23 Mayıs, doğum günüm... Her 23 Mayıs'ta annem beni uyandırırdı, öperdi ve doğum günümü kutlardı. Ama nedense bu yıl yapmadı.
Yatağımdan kalktım ve banyoma girdim. İşlerimi hallettikten sonra, banyodan çıkıp giyinme odama gittim. Askıdaki bordo, omuz dekolteli, dizlerimin bir karış üstünde olan elbiseyi aldım. Çekmeceyi açıp siyah bir kemer çıkardım. Ayakkabılarımın olduğu dolaptan; siyah, bilekten bağlanan ayakkabımı da çıkardıktan sonra hepsini giydim. Bilekliklerimden birini takıp, makyajımı yaptım ve saçıma şekil verdim.
Annem hâlâ gelmemişti odama. Neden doğum günümü kutlamadı ki? Unutmuş olamaz, eminim. Neyse, belki aşağıda kutlar. Odamdan çıktım ve aşağı indim. Masada kahvaltı hazırdı ama annem yoktu. Tam ona seslenecekken, mutfağın kapısından bu tarafa doğru geldi.
"Günaydın kızım."
Bu kadar mı? Sadece 'günaydın' mı? Unutmuş gibi yapıp, akşam kutlayacak biri değil o ama neyse. Başımı salladım ve sandalyelerden birini geri çekip oturdum. "Sana da günaydın anne." dedikten sonra tabağıma birkaç parça kahvaltılık koydum.
"Holdingde işler nasıl gidiyor?"
Ne? Bu mu yani? Böyle bir günde, bana bunu mu sordu? Anneme döndüm ve "Güzel gidiyor anneciğim." dedim. Annem hatırlamadı. Bakalım holdingde hatırlayan olacak mı?
***
"Alev Hanım, bunlar da imzalanmalı."
Geldiğimden beri aynı şeyler oluyor. İmzalamaktan başka bir şey yapmadım. Desene bu yıl unutuldun Alev?
Sekreterin uzattığı kağıdı aldım ve tek tek imzalandım. O çıktıktan sonra telefonum çalmaya başladı.
'Selçuk arıyor...'
İşte biri hatırladı. Aramayı cevapladım ve telefonu kulağıma yaklaştırdım. "Nasılsın canım?"
"İyiyim, sen?"
"Ben de iyiyim. Annem, nişanı bu hafta hangi gün yapalım dedi."
Ben de biri hatırladı diye seviyorum. Bugün pazartesi ise, nişanı cuma yapabiliriz. Zaten kıyafet ve organizasyon dışında bir şey yok, yetişir bence.
"Cuma olabilir, tabi sizin için de uygunsa?"
"Uygun hayatım. Yarın gerekli şeyleri halletmeye başlayalım o zaman. Şimdi kapatmam lazım toplantıya gireceğim, görüşürüz." dediğinde ben de görüşürüz dedim ve aramayı sonlandırdım.
Hatırlamadı... Annem de, Efe de, Selçuk da, çalışanlar da hatırlamadı. Hatta her doğum günümde beni arayan Merve bile hatırlamadı.
Masanın üstündeki çerçeve gözüme çarptı. Annem, ben ve babam... Çerçeveyi elime aldım.
"Çok özledim seni babam..."
O da her doğum günümde unutmuş gibi yapar. Ama akşam gelince, kocaman hediye ile kutlardı. Ve ne şans ki, ben her defasında unuttuğuna inanırım. İki yıldır o da kutlamıyor.
Dudaklarımı çerçevenin üstüne bastırdım ve yerine koydum. Elimle akan gözyaşlarımı da sildikten sonra ayağa kalktım. Tam odadan çıkacakken, masada unuttuğum telefonum çaldı. Telefonu elime alıp arayana baktım.
'Batuhan arıyor...'
Eğer doğum günümü kutlamak için aradıysa, hiç şaşırmadığım kadar şaşıracağım. Normalde aramazdı. Görürse kutlar, görmezse gördüğü zaman hediye alıp kutlardı. Çok yoğun bir insandır kendisi.
"Efendim Batuhan?"
"Nasılsın Alev?" diye sorduğunda klişe cevaplardan birini verdim ve 'iyiyim,sen' dedim.
"Ben de iyiyim. Doğum günün kutlu olsun."
İnanamıyorum ya, Batuhan bile kutladı. Dünya tersine döndü herhâlde. Kutlamayan kutluyor, kutlayan kutlamıyor.
"Teşekkür ederim, tek hatırlayan sensin."
"Rica ederim de, Merve aramadı mı seni?" dediğinde hayır diyerek geçiştirdim sorusunu.
"Ben şehir dışındayım, yani Merve yanımda değil. Bilmiyordum."
Her ne kadar göremese de dudaklarımı büzdüm. "Önemli değil, aradığın için teşekkür ederim."
***
"Nerede kaldın ya? Ağaç olup kök saldım resmen sahilde. Az daha kendimi denize atacaktım."Merve'nin söylediklerine güldüm ve yanına oturdum. "Anca bitti işim. Nasılsın bakalım?"
"İyiyim, iyiyim sen?" dediğinde kısaca 'iyiyim' dedim.
"Pamuk şekeeeer, elmalı şekeeeeer." diye bağıran adama baktım. Biraz çocukluğa dönmenin zararı olmaz bence. Merve'ye döndüm ve "Yer misin?" diye sordum. Merve gülümseyerek başını sallayınca, ayağa kalkıp o tarafa gittim.
Merve pamuk şekere bayılır, ben de elmalı şekere bayılırım. Onları aldıktan sonra ücretlerini ödedim ve banka geri gittim. Elimdeki pamuk şekeri ona uzattığımda teşekkür etti ve aldı.
Elmalı şekerin paketini açıp bir parça ısırdım, özlemişim... Çocukken babaannem çok yapardı bize. Ev yapımının yerini tutmaz ama yine de çok güzeldi.
"Alev, Efe'nin hiç şansı yok mu?"
Sorduğu soruya karşı afallamıştım. Nereden çıktı şimdi bu?
"Ne alaka şimdi Merve?"
"Ya, merak ettim sadece. Yani Selçuk yerine o olur mu? İhtimal var mı?"
"Hayır, yok!"
Olamaz da! Ben dört gün sonra nişanlanıyorum. Ondan birkaç ay sonra da evleneceğim. Neden Selçuk'u bırakayım ki?
"Ne bağırıyorsun ya? Alt tarafı soru sordum!"
"Sen bunu konuşmak için mi çağırdın beni?"
Merve tam soruma cevap verecekken, telefonu çaldı. Telefonu açıp konuşmaya başladı.
"Tamam." dedikten sonra karşı tarafı dinlemeye devam etti. "Tamam getiriyorum, görüşürüz."
Ayağa kalkıp elimi tuttu ve "Haydi kalk, gidiyoruz" dedi. Soru sormama izin vermeden, beni peşinden sürükledi...
******************************
Merve Alev'i nereye götürecek sizce? Kolay bir soru ama olsun.
Gelecek bölüm harika bir bölüm. Bol sürprizli bir bölüm. Uzun bir bölüm. Siz okurken ben de onu yazayım, hemen yayımlayayım. Hoşça kalın... ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAÇOĞLU HOLDİNG (Tamamlandı)
Ficção Geral{SARAÇOĞLU SERİSİ - 1.} • Saraçoğlu Holding Eşref Saraçoğlu tarafından çok büyük zorluklar içinde kurulmuş olan bir holdingtir. Bu holding kurulurken gerekli olan maddi ve manevi bütün masraflar 'SARAÇOĞLU' soyadında olan kişiler tarafından karşılan...