AFFET BENİ -4-

21.7K 1K 82
                                    

YENİ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. KEPKEYİFLİ OKUMALAR DİLERİM...

Bir konuya açıklık getirmek isterim. Affet Beni kısmında biraz ilerledikten sonra Özür Dilerim tarafında kaldığımız yere gelecek ve devam edecek. Giray'ın düşüncelerini merak ettiğiniz için ve onun ağzından bölümler yazmamı istediğiniz için bu bölümleri yazmıştım. Farklı bir tür denemeye karar vererek biraz baştan başladım fakat ilerleyen bölümlerde böyle gitmeyeceğini göreceksiniz. Bilinmeyen, yarım kalan her şeyi burada tamamlayacağız ve hikayenin daha çok polisiye kısmını Giray bize anlatacak. 

Okuyan herkesten yorum ve oy beklerim...


Çıkmaz, karanlık sokağa pırıl pırıl parlayan bir ışık yaktığımdan beri daha da mutsuzdum. Eliz Günday'a 'evlen benimle.'demiştim az önce. Karım öleli ne kadar olmuştu? Eliz Günday'a 'evlen benimle.'demiştim. Kalbimdeki yangın sönmemişti. Ateş biraz daha güçlenmişti. Aklımı mı kaçırmıştım? Akıl kalmamıştı ki bende.

Eliz Günday sessiz kalmayı seçmişti. Hayat, yaptığımız seçimlerden ibaretti. Hareketlerimiz seçimlerimizin aynası olurdu. Anlıyordum. Eliz Günday seçimini çoktan yapmıştı. Duymak istemiyordum. Reddetmesi gerekiyordu. Asla kabul etmemeliydi, boyun eğmemeliydi. Ağzından çıkacak tek bir söze bakıyordu her şey... 'Evet' derse ne yapacaktım? 'Hayır' derse sinirlenecek miydim?

Eliz'in önünde duran oğlumu hışımla çekip kollarıma aldım. İkisini aynı karede görmeye dayanamazken nasıl evlenecektim? Hayır, bir daha anmayacaktım bu kelimeyi. Kutsal bir görevi sebebi ne olursa olsun dile getirip kirletmeyecektim. Ben bir kere evlenmiştim. Dünyalar güzeli karımla, oğlumun annesiyle kalbimi birleştirmiştim. Onunla bir kez daha ev... Düşünmesi bile yeterince kötüydü.

Öte yandan Eliz Günday'ı durdurmak için bundan daha iyi bir çözüm olamazdı. Oğlum için güvenli bir yere ihtiyacım vardı ve Eliz Günday kabul etmek istemesem de güvenilir biriydi. Elini ayağını bağlayacak kadar ağır bir yük olan vicdan azabı düşman bölgesini kırmızı çizgi olarak çoktan belirlemişti. Açıkça söylemek gerekirse ipin ucu kaçmıştı. Hayatım uçurumun kenarına doğru hızla sürükleniyordu ve ben... Ben çare aramaktan da yorulmuştum.

Arkamı dönüp gitmek, her şeyden o an için kaçmak istedim. Daha önce hiç kaçmamıştım. Böylesine güzel bir yol önüme koyulmamıştı. Belki de bu yüzden bacaklarıma komut verip harekete geçmem uzun sürdü. İlk adımı ancak atabilmişken boşlukta sallanan elimi biri tuttu. Ateşe değmiştim sanki. Eliz Günday'ın teni tenime değerken tamamen kopmuştum dünyadan. Elimi tutacak cesareti bulması mıydı beni bu kadar sarsan? Yoksa çaresizliğinin kırıntıları mı? Titreyen küçük bir el değmişti avcumun içine. Soğuk, donuk ve kuru... Elimi hızla çekip tişörtümü sıkıca tuttum. Elimi silmemek için kendimi zor tutuyordum. Eliz Günday beni dağıtmıştı. Bu histen nefret etmiştim.

''Teklifini kabul ediyorum... Tecrübesizim ama elimden geleni yapacağım. Oğluna bakabilirim. Bunu başarabilirim.''dediğinde ikinci kez beni yıkmayı başarmıştı. Aptal... Kocaman bir aptaldı. Benimle evlenmek istediği için, vicdanının kölesi olduğu için...

''Emin misin?''diye sordum yine de. Vazgeçmek için son bir şans verdim belki de. Kendinden emin ve kararlı bir sesle, tek bir çatlak bile olmayan pürüzsüz sesiyle cevap verdi:

''Eminim!''

Günlerden ne olduğunu bile hatırlamadığım bir zamanda evlendik. 'Evet' derken kalbimde tek bir duygu değişimi bile olmadan yapılan kağıt üzerinde bir evlilikti bu. Eliz Günday benim için hala hiçbir şeyimdi. Benim bir karım vardı. Eliz Günday'ın ölümcül hatası yüzünden ölmüştü. Henüz yaşını bile doldurmayan oğlum annesiz kalmıştı.

ÖZÜR DİLERİM | AFFET BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin