''Ege'cim yağmurluğunu aldın mı yanına?''
''Evet anne. Aldım.''
''Bu haftasonu babandasın tamam mı? Seni özlemiştir.''
''O gelse olmaz mı anne?''
''Vazgeç bebeğim. Nolur artık vazgeç.''
''Peki anne.''
Kapıyı iki kere kilitledikten sonra dışarı çıkıyoruz. Ege'nin sırt çantası bende. Bu gün özel bir gün. Okula başlıyor. Stresli ve heyecanlıyız. Onu okula ben götüreceğim. Giray'ın işi yoğun olduğu için bu görevi büyük bir zevkle üstlendiğimi söylemeliyim.
Dış kapıdan çıkar çıkmaz hafif esintili, inanılmaz güzel bir manzara karşıladı beni. Yaz epey kasvetli geçti. Hala bu garip duruma alışma sürecindeyiz ve pek başarılı olabildiğimiz de söylenemez. İnatçılıkta sınır tanımayanlar listesinde en çekilmezinden bir baba oğul var. Beni delirtiyorlar.
Çantamda anahtaları bulmaya çalışırken sert bir duvara çarpıyorum. Duvara çarptığımı zannetme hipotezim nefes aldığımda çürüyor. Bu kokuyu tanıyorum. Kaşlarımı yukarı kaldırarak ona bakıyorum.
''İşin yok muydu senin?''
''Vardı ama artık yok.''
''Pekala, Ege'yi sen götür o zaman. Benim işim var.''
''Hayır, yok.''
''Giray!''
Sesimi yükseltmemek ve ona bağırmamak için dudaklarımı ısırıyorum. Sinirlenmemek için kendimi tutmam gerekiyor. Ege varken tartışmamaya karar verdik. Bunun kararın üzerinden sadece birkaç gün geçmişken bunu yapamam.
''Sen de gel anne, lütfen!''diyen ses bacaklarıma sarılıyor. Ah, Ege...
Kolumu güçlükle çekiyorum. Sinirlerim yerinden oynuyor. Kendi bildiği yoldan ilerlemeye devam etmesine daha fazla izin vermeyeceğimi aklımın bir köşesine not ediyorum.
Giray Ünal başıyla kendi arabasını işaret ediyor. Gözlerimi devirmekten kendimi alıkoyamıyorum. Şekil verdiği saçlarını tek tek yolasım var. Kafasında hiç saç kalmaz böylece ve aklımı karıştıran yakışıklılığından eser kalmaz. Aramızda güçlü bir çekim olduğunu hissediyorum ve bu beni inanılmaz geriyor. Ben bitirmeye çalışırken o başlatmak için çabalıyor ve işler tam burada çıkmaza giriyor.
Okula varmamız on dakika sürmüyor. Ege'yi sınıfına kadar bırakıyoruz. Yolda her anne baba gibi üzerimize düşen görevi yapıyoruz. Ege'yi sıkı sıkı tembihleme işi bana kalıyor. Giray'ın tembihleme konusunda daha değişik bir yöntemi var.
''Biri sana bulaşırsa bana söyle. Onu tutuklarım.''demekten başka tek kelime etmiyor. Bazen... Öfke nöbetlerimin önüne geçmek cidden aşırı zor oluyor. Ege'ye hemen bunu yapamayacağımızı söylüyorum. Kendini pelerinsiz kahraman sanan Giray'a ters bakışlarımı yollamaktan başka bir şey yapamıyorum. Çünkü karar verdik. Ege'nin yanında kavga etmeyeceğiz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZÜR DİLERİM | AFFET BENİ
Romantizmİmkansızlıkların içinde boğulmuş bir aşk hikayesi... Bu bir vicdan özrü... Kendini affettirebilmek için verilen bir savaş! *Bazen gördüklerimiz bizi yanıltır.* Özür Dilerim!