-28-

4K 229 33
                                    

Bölüm şarkısı: "Buray - Kimsenin Suçu Yok"

***

(Efe'den)

(flashback, 26. bölümden kesit)

" Asıl sana hayır! Artık seni dinlemeyeceğim Efe!" diyen annem Alev'e doğru döndü.

Ona söylememesi gerekiyor! Annemin yanına doğru koştum ve kulağına yaklaştım.

"Alev'in sevgilisi Selçuk; dedemin rakibi olan adamın torunuymuş. Senin şu an ona söyleyeceğin şeyi, en yakın zamanda ben söyleyeceğim. Lütfen şimdi söyleme."

Annem söylediğim şeye çok şaşırmıştı. Ve sanırım onu vazgeçirebilmiştim. Annem tekrar Alev'e döndü ve "Neyse Alev'ciğim, ben daha sonra tekrar gelirim." dedi. Komodinin üstündeki çantasını alıp, ayağa kalktı. Alev bir yere dalmıştı. O yüzden odadan kolayca çıktık. Aşağı indiğimizde Nilüfer yenge bize doğru geldi.

"Asu nereye canım? Yemeğe kalsaydınız."

Ben onları yalnız bırakıp, önden evin dışına çıktım. Daha sonra da annem geldi ve arabaya bindi. Anahtarı çevirip el frenini kaldırdım.

"Umarım Alev'e söylememem için yalan söylemedin Efe?"

"Hayır anne. Sana Selçuk'tan şüphelendiğimi söylemiştim. Bu yüzden Selçuk ile ilgili araştırma yaptım ve yıllar önce dedemin rakibi olan adamın torunu olduğunu öğrendim. Alev'i sevdiğimi ona ben söylemek istiyorum. Selçuk'tan ayrıldıktan sonra."

"Şule ne olacak peki? Sana hata yaptığını söylemiştim."

Haklıydı, hem de fazlasıyla. Bir inat uğruna olmuştu. Firmayı aldığımız ihalenin olduğu gün...

Alev'e 'sen eve git akşam yemeği için Selçuk'u bekletme' demiştim. O da bana 'yoksa Selçuk hakkında bir şey mi biliyorsun' diye sordu. İşte o an sinirlerim tepeme çıktı. Ve aklıma ilk gelen düşünce 'Şule ile sevgili olmak' olmuştu. Aynı gün Şule ile konuşmaya gittim. Ona 'sevgilim olur musun' diye sorduğumda çok şaşırmıştı. Kendine geldikten sonra da 'evet' dedi.

Alev bilmeden de olsa, beni sinir ediyorsa; ben de onu sinir edecektim. Ama Selçuk'un kim olduğunu öğrendikten sonra, yaptığım şeyin çok saçma olduğunu kavradım. Bu yüzden bir an önce Şule'den ayrılmam gerekiyor...

(flashback son)

"Hoş geldiniz Melih Efe Bey"

"Hoş buldum."

Yarın için takım elbise bakmaya, her zamanki mağazama gelmiştim. Hep buradan alış veriş yaptığım için, takım elbisemi de buradan almak istedim. Zaten bu mağazada; kıyafetten ayakkabıya her şey vardı.

"Ne alacaktınız?"

"Takım elbise."

"Peki. Bu reyonun hepsi takım elbise modelleri ile dolu." deyip eliyle arkasındaki reyonu gösterdi. O tarafa doğru yürüdüm ve takım elbiseleri incelemeye başladım.

Ben öyle bir mağazada 'on bin kıyafet' deneyenlerden değildim. Gözüme ilk çarpanı hemen alırım.

"Melih Efe Bey?"

Beni çağıran çalışana döndüm. Elinde harika bir takım elbise vardı.

"Mağazamızın en özel takım elbisesini sizin giyinmenizi isteriz." dedi ve elindeki takım elbiseyi bana uzattı. Onun elinden alıp incelemeye başladım.

Yelekli, dar kesim, ceketi iki düğmeli, koyu lacivert bir takım elbiseydi. Uzaktan pek belli olmuyor, ama yakından bakınca kareli olduğunu anlayabiliyoruz. Askısının üstünde; beyaz noktalı koyu kırmızı kravat ve aynı renkte mendil vardı. Gerçekten çok güzeldi.

Çalışan bayana gülümsedim ve "Teşekkürler, gerçekten harikaymış. Alıyorum." dedim.

"Peki, kasaya geçelim isterseniz."

Başımı salladım ve kasaya doğru yürüdüm. Geldiğimden beri ismine bakmadığım çalışanın, yaka kartındaki isme baktım. Adı Alev Berra'ymış. Tesadüfe bak, onun adı da Alev.

Alev Berra, takım elbisenin barkodunu okuttuktan sonra paketledi. Cebimden cüzdanımı çıkardım. Cüzdandan da kredi kartımı çıkarıp ona uzattım. Kartı pos makinasına soktuktan sonra tuşlara bastı.

"Şifre lütfen."

Önümdeki makinaya kartın şifresini yazdım ve yeşil renkli 'giriş' yazan tuşa bastım. Makinadan fiş çıkınca, fişi kesti ve bana uzattı. Hemen ardından da siyah kılıfa koyduğu takım elbiseyi. İkisini de aldıktan sonra teşekkür ettim ve mağazadan çıktım. Arabamın olduğu tarafa doğru yürürken, orta yaşlarda bir bayan önümde durdu.

"Ağabeyciğim çek şu kağıtlardan birini be." dedi ve elindeki cam fanusu bana uzattı.

Bu neydi şimdi? Ben fala inanmam ki...

"Ne yazıyor o kağıtlarda, fal mı?"

"Ne falı? Senin aklındaki bilmecenin cevabı yazıyor be ağabey. Hadi çek bir taneyi de, çöz kafandaki bilmeceyi. Söz para almayacağım."

"Yok paradan değil de, neyse ya tamam." dedim ve elimi fanusun içine daldırdım. Kağıtları birkaç kez karıştırdıktan sonra, birini fanusun içinden çıkardım. Kağıdı açacağım sırada kadın beni engelledi.

"Şimdi açma ağabey. Etrafında kimse olmadığı bir zamanda aç."

Başımı salladım ve cebimden 200 lira çıkarıp ona uzattım.

"Gerek yok be ağabey."

"Belki bu kağıdın içinde yazan, kafamdaki bilmeceyi çözer. Hadi al bunu." dedim ve parayı tekrar ona uzattım.

"Unutma ağabey, kaybetmekten korktuğun hiçbir şeyi kazanamazsın! Para için de sağol."

Ona gülümsedim ve arabama bindim. Daha sonra arabayı denizin karşısında, sessiz bir yere park ettim. Elimi cebime soktum ve o kağıdı çıkarıp, açtım.

"İnsan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini. Fırsatlar bekler, insanlar bekler; kazanan hep 'mazeret' olur. Tereddüt etme, bekleme! 'Yapacağım' de, git ve yap!"

Çok doğru bir sözdü... Sahi, neyi bekliyorum ki? Niye tereddüt ediyorum? Kaybetmekten korktuğum için mi? Ama kadın ne demişti? 'Kaybetmekten korktuğun hiçbir şeyi kazanamazsın!' Bir yıl önce annem de böyle demişti.

O zaman; korkmuyorum, tereddüt etmiyorum ve beklemiyorum!

El frenini kaldırdım ve arabayı Alev'in evine doğru sürdüm.

××××××××××××××××××××××××××

SON ZAMANLARDA YORUM SAYISI ÇOK AZ :( OKUYAN HERKESIN DÜŞÜNCELERINI ÇOK MERAK EDİYORUM. LÜTFEN SIZLER DE YORUM YAPIN. :/ YORUMLARINIZ OYLARINIZDAN DAHA DEĞERLİ. :)

Son 2 bölümden daha uzun bu bölüm de bitti...

+Selçuk, dedelerinin rakibinin toruymuş. Ne düşünüyorsunuz bu bilgi hakkında?

+Efe bir inat uğruna Şule ile sevgili oldu ve şimdi ayrılmak istiyor. Sizce Şule ondan ayrılır mı?

+Veee Efe el frenini kaldırdı. Alev'e gidiyooorrr. ;) Sizce gidince neler olur?

---> Multimedyada Efe'nin aldığı takım elbise var. Dediği kadar güzel mi? :P

Neyse çok konuştum. Hadi Hoşça kalın... =D

SARAÇOĞLU HOLDİNG (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin