-41-

3.6K 167 11
                                    

41 kere Maşallah diyorum ve başlıyorum. ;)

*

Yaşananlar, yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız; hepsi hayatımıza yön veriyor. Hayatımızı değiştiriyor, hayatımızı çok farklı yerlere sürüklüyor. Buna; kimi zaman bir bardak su, kimi zaman bir ayakkabı, kimi zaman ise küçücük bir şeker sebep olabiliyor.

Benim hayatıma yön veren, hayatımı değiştiren şey ise bir bardak kahveydi. İçtiğim -aslında içemediğim- o bir bardak kahve benim hayatımı değiştirdi. Belki çok yakın bir zamanda öleceğim. Belki holdinge benim yüzümden bir şey olacak. Belki de benim yüzümden sevdiklerim zarar görecek. Ve en kötüsü de, bunu engelleyemiyor olmam!

Hiçbir şey yapamıyorum. Hiçbir şeye karşı gelemiyorum. Sadece bekliyorum. Beklemek zorunda kalıyorum!

"Pardon?" diyerek beni çağıran kişiye baktım. Daha önce hiç görmediğim bir beyefendiydi. Ama tanıdık gelmiyor da değil. "Buyurun?"

"Alev Saraçoğlu, değil mi?"

Sorduğu soruya önce kaşlarımı çattı. Şule yüzünden paranoyak oldum. "Evet, siz kimsiniz?"

"Gerçekten tanımadın mı beni?" diye sorduğunda başımı olumsuz anlamda salladım. Tanıdık geliyor gibi ama tanımadım. Kimdi ki?

"Uzun zaman oldu tabi. Tanımaman doğal." diyerek göz kırptı. Uzun zaman mı oldu? Tam bir şey soracağım sırada konuşmaya devam etti. "Bora ben," dedi neşeli bir sesle. "Bora Sancaklı."

Bora Sancaklı, Bora Sancaklı, Bor- şimdi hatırladım! Ya ben nasıl unuturum? Bora benim çocukluk arkadaşım. İlkokul, ortaokul ve lisenin ilk sınıfını beraber okuduk. Sonra yurt dışına taşınmak zorunda kaldılar. O zamandan beri görmüyorum. "Tanıdın mı?" dedi gülerek.

"İsmini söyleyince tanıdım. Çok değişmişsin ya." diyerek ona sarıldım. Uzun zaman oldu, özlemişim.

"Sen aynısın ama. Kara saçlı, kara gözlü Alev'sin."

Az önce oturduğum sandalyeme tekrar oturdum, onu onayladım. Bora da tam karşımdaki sandalyeye oturdu. Ben çocukluğumdan beri aynıyım, hiç değişmedim. Zaten herkes öyle diyor. Özellikle de babam. Babam demişken; Bora'yı çok severdi. Babasıyla çok samimiydiler zaten. "E, Gürkan Amca nasıl? Onu da çok özledim." dediğinde içimde bir burukluk oldu. Onu ben de çok özledim. "Şey..vefat etti."

"Ya, çok özür dilerim. Gerçekten bilmiyordum. Seni üzmek istemedim, başın sağ olsun."

"Sağ ol." dedikten sonra aklıma Selçuk geldi. Nişan için kıyafet alacaktık ve burada buluşmaya karar vermiştik. Nerede kaldı ki?

"Ooo, yüzük var. Ne iş?"

"Nişanlanıyorum, bu cuma. Seni de bekliyorum, söz mü?"

"Tamam, söz. Efe ile mi?" dediğinde bir öksürük krizine girdim. Ne alaka ya? "Hey, iyi misin? Yanlış bir şey mi dedim?" Başımı iki tarafa salladım.

"Efe nereden çıktı Bora? Onunla değil başkasıyla nişanlanıyorum."

"Ne bileyim, aklıma o geldi."

Telefonumu masadan aldım ve rehberden Selçuk'u aradım. Tam o sırada Bora'nın arkasındaki kapıdan giren Selçuk'u gördüm. Telefonu kilitledim ve 'buradayım' anlamında elimi yukarı kaldırdım. Selçuk gülümseyerek bu tarafa doğru gelmeye başladı. Sonra gözleri karşımda oturan Bora'ya kayınca kaşlarını çattı. Adımlarını hızlandırarak buraya geldi. Bana doğru eğilip yanağımı öptü ve "Merhaba Meleğim." dedi, Meleğim kelimesine bastırarak. Bu adam beni kıskandı.

SARAÇOĞLU HOLDİNG (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin