Multimedyaya koyduğum şarkıyı dinlerken bu bölümü yazdım. Siz de dinleyerek okuyabilirsiniz...
Sırayla hastanelik olduğumuza göre sırada ne vardı? Ah...
Derin bir nefes aldım. İstediğim kadar rahatlayamayınca ikinci kez ciğerlerimi havayla doldurdum. Arada nefes vermeyi bile unutacak olmam umurumda değildi. Endişeliydim. Aklımı kaybedecek kadar endişeliydim.
Zar zor oturabildiğim sandalyede sağ bacağım hızlı bir ritim tutmuş, kollarım birbirine dolanıp sıkıca bedenimi sarmıştı. Beni çıldırtan birkaç şeyden biri gerginliğimdi. Sonunda dayanamayıp havaya hayali bir tekme attığımda Giray'ın kınayan bakışlarıyla karşılaştım.
"Eliz..."
Önümde dikildi. Dev cüssesinin biraz gerisinde oturur vaziyette küçücük kaldım. Daha çok sinirim bozuldu. Sıradaki tekmemin boşluğa savrulmaması için mükemmel bir fırsattı. Durup ciddi ciddi düşündüm. Saçmaladığıma karar vermem uzun sürmedi. Omuzlarım iki güçlü el tarafından aniden sarılınca irkildim. Ellerini kaburgalarımı birbiriyle kardeş yapacak kadar çok sıktığında başımı kaldırıp yüzüne baktım. Derin kuyuları andıran gözlerinde iki büyük alev topu görmem beni şaşırtmadı. Oğluna iyi bakamadığım için azar işitmeyi bekledim. Daha dikkatli olmam gerekiyordu. Evet, gerekiyordu. Olmadığım için sonuna kadar suçluydum ve beni sözleriyle yerden yere vurmasına hazırdım.
''Sadece yataktan düştü. Ufak bir yara hepsi bu."
Şaşkınlığım ansızın, en boş yerimden yakaladı. Kalbim... Burnumun direği sızlıyordu. Onun için ne kadar da basitti.
Kendimi kötü hissediyordum. Kötü, endişeli, korku dolu. Ege'nin kanlar içinde kalan bembeyaz yüzünü görmek beni bu hale getirmişti. Dakikalardır bir sandalyede oturuyordum. Yaralı oğluyla ilgilenmek Giray'a kalmıştı. Ben olmadan nasıl Ege'yle iletişim kurduğunu bilmiyorum. Doktorlar başına dikiş atılması gerektiğini söylediğinde hiç tereddütsüz burada kalıp oğlunu daha fazla korkutmamam gerektiğini net bir dille söylemiş ve gitmişti ve bunu yaparken korkutucu derecede sakindi.
Ege'yi başında küçük bir bant dışında sapasağlam gördüğümde bile sakin kalamamamıştım. Giray'ın arkasından gördüğüm sarı kafa bana adımı bile unutturmuştu. Elinde bir lolipop vardı.
''Bak... Baba aldı. Uslu durduğum için.''dedi ve güldü. Giray'ın ellerinin arasından nasıl sıyrıldım, Ege'yi kollarımın arasına ne zaman çektim hatırlamıyorum. İyiydi. Çok şükür iyiydi.
Geri dönüş yolunda Giray başını iki yana sallayıp tuhaf sesler çıkarıp durdu. Bu hareketi beni delirtmeye yetti de arttı. Kucağımda uyuyan oğlu olmasaydı ön koltuğa fırlayıp boğazına yapışabilirdim. Benimle apaçık dalga geçiyordu. İçinden 'Bir de polis olacaksın Eliz Günday. Yazık!'dediğine ve güldüğüne eminim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZÜR DİLERİM | AFFET BENİ
Romanceİmkansızlıkların içinde boğulmuş bir aşk hikayesi... Bu bir vicdan özrü... Kendini affettirebilmek için verilen bir savaş! *Bazen gördüklerimiz bizi yanıltır.* Özür Dilerim!