' diye bir şey kalmayacak! Alev SARAÇO-"
"Yeteeeer!" diye bağırdım. Sonra ayağa kalkıp Efe'nin yanına gittim ve konuşmaya başladım:
"Allah Alev SARAÇOĞLU'nu kahretsin! Allah Alev SARAÇOĞLU'nun belasını versin! Alev SARAÇOĞLU'nun doğduğu güne lanet olsun! Alev SARAÇOĞLU'nun bu holdinge yönetici olduğu güne lanet olsun!" deyip masadaki her şeyi yere ve duvara savurdum.
"Öleyim de kurtul benden!" dediğimde Efe yanıma doğru geldi ve başımı göğsüne koydu.
Tamam, sakin ol, özür dilerim gibi şeyler söyleyip beni sakinleştirmye çalıştı. Nefes alışverişim düzensiz olmaya başladı. Kalbim sanki yerinden çıkacak gibiydi. Sanki biri boğazımı sıkıyordu.
Başım hâlâ Efe'nin göğsündeydi. Bir eli başımda, diğer eli de belimdeydi. Yüzümü ellerinin arasına alıp konuşmaya başladı:
"Daha her şey bitmiş değil. Defileye kadar tam iki gün var. Elbet bir yol buluruz."
Efe hep böyleydi. Kızgın olduğu dakikada, birden sakin olabiliyordu. Bunu nasıl yapabiliyordu hiç bilmiyorum. Ve insanları sakinleştirmek konusunda da çok başarılı. Beni sakinleştirmeyi başarmıştı. Düzensiz olan nefesim, eski hâline dönmüştü. Kalbimin ağrısı da durmuştu.
Ama düzelmeyen tek şey; holdingin hâliydi. O, hâlâ aynıydı. Hâlâ batma noktasındaydı...
***
Telefonumun yüksek olan zil sesi ile başımı masadan kaldırdım. Arayanın kim olduğuna bakmak için telefonumu çantamdan çıkardım. Ekranda yazan 'Şule PERU' ismi ile ağlama isteyim arttı. Bir haftadır hiç aramadı ve bugün pazartesiydi. Yüz elli kıyafetin hepsini yapamamıştık.
Israrla çalan telefonu açmak için yeşil simgeyi sağa doğru kaydırdım. Daha sonra da telefonu kulağıma yaklaştırdım.
"Merhaba Alev."
"Merhaba." Ağladığım için sesim çatallı çıkmıştı.
"Bugün pazartesi. Yani kıyafetlerin son günü. Tasarlayabildiniz mi?"
Tasarlayamamıştık... Tasarladıklarımızın da sadece yarısı dikilmişti. Yani sonuç; hüsran!
Üzgün olan ses tonum ile "Maalesef tasarlayamadık. Tasarladıklarımızın da sadece yarısı dikildi. Bir hafta yetersiz bir süreydi." dedim. Aynı ses tonumla devam ettim.
"Bize biraz daha süre vermeniz mümkün değil. Değil mi?"
"Maalesef mümkün değil. Ben birazdan holdinge geleceğim. Ayrıntıları konuşuruz."
Ne kadar da insafsız bir kadın! Bir de evi apartman, giyimi mükemmel değil diye insan dedik ona.
Odamdan çıkıp Efe'nin odasına gittim. O da benim az önce yaptığım gibi, başını masaya gömmüştü. Tüm holding olarak berbat bir durumdaydık.
"Şule PERU birazdan buraya gelecekmiş." dediğimde başını masadan kaldırıp bana baktı. Gözleri uykusuz olduğunu belli ediyordu. Gece boyu kıyafet tasarlamaya çalışmıştı. Asu yenge anneme anlatırken duymuştum.
"Desene 'Saraçoğlu Holding battı' haberlerine bir adım daha yaklaştık." deyip dudak büzdü.
Kapının önünden koltukların olduğu tarafa doğru yürüdüm. Sessiz olan odada, sadece ayakkabımın topuklarının sesi vardı. Siyah deri koltuğun önüne geldiğimde, koltuğa oturdum.
"Özür dilerim Efe."
"Özür dileme Alev. Tek suçlu sen değilsin. Eğer o bir ay içinde; ben de özel hayatımdaki sorunlar ile ilgilenmek yerine, holding ile ilgilenseydim belki de bu hâle gelmeyecektik."
Kapının çalması ile ikimiz de o yöne baktık.
O gelmişti! Holdingin çalışanlarının ve bizim, sonumuz olan kadın gelmişti...
××××××××××××××××××××××××××××
Öncelikle hepinize HAYIRLI CUMALAR.
Bir bölüm sonu daha. :)
Holdingi neden boşladıklarını öğrendiniz sanırım.
Tam 782 kelimelik bir bölüm oldu. Şu ana kadar bu hikayede yazdığım en uzun bölüm. Aferin bana. Asgsksjb =D
Acaba Şule onlara ne yapacak? Cevabı 8. Bölümde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAÇOĞLU HOLDİNG (Tamamlandı)
General Fiction{SARAÇOĞLU SERİSİ - 1.} • Saraçoğlu Holding Eşref Saraçoğlu tarafından çok büyük zorluklar içinde kurulmuş olan bir holdingtir. Bu holding kurulurken gerekli olan maddi ve manevi bütün masraflar 'SARAÇOĞLU' soyadında olan kişiler tarafından karşılan...