10 yıl sonra
Çocuklarımın her anını süslediği, yaşamımı benim için değerli kıldığı hayatımın özel bir gününe daha her ne kadar tembellik yapmak istesem de gözlerimi açtım. Belime sarılmış sıcak kolların varlığını hissettiğimde gülümsedim. Kollarımı zor da olsa hareket ettirip ellerini tutup kaldırdım. Tek gözümü hafif açarak başımı kaldırıp çekmecemin üzerindeki saate baktım. Normalden biraz daha fazla uyumuştuk. Dinlenmiş bir bedenin verdiği keyif paha biçilemezdi.
Haftasonu olduğu için çocuklarım evdeydi ve işe gitme derdi olmayan sakin iki gün geçireceğimiz için şanslıydık. Burnuma güzel kokular gelmeye başlamıştı. Evlatlarım mutfakta becerilerini sırasıyla sergiliyor olmalıydı.
Gülümseyerek yatakta yüz seksen derece döndüğümde Giray kollarını daha sıkı sararak beni kendine çekti. Sevgisini, şefkatini, aşkını her dokunuşunda, her bakışında hissetmeye bayılıyordum. On yıldır değişmeyen tek şey bu olmuştu. Aramızdaki bağ... Ona kimsenin dokunmasına izin vermemiştik.
"Günaydın hayatım."dedim sesimin en sıcak tonunu kullanarak. Gülümseyerek gözlerini açtığında içindeki mutluluğu apaçık görebileceğim şekilde bana baktı. Uzanıp beni öptüğünde gülümsedim.
"Günaydın eşim."dedi bana. Minik tebessümüm yüzüme biraz daha yayılıp kocaman oldu. Onu çok seviyordum. Beni nasıl mutlu edeceğini çok iyi biliyordu.
Elimi yanağının üzerine koydum. Avuç içimde hissedebildiğim çukura her zamanki gibi büyük bir hayranlıkla baktım. Bu adamı her şeyiyle çok ama çok seviyordum.
Kapıdan gelen tanıdık sesle ikimizde aynı anda yatakta doğrulup gülümsedik. Gelenin kim olduğunu elbette biliyorduk.
"Gelebilirsin bebeğim."dediğimde kapı açıldı. Büyük bir sabırla beklemeye başladım ailemizin miniğini. Paytak adımlarla uyku mahmuru yatağa yaklaşmaya çalışan küçük oğlum Efe elinde biberonuyla çıkagelmişti. İçmek için can attığı sütüyle meşgulken yanımıza geliyordu. Kızım kardeşine süt verme işini önceden halletmiş olmalıydı. Ya da oğlum mu demeliydim? Sabahları sıraya koyarak yaptıkları işler vardı. Bu yüzden bu gün o şanslı kişi kim bilmiyordum.
Kollarımı iki yana açtığımda oğlum ağzındaki biberonu bırakmadan çarpık bir gülümsemeyle yatağa tırmanmaya başladı. Başardığında coşkuyla onu karşıladık ve ortamıza yatırdık. Henüz dört yaşındaydı ama çok akıllı bir çocuktu. Ege'nin küçük bir kopyası gibiydi. Ege'nin küçüklüğüne gerçekten çok benziyordu Efe'miz. Ege gibi masmavi gözleri ve sapsarı uzun saçları vardı. Büyüyünce de abisi gibi çok ama çok yakışıklı olacaktı. Buna emindim.
"Uyandın mı babacım sen?"diyen Giray oğlunu yatağın içine çekmişti bile. Sütünü rahatça içebilmesi için biberonu tutarak ona yardım ediyordu. Minik oğlum Giray'ın şefkatli kollarında keyifli görünüyordu. Babasını çok seviyordu. Çocuklarımın babalarına olan düşkünlüklerini bazen kıskanıyordum. Onu benden çok daha fazla seviyorlardı. Buna neredeyse emindim.
Oğlumun yanağına sulu bir öpücük kondurdum ve gülümseyerek odadan ayrıldım. Baba ile oğlu odamızda baş başa bırakıp çıktım. Mutfakta savaş çıkmadan önce orada olsam iyi olurdu. Ege ve Ece söz konusuysa bu her an gerçeklebilirdi.
"Abi!"diyerek neredeyse çığlık atan kızımın sesi de çok geçmeden gelmişti. Olaya hemen müdahale etmek istemedim. Mutfak kapısında dikilip bir süre çocuklarımı izledim. Yıllar önceye gittim. O zaman bana üç evlat sahibi olacağımı söyleseler ne yapardım acaba? Olmaması için kaçabilirdim. Bu mümkündü. Ama şimdi düşününce bu mutluluğun tarifi yoktu. Kavga ederlerken bile gözlerim mucizelere tanık olur gibi parlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZÜR DİLERİM | AFFET BENİ
Storie d'amoreİmkansızlıkların içinde boğulmuş bir aşk hikayesi... Bu bir vicdan özrü... Kendini affettirebilmek için verilen bir savaş! *Bazen gördüklerimiz bizi yanıltır.* Özür Dilerim!