ÖZÜR DİLERİM -3-

26.3K 1.5K 42
                                    


Herkese tekrar merhabalar. Düzenlediğim bölümleri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. Aynı zamanda düşüncelerinizi de merak ediyorum canlar. Beni yorumsuz bırakmazsanız çok sevinirim.

instagram: nurakyol123 (Takip edin. Yazdıklarım hakkında her şey bu hesapta olacak )

Hafiften mızmızlanmaya başlayan Ege algılarımı açmak konusunda hız kazandıran etken oldu. Islak mendil ve bez ortadaki büyük sehpanın üzerinde duruyordu. Bunu yapabilir miydim? Aslında kolay bir operasyon planına benziyordu. Kirliyi çıkaracaktım temizi takacaktım. Tek fark suçlu hapse değil, çöp kutusuna gidecekti. Bildiğim kadarıyla kenarları yapışkanlı üretiliyordu bu bezlerin. O kadar da zor bir iş olmamalıydı değil mi? Giray'ın geleceği yoktu. Biraz daha beklersem de bu küçük afacan yaygarayı koparacaktı. Harekete geçmek üzereyken durdum. Ellerimi istesem de hareket ettiremiyordum. Çünkü... Çok küçüktü. Kürdan kadar ince parmakları, zayıf bir bedeni vardı. Onu incitebilirdim. Ters yatırırsam, yanlış bir hareket yaparsam felaketlerle sonuçlanabilirdi. Derdini anlatamayacak kadar muhtaçtı.

Ege ağlamaya başladığında karar verme konusunda ani bir atak yaptım. Bunu yapabilirdim. Ben Eliz'dim! Görevden göreve atlayan, onlarca suçlunun peşinde elinde silahıyla bir damla korku olmadan koşan güçlü bir kadın çocuk bezi değiştiremeyecek miydi? Yapma Eliz Günday... Bu iş senin için ancak çocuk oyuncağı olabilir!


Nasıl değiştiriliyordu şu bez? Nereden başlamak doğru olurdu, onu bile bilmiyordum. İşim alt tarafla olduğuna göre kıyafetlerinden kurtulmak iyi bir başlangıç olabilirdi. Önce pantolonunu belinden aşağı nazik bir hareketle indirdim. İncitmekten korktuğum için çok yavaş hareket ediyordum. Kat kat giydirilmişti. İki kilotlu çorap çıkarmıştım. Giysilerden kurtulunca gözüme daha zayıf ve çelimsiz görünmüştü. Bu yaşıma kadar bırakın bebek bezi değiştirmeyi çocuk bile kucağıma almamıştım. Endişelenmekte ve paniklemekte son derece haklıydım.

Bacakları çıplak kalınca bir rahatladı ki sormayın. Az önce ağlayan kendisi değilmiş gibi gülücükler atmaya başladı. İşini biliyordu çocuk. Ağla istediğin olsun. Hayat bebeklere güzel!

Bacak araları pütür pütür olmuştu. Böyle bir sürü küçücük sivilce gibi her yere dağılmıştı. Bunun bir adı vardı. Neydi? Her neyse. Aklıma gelmemişti. Acıyor olabileceğini düşündüm. Daha sonra bir eczaneye gidip durumu anlatabilirdim ya da daha kısa yoldan gidip Giray'a sorabilirdim. Giray'a sorma kısmını atladım. Eczane daha mantıklı gelmişti.

İşime odaklanıp Ege'nin tatlı gülücüklerine kapılarak oyalanmayı bıraktım. Islak mendil ve bezi koltuğun kenarına yerleştirdim. Pis bezi çıkarmam gerekiyordu ama yapmak istemiyordum. Muhtemelen kötü kokacaktı ve kötü kokuları sevmezdim. Saçlarımı geriye atarak ofladım ve bezi kenarlarda bulunan bantlarından çekerek ayırdım. Kokunun da korkunun da ecele faydası yoktu. Yapmak zorundaydım. Bu işlemi her gün iki-üç bilemedin dört-beş kez tekrarlayacaktım belki de. Biraz fazla abarttım sanırım. Küçücük bebek o kadar bez değiştirmeyiz herhalde. Sonuçta nasıl yapıldığını öğrenmem gerekiyordu. Derin bir nefes aldım ve bebeğin yüzüne baktım. Tatlı tatlı gülerken çok şirin görünüyordu ama onu bir konuda uyarmalıydım.

''Bana bak ufaklık. O bezi çıkardığımda herhangi bir kaza gerçekleşmeyecek. Beni anladın mı? Şuraya sahip çıkacaksın.'' dedim bezdeki şişkinliği işaret ederek. İnandırıcı olsun diye kaşlarımı çatmayı ihmal etmemiştim. İşaret parmağımı kaldırıp gözdağı vermek için üç kez de salladım. Bana ufo görmüş gibi bakıyordu. Muhtemelen ne dediğimi anlamamıştı. Olsun, ben yine de görevimi yerine getirmiş sayılırım. O kaza gerçekleşmeyecek. Ben uyardım!

''Bezi taktığımda her şeyi yapabilirsin, serbest.'' diye devam ettiğimde tuhaf tuhaf sesler çıkardı. Bunu 'evet' olarak kabul ediyorum. Aferin, her zaman böyle akıllı ol. Bende seni çok seveyim.

ÖZÜR DİLERİM | AFFET BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin